furuğ ferruhzad

    16.
  1. benim sesimi taşlarca dinliyorsun
    taşsın hemen dinlediklerini unutuyorsun
    ilkbahar sağanağısın ve pencerenin uykusunu
    dürtü darbeleriyle kaçırıyorsun

    okşayışın yeşil dalı olan elimi
    ölü yapraklarla seviştiriyorsun

    şaraptan daha sapkınsın ve gözü
    yalazlara oturtuyor döndürüyorsun

    ey kanımın bataklığının altın balığı
    hoş olsun sarhoşluğun beni içiyorsun

    sen gün batımının mor derelerisin ve gündüzü
    göğsüne bastırıyor söndürüyorsun

    gölgelerde, oturdu senin furuğ'un ve uçuklaştı
    gölgelerle onu neden karaya bürüyorsun?

    (bkz: gazel)
    22 ...
  2. 15.
  3. “Ve bu benim
    Yalnız kadın
    Soğuk mevsimin eşiğinde
    Toprağa bulanmış varlığı anlamanın başlangıcında
    Ve sâde ümitsizlik ve gökyüzünün hüznü
    Ve bu çimento ellerin güçsüzlüğü
    zaman geçti
    Zaman geçti ve saat dört kez çaldı
    Dört kez çaldı
    Bugün dey ayının ilk günü
    Mevsimlerin sırrını biliyorum ben
    Ve anların sözünü anlıyorum...”

    furûğ ferruhzâd.
    13 ...
  4. 6.
  5. Kuş ölür sen uçusu hatirla' si unutulmaz.
    6 ...
  6. 7.
  7. furuğ.. eksik kalmış yanımız.. yalnızlığıyla ve zarafetiyle bizi büyülemiş abla..
    setare.. tenhayi..
    umarım iyi vakit geçiriyordur. ruhu şad olsun..
    tanım olaraktanda, şiirlerini kaybolmuş(luk)lara yol eden kadın..
    5 ...
  8. 11.
  9. "RÜZGÂR BiZi GÖTÜRECEK
    küçücük gecemde benim, ne yazık
    rüzgârın yapraklarla buluşması var
    küçücük gecemde benim yıkım korkusu var
    Dinle
    karanlığın esintisini duyuyor musun?
    bakıyorum elgince ben bu mutluluğa
    bağımlısıyım ben kendi umutsuzluğumun

    dinle
    karanlığın esintisini duyuyor musun?
    şimdi bir şeyler geçiyor geceden
    ay kızıldır ve allak bullak
    ve her an yıkılma korkusundaki bu damda
    bulutlar sanki, yaslı yığınlar misali
    yağış anını bekliyorlar

    bir an
    ve sonrasında hiç.
    bu pencerenin arkasında gece titremede
    ve yeryüzü giderek durmada
    bu pencerenin arkasında bir bilinmez
    seni ve beni merak ediyor
    ey baştan aşağı yeşil!
    yakıcı anılar gibi ellerini,
    bırak benim aşık ellerime
    ve dudaklarını
    varlığın sıcak duygusunu
    benim sevdalı dudaklarımın okşayışına bırak
    rüzgâr bizi götürecek
    rüzgâr bizi götürecek."
    5 ...
  10. 12.
  11. "Sanki gece,
    soğuk elleriyle
    takatsiz ruhumu alıp gitti"
    3 ...
  12. 1.
  13. Ben yüreğini yitirmiş zamandan korkuyorum
    F.ferruhzad
    3 ...
  14. 18.
  15. "bu artık ben değilim, ben değilim
    kendimle geçirdiğim o ömre yazıklar olsun"

    bu dizeyi yazacak kadar aşkı tatmış bir kadın olduğu için kıskandığımdır.
    2 ...
  16. 14.
  17. tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir
    seni, kendinde tekrarlayarak
    çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek.
    ben bu ayette seni ah çektim, ah
    ben bu ayette seni
    ağaca ve suya ve ateşe aşıladım!
    yaşam belki
    uzun bir caddedir, her gün filesiyle bir kadının geçtiği,
    yaşam belki
    bir urgandır,
    bir adamın daldan kendini astığı,
    yaşam belki okuldan dönen bir çocuktur,
    yaşam belki,
    iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır,
    ya da birinin şaşkınca yoldan geçişi,
    şapkasını kaldırarak,
    başka bir yoldan geçene anlamsız gülümsemeyle ‘ günaydın’ diyen.
    yaşam belki de o tıkalı andır,
    benim bakışımın senin buğulu gözlerinde kendini paramparça yıktığı
    ve bir duyumsama var bunda
    benim ay ve karanlığın algısıyla birleştireceğim.
    yalnızlık boyutlarındaki bir odada,
    aşk boyutlarındaki yüreğim,
    kendi mutluluğunun sade bahanelerini seyreder,
    saksıda çiçeklerin güzelim yok oluşunu
    ve senin bahçemize diktiğin fidanı
    ve bir pencere boyutlarında öten
    kanarya ötüşlerini ah...
    budur benim payıma düşen,
    budur benim payıma düşen,
    benim payıma düşen,
    bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür,
    benim payıma düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir
    ve ulaşmaktır bir şeylere
    çürüyüşte ve gurbette,
    benim payıma düşen anılar bahçesinde hüzünlü gezintidir.
    ve ‘ ellerini seviyorum’ diyen sesin hüznünde ölmektir..
    ellerimi bahçeye dikiyorum,
    yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum
    ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda yumurtlayacaklardır..
    küpeler takacağım kulaklarıma
    ikiz iki kızıl kirazdan
    ve tırnaklarımı papatya çiçek yaprağıyla süsleyeceğim.
    bir sokak var orada,
    aynı karışık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla
    küçük bir kızın masum gülüşlerini düşünüyorlar
    bir gece
    rüzgarın alıp götürdüğü.
    bir sokak var benim yüreğimin
    çocukluk mahallesinden çaldığı
    zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu
    ve bir oylumla gebe bırakmak zamanın kuru çizgisini
    bilinçli bir imgenin oylumu
    aynanın konukluğundan dönen.
    ve böylecedir,
    birisi ölür
    ve birisi yaşar.
    hiçbir avcı,
    çukura dökülen hor bir arkta inci avlamayacaktır.
    ben hüzünlü küçük bir periyi biliyorum
    okyanusta yaşayan
    ve yüreğini tahta bir kavalda
    usul usul çalan
    küçük hüzünlü bir peri
    geceleri bir öpücükle ölen
    ve sabahları bir öpücükle yeniden doğacak olan.
    2 ...
  18. 10.
  19. Tutsak

    seni istiyorum ve biliyorum
    asla koynuma almayacağım
    sen o aydın ve pırıl pırıl gökyüzüsün
    ben bu kafeste bir tutsağım

    kara ve soğuk parmaklıklar ardından
    gözlerim hasretle bakıyor yüzüne doğru
    bir elin uzanışını düşlüyorum,
    ansızın ben de uçayım sana doğru

    boş bir anda düşlüyorum
    bu sessiz hapishaneden uçmayı
    gülerek gardiyan adamın gözüne
    yanında yaşama yeniden başlamayı

    düşlüyorum ancak bilirim asla
    bu kafesten kurtulmaya gücüm kalmamış
    gardiyan adam istese bile
    kanatlanıp uçmaya soluğum kalmamış

    parmaklıklar ardında her sabah
    bir çocuğun bakışı güler bana doğru
    sevinç şarkılarına başladığımda
    dudağında öpücükle gelir bana doğru

    şayet bir gün, ey gökyüzü
    kanatlanırsam bu sessiz evden
    ağlayan çocuğa nasıl söylerim
    tutsak bir kuşum vazgeç benden

    bir mumum, canımın alazıyla
    harabeleri aydınlatırım
    sönüklüğü seçersem eğer
    bir yuvayı yıkıp dağıtırım.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük