22 kişinin topun peşine koşması olarak asla algılanamayacak oyun. ne paralar dönüyor o sektörde, neler oluyor. ona bakarsan, her sene aynı şey; 18 takım birbiriyle maç yapsın dursun, birisi birinci olsun. esprisi ne? mal mı bu futbolcular koşuyorlar 90 dakika o kadar küfür yiyip? bir bildikleri var herhalde? ben de koşuyorum bak. süper birşey aslında.
kitleleri pesinden surukleyen dunyanin en aptal oyunu. fanatizmin en canli haliyle vucut buldugu bir toplumsal mesele. yazik gercekten..
insanlar oturup endustri toplumunun gelecegi uzerine kafa yoracaklarina fenerbahce - galatarasay macinin detaylarini konusuyorlar. arkadasim yeter artik, bu mac her yil senede en az 2 kez tekrarlaniyor zaten.. yuruyun gidin ya. bu kadar kor olmayin, gidin faydali seylere kafa yorun.
su an bir suru gazete, yarinki baskilari icin son rotuslarini yapiyor. fenerbahce galatasaray'i nasil da yendi diye mansetler hazirliyor. bu gazeteler, bu cabalarini toplumsal gelisim icin harcasalardi su an kimbilir ne kadar guzel bir ulkede yasiyor olurduk.
5 dakika önce hayata dair yeni açılımlarla karşısındakini ışığa muhtaç dehlizlere yollayan kişinin muhabbeti açıldığında gözden düşmesine, böcekleşmesine, avama diplenmesine neden olan sporumsu.
lan bu nasıl bir şeydir be hocu?
2 dakika önce ünlü felsefeci e. kant'ın aşk sözkonusu olduğunda laura'ya nasıl da döktürdüğünden, nasıl olup da bir yaramaz velete döndüğünden, erasmus'un da aynı isimli bir başka kadına dair lirik sözleri kaleme aldığından, aşkın adamı nasıl böyle maymuna çevirebildiğinden falan bahsediyorduk ki!...canlı yayın başlar başlamaz neanderthale döndün, insanlık dışı seslere, efektlere boğuldun amskym.
yahu illa ki entelektüel görüneceğiz diye erasmus, kant falan olmasın hadi; oradan buradan konuşuyorduk diyelim, ama vardı bir düzeyi işte. mr hyde'a niye öykünüyorsun ki, içinde derin bir ukte midir nedir ibine!
herhangi bir sosyal örgüt lideri eğiliminde temenni:
arkadaşlar lütfen artık daha değerli uktelermiz olsun. (yetti artti gari!)
izleyenlerde oynayanlardan fazla adrenalin patlamasına yol açan spor. ayrıca türkiye'de cinayet sebebidir. bir beşiktaş maçında bıçaklanan kardeşime burdan selam ederim. allah rahmet eylesin.
en az din, siyaset kadar hatta bazen daha fazla bölücü olabilen, kimi insanlar tarafından* saçmasapan görülen, bazen de istatistiki bilgileri okumayı seven kişilerin hafiften hoşuna gidebilen*, sadece izlemekle yetinenlerin 1984teki haftalık loto çekilişini merakla bekleyen insanlardan farklı olmadığı hede.
beşiği olan ingiltere'de ilk olarak okulların sınıfları arasında oynandığı ve o dönemde ingiltere'de sınıflar "11" kişiden oluştuğu için 11'er kişi ile oynanan spor dalı.
gün itibari ile ne için arkasından koşulduğunu ve ne için desteklendiğini konusunda şüpheler uyandıran oluşum.
hafta sonu avrupa liglerinden 6 maçı ve türkiye liginden 3 maçı izledim. hani türkcell süper lig gelişiyor ilerliyor diyoruz ya hepsi faso fiso.
önce hacettepe - fenerbahçe maçına bir bakalım. ortada futbol yok. ortada hakeme itiraz, küfür var. ortada sanki rakip takım düşmanmışcasına mücedele var pardon saldırı var. hakem penaltı veriyor, taktirini penaltıdan yana kullanıyor. takım penaltıyı kaçırıyor. aleyhine penaltı çalınan takımın kalecesi hakemin üzerine yürüyor ve '' allah gördü işte penaltı değildi'' gibilerinden hareketler yapıyor. ve sonra tüm stat hakeme küfrediyor. futbol olması gerektiği oluşumdan tamamen uzak.
peki galatasaray - antalyaspor maçı ya ona ne demeli. dakikalarca antalyaspor kalecesine küfrediyor ev sahibi takım taraftarı. ne çabuk unutuldu ligin ilk haftasında antalyaspor - beşiktaş maçında olanlar. hani tüm takım kınamıştı, istemiyorlardı futbolda bu tarz olayları. dakikalarca küfür yedi adam. bir galatasaraylı olarak çok üzüldüm. avrupa takımıyız diyoruz ve yakışanı yapmıyoruz.
futbol artık toplu küfretme, toplu hakaret etme gibi bir oluşum olmuş. hiç şahit olmadım ligimizde olaysız, küfürsüz, hakaretsiz bir hafta. avrupada olmuyor mu ?diyeceksiniz. haklısınız ama bizde on ise orda bir. insanlar seyir zevki ile izliyorlar futbolu. en küçük maçlarını bile dolu statlara karşı oynuyorlar. insanlar rahatlıkla aileleri ile gelebiliyor. kimsenin anasına, karısına dakikalarca edilen hakaretleri dinlemiyorlar. takımları mağlup olunca önce kendi takımlarını sonra rakip takımı alkışlama büyüklüğünü gösteriyorlar.
futbol evet, ülkemizde yirmi iki kişinin peşinde koştuğu organizasyondan öteye gitmiyor.
begenilme sebebini bir turlu anlayamadim guzide oyun, spor degil diyorlar, niye degil onu da merak ettim. oynanan seyin spor olmasi icin illa kisiyi gelistirmesi, bir tarafin birsey kazanmamasi, ortada para donmemesi mi lazim? gelir elde edilince, olay endustri halini alip insanlar para kazaninca sporluktan mi cikiyor futbol? olimpiyatlardan bilmemkac milyon dolar kazanan cin "olimpiyat endustri olmus artik hoca, bak ne guzel kaldirdik parayi" demesi gibi birsey, oyle degil mi?
dert unutturucudur. sosyal aktivitedir, oynamasi da izlemesi de ayri zevktir. hayata tutunma sebebidir ayrica, seveniniz de sevdiginiz de yoksa futbol topunuza sarilip uyursunuz. kramponlariniza konusursunuz, kaleyle karsilikli cay icersiniz, baska seceneginiz mi var sanki? yesil sahada top oynamayan bilmez tabi ne dedigimi. sizi gidi kilibiklar.
kesinlikle türkiyede sevilmemektedir. takip edenlerde ya tuttuğu takımı ki genelde 3 büyüklerden biri olur ,ya da milli takımı takip ederler. bir kaç örnekle derdimi anlatayım.
2006-2007 ülkelerin liglerine göre seyirci ortalamaları
1.Almanya 39 bin 975
2.ingiltere 34 bin 363
3.ispanya 28 bin 838
4.Fransa 21 bin 974
5.italya 18 bin 473
6.Hollanda 18 bin 78
7.iskoçya 16 bin 194
8.TÜRKiYE 14 bin 49
2.ligimizin içler acısı halinden hiç bahsetmiyeyim. bir örnek daha vereyim 2002 dünya kupasındaki ilk brezilya maçımızın türkiyedeki reytingi brezilyadakinin altında kalmıştır.bir tarafta 50 sene sonra dünya kupasına katılıp dünyanın en iyi takımıyla maç yapan bir milli takım. diğer tarafta her dünya kupasına katılmış göreceli zayıf bir takımla maç yapan bir milli takım. ayrıca maçın yerel saate göre bizde gündüz onlarda gecenin bir yarısı oynandığını hatırlatmakta bir borç bilirim.
ayrıca showtv'nin (bkz: 14 mayis 2008 zenit glasgow rangers maci) yerine varmısın sabaha mı bırakırsını yayınlaması ve başta spor basını ve trabzonsporlular olmak üzere (bkz: fatih tekke) kimsenin buna bir tepki vermemesi de türkiyedeki futbol sevgisinin olmamasına örnek verilebilir.
değerini ''onsuz bir hayat nasıl olurdu?'' sorusunu kendimize sorarsak çok daha iyi anlayabiliriz. şöyle bir düşününce hayatımın her devresinde benimle olmuş futbol, ilk oyuncağım topum olmuş, ilk arkadaşlarımı sokakta futbol oynarken tanımışım, ilk kez e.h soccer'da orta sahadan aşırtma golü attığım zaman orgazm olmuşum, hayatımın en heyecanlı dakikalarını ilk kez karşıyaka'nın maçına gittiğimde yaşamışım ve ilk kez bağıra bağıra ağlamışım o maçta yenildiğimizde.
bir çoğumuzun bütün ilklerinde bir şekilde futbol ucundan kıyısından etkili olmuştur, eminim. hatta dahada ileri gideyim, eğer futbol hayatımızda olmasaydı sıkıntıdan birbirimizi s.kerdik, varlığına duacıyım.
eğer ki futbolu, saf ve pek kulturlu olmayan halkimizi! uyutan spor diye iddia edenler uyuyorlarsa, o zaman kimse futbolun tanımını yapamaz.
ben bir futbolseverim. başkaları için futbol bir uyku hapının adı olabilir. ama benim için, 8-10 yaşındayken bile mahallenin pazar yerinde, pazar kurulmadığı günlerde deli gibi maç yapmanın zevki ve maç aralarında eve gidip annemden kana kana içmek için istediğim bir iki bardak suyun tadıdır. o gün bugündür o içtiğim sular beni hep uyanık tuttu allah'a şükür.
ama bu ülke yastıkla yorganla değil de bir futbolla mı uyuyor sanıyorsunuz? bunu kesin bilemiyorum.
ayrıca gerçek futbolseverlerin hepsi de uyanıktır. bunu kesin biliyorum.