halı saha maçı yapılacaktır ve maçı sevdicek de izleyecektir.maça çıkmadan önce stres had safhadadır sanki jose mourinho izleyecektir kendisini.maça çıkılır! eğer iyi topçuysa artistlik yapmak isteyecektir.topuk pasları,sağa bakıp sola doğru atılan paslar,ronaldinho'nun fazla teknik gerektirmeyen figurleri sergilenecektir..hava topuna çıkıldığında fabio cannavaro gibi kafa vurulacak,atılan gollerden sonra thierry henry gibi artist artist "nolcak canım ben hergun atıyorum" havasında sevinmeden geri dönülecektir...
ama her şey toz pembe değildir hayatta, bir de top tekniği iyi olmayan, ya da iyi olsa bile güven eksikliğinden sevgili izleyince top teknigi iyi olmayan arkadaşlar vardır.bu arkadaşlar, "madem pek kıvıramıyorum, tuncay şanlı gibi pres yapmalıyım" diye düşünerek maç süresince kafası kesilmiş tavuk gibi oradan oraya koşacaklardır. top ayaklarına geldiğinde hemen pas atacaklar, fakat onu bile alelacele yaptıklarından top abuk subuk yerlere gidecektir. pas atmayayım bir iki artistik hareket yapayım diyen arkadaşlar içinse bir sürü utanç verici olay vardır: defans oyuncusuyla omuz omuza koşarken devrilmek, kayıp düşmek, topa basıp düşmek, topun iki bacağın arasından geçmesi, sağa bakıp sola atayım derken daha sağa bakamadan topun ayağından alınması, cinsel organa top gelmesi ve bu yüzden maçı yarım bırakıp işemeye gitmek, üstüste gelen hatalardan sonra takım arkadaşlarından azar yemek, sinirden gözlerin dolması, vs. bu gibi durumlarda yapılabilecek tek ama tek sey vardır, kavga cıkarmak...Bunun için;olası bir serbest vuruşta topu rakip oyunculardan en zayıf görünenin malum yerine nişanlamak, kendinize yapılan en ufak müdahalede rakip oyuncuyu gözünüz kesiyorsa anasına bacısına küfretmek sırasıyla denenebilir.... bu sayede maç çıkışında sevdiceğinize "ne lan bu her şeye faul diyorlar, delikanlı oyunu bu" ya da "herife bak nasıl giriyor, benim elim ayağım yok mu lan" gibi isyanlarla asi genç imajı verilebilir...eğer son anlatılanlar geliyorsa başınıza büyük ihtimalle sevdiceğinizin izleyeceği son maçınızdır bu, bi dahaki maç tekliflerinde "yok abi ben o heriflerle oynamam, sinirli adamım ben, elimde kalır o ufak boylu yok mu neydi adı?" gibisinden reddedebilirsiniz...
anlamsız bir heyecan verir. sanki tüm dünya sizi izliyormuş gibi hissedersiniz. her yaptığınız hareket çok önemliymiş gibi gelir size. bir nevi g*tünüz kalkar yani.
bir de gol atıp, o golü sevgiliye hediye etmek vardır tabi. o paha biçilemez duygunun yaşanmasını sağlar...
yıl 2004, atatürk lisesi- anadolu lisesi liselerarası futbol şampiyonası final maçı.
maç 1-1 biter ve seri penaltı atışlarına geçilir. ve 4. penaltıyı kullanmak üzere beden eğitimi hocası beni görevlendirir. atatürk lisesi 2 penaltısını kaçırmıştır ve ben atarsam liseler şampiyonu oluyoruz.
alex de souza gibi keskin bakışlarla kaleye bakıyorum, kaleci de bana, kaleciyi ters köşeye yatırıp golü atıyorum ve sevincimi paylaşmak üzere kız arkadaşımın da aralarında bulunduğu tribüne koşuyorum.
ama bir terslik var, normalde son golü atan oyuncuya doğru koşması gereken arkadaşlarım kalecimize doğru koşuyorlarmış, bende arkamdan geliyorlar sanıyorum. koskoca tirübüne tek başıma koştum ve sarı saçlı beyaz tenlime sarıldım, "tebrik ederim canım" dedi. alnından öptüm, "hadi koş arkadaşlarınla sevin dışarda yine görüşürüz" dedi. dediğini yaptım.
ne güzel bir gün ne güzel bir anıydı. sarı saçlı beyaz tenlim şimdi adıyaman'da matematik öğretmeni ve evlenmek üzere. o beni unutsa da üzerinden yıllar geçmesine rağmen ben bir tek bu anı unutamadım.
halısaha kadrosunun tastamam sevgilisi varken takımın tek sapı olmak kadar zor değildir. ama her koşulda scout izliyormuş hissi verir insana. yengelere atar gider yapmak gibi olmasın da ne bileyim dilin de kemiği yok hani. yurtta murtta soran olursa bonservisimiz boşta diye bilinsin istediğimizdendi hep.
bi keresinde hayvani performans gösterdiğim bir maçta eskaza rövaşata gölü de atınca beşiktaş'a gol atmış ilhan mansız sevinci yaşamıştım. sağ elimi havaya kaldırdım sadece, boynum bükük, sessiz sedasız görev bölgesine dönmüştüm. bu cool tavrım yerine ulaştırılması gereken bi mesajdı bence.
"ayy şu kıvırcık saçlı çocuk kim? çok kuulmuş vauv."
kuul ya. kuul tabi amına koyim ne olacağıdı? gol atınca topu karnıma sokup kenara mı koşacaktım? yoksa arkadaşımın yüzüğünü mü öpecektim? işaret parmağımı öpüp seyirciye göndersem bir araba dayak yerim. sordun mu neden kuul? hiç sordun mu bana?
***
+ (abartılı gol sevincine gelen arkadaş) memet hayrola koçum yardırıyorsun bugün? kolunu da forma içine sokup yarak hareketi yaptın. bu nasıl sevinç lan? havan kime?
- yok be kardeş. kendi kendime oynuyorum işte bişiyler..
+ oğlum seni çok değişik s*kerim bak. ayağını denk al!
- ehe..
Böyle tiplerle asla ama asla aynı takımda yer alınmamalıdır. Herbiri o gün bir maradona , bir ibrahimovic olmayı çalışır. Takımın içine ederler. Rövaşata golü falan atmaya çalışırlar.
sevgili değilde bununla ilgili bir anım vardır. zaten halı sahada maç yaparken kız grubunun izlediği 1 maça çıktım hayatım boyunca. herneyse hikayeye gel. dersane dönemi ve 1 hafta öncesinde hocalarla maç yapmışız. maçın yıldızısın, atmadığın şekil gol kalmamış, tebrikleri kabul ediyosun. maçtan sonraki dersane günü rehberlikçi sen bi kulüpte oynuyor musun diye soruyor götün tavan yapıyor. her şey güzel. 1 hafta sonraki maça benim hoşlandığım kız ve 7-8 kişilik kız tayfası maçı izlemeye gelmezmi. hepsi dersanenin kızları. ulan geçen hafta cristiano ronaldo olan ben ulan ne bok yicem diye düşünmeye başladım. kız gelmiş çünkü. aklım dışarda ya topa basıp düşersem ya çatal görünürse futbolda her şey olur oğlum gülmeyin. maça çok kötü başladımı zaten öle gider ve toparlayamadım bir kaç gol atmıştım fakat berbat oynadığım bir maçtı. bunların yanı sıra hoşlandığım kızın arkadaşının adımı söylerek alkışlayıp maç sırasında moral vermeye çalışmasımı diyeyim benimle makara yapmasımı diyeyim o anı hiç unutamam. o günden beri gelecekteki sevgili de dahil kimseyi davet etmeyi düşünmüyorum maç izlemeye.
normalde kötü pas attığı için küfrettiğin arkadaşını sevgili izlerken alkışlayarak ve baş parmağı göstererek desteklersin. bu da böyle bir artistliktir.
Hani arabanın arkasından kıvılcımlar çıkartan turbo güç düğmesi var ya işte sevgilinin izlediği maçta oynamakta insandaki turbo güç tuşudur.
20 Dakka deli gibi koşarsınız. Öyle böyle değil. 25. Dakkadan sonra nefes almakta zorlanılmaya başlayınca dümenden sakatlanmış numarası yapılır. Ama seni sakatlayan o hergeleye saatlerce küfretmen lazım ki inandırıcı olsun.
