savaşla ilgili sağlam göndermelerin yapıldığı stanley kubrick filmi.
miğferinde "born to kill" yazısı ve uniformasında barış işareti olan bir asker ile komutan arasında geçen,
"miğferine öldürmek için doğdum yazıp barış rozeti takıyorsun öyle mi" şeklindeki replikle abd'nin getireceği barış da, demokrasi de budur diyerek noktayı koymuştur.
yine muhabirin bir askere, amerika'nın vietnam'da ne işi var sorusuna, askerin bilmiyorum, vietnam'da benim işim var gibi abidik gubidik bir cevap vermesi ile de askerlerin bile neden orda olduklarını bilmediğine değinen, diğer amerikan filmlerinin aksine olayları aşırı şekilde dramatize etmeyen ve epik bir anlatıma sahip olmayıp, amerikan askerinin vietnam'daki mağdurluğu, asilliği veya kahramanlığı üzerinden yürümemesi ile sıyrılan mükemmel film.
kurşundan üretilen mermi çekirdeğinin namluda daha rahat kayması için bakır gibi madenlerle kaplanmasıyla elde edilen muhimmat türüdür. mermi deyince aklımıza gelen pirinç kovanlı, turuncu/ kızıl renk çekirdekli muhimmatlar bu türdedir.
Amerikan askerlerinin nasıl eğitildiğini adeta oradaymış gibi görme şansı bulduğumuz film.
Filmi izlerken, Amerikalıların değimiyle başlarda gerçekten de birer işe yaramaz pislik torbası olan acemilerin nasıl da askere dönüştüklerine şahitlik ediyoruz. Çavuşun bu gençleri adam etmek için yaptıkları, sert tutumu, söyledikleri acaba ciddi mi yoksa dalga mı geçiyor ikilemine düşürüyor. Adam askerleri bir ellerinde tüfekleri, diğer elleri malafatlarında koşarken 'bu benim tüfeğim, bu da benim silahım, biri savaşmak için, biri eğlenmek' diye marş söyletiyor ama bir kez olsun gülmüyor.
ilk yarının sürpriz şekilde son bulmasının ardından askerleri vietnam'da görüyoruz. Filmin bu kısmını izlerken herhalde orada olsaydım aklımda kalacak anılar ancak bunlar olurdu diye düşündüm. Tek garipsediğim şey askerlerin birbirlerine laf sokarken hiç duraksamadan, çok akıcı ve hatasız konuşmaları oldu. Cephe gerisinde, kışlada ve cephede olanlar eğlencelik savaş filmlerinin aksine savaşın aslında zannettiğimizden ne kadar farklı olduğunu bize oldukça net bir şekilde gösteriyor. Bir askerin itaatsizliğinin kaç kişinin ölümüne neden olabileceğini, bir tek kızın bir grup askeri ne hale getirebileceğini izlemek gerçek dünyanın pop-corn sinemasıyla arasındaki farkları gözler önüne seriyor.
Ve en dangalak ve acımasız askerin şunları söylediğini işitiyoruz:
ilk önce genelden ozele daha sonraki bölümde ozelden genele giden senaryosuyla harikalar yaratmış bir kubrick şaheseri. savaş filmlerinin en savaş karsitisi.
vietnamı ilk gösterdiğinde çalan müziği söyleyen arkadaşa tüm mal varlığımı bağışlayacağım film. şu me so horny me love you so much sahnesinde çalan şarkı.
film içinde film izlettiren stanley kubric her zamanki gibi olağanüstü bir iş çıkarmış.
film:
başında, güldürüyor
ortalarında, acı gerçekleri ortaya koyuyor
sonlarında, tam bir drama ve savaş filmi halini alıyor. izlemeniz şiddetle tavsiye edilir.
Anti-militarist,psikoljik bunalımlar, askerlik eğitimi, Vietnam savaşı öncesi ve sonrası " Yaşamak için öldürmek mi gerek" sorusunu sorduran Stanley Kubrick yapımı 1987 yapımı film. Film hakkında; http://sallanyuvarlan.blo...et-1987-yasamak-icin.html
"- 157 kızıl öldürdüm. 50 tane de manda. Bunlar resmi rakamlar.
- Kadın ya da çocuk var mı?
- Bazen.
- Bir kadını ya da çocuğu nasıl öldürebilirsin?
- Çok kolay. Biraz öne ateş ediyorsun. " -Full Metal Jacket
Komedi izlemek istiyorduk arkadas grubuyla. Filmin etiketlerinde de komedi var. Ben kubrick'i gorunce film de secilmis oldu tabi, de, yapmayin. ilk yari da sirittigimiz oldu ama ikinci yari tam drama. Herif yapmis yine yapacagini, beynimizi dagitti. Allahtan herkesi sarsti da film 'bu mudur komedi rymaa??' diye tutturan olmadi. Velhasil, izleyiniz efendim
izlediğim en iyi Vietnam filmidir. Ancak normal bir savaş filmi değil. iki bölüme ayrılıyor kendi içerisinde..
1-) Asker psikolojisi.
2-) Antimilitaristlik ve savaş karşıtlığı.
ilk yarısında komedi unsuru gözümüze batıyor. Diyaloglarıyla birlikte hayli güldürür.. Aslında bu diyaloglar askerliği tiye alıyor. Fakat bir askerin üzerine yoğunlaşılması ve onun dışlanması hiç de iyi olmuyor. Aslında Kubrick burada da bizi uyutuyor güzel bir şekilde. Olayların sonucunda biz artık 'yönetim istifa' diye serzenişte bulunuyoruz yine. Başta ki insanlara kızıyoruz. Sistemin bayağılaştırılmasından yakınıyoruz. Tıpkı A Clockwork Orange filminde olduğu gibi. Alex'e hissettiklerimizle aynı. Yine filmin başında uyuyan bizler, filmin sonunda tüm okları sistemin en başında ki insanlara çeviriyoruz. ilk yarısında işlenen asker psikolojisi bizleri güldürüp, derinden etkiliyor kısaca..
ikinci yarısında ise tam bir savaş ortamı karşılıyor bizi. Yine askerliğin çektirdiği acılar gözler önüne seriliyor. Savaş ortamının askerler üzerinde ki dramını seyirciye yansıtıyor yapım. Bir sonra ki adımda ne olacağını değil askerlerin bu durumdan nasıl kurtulacaklarını düşündüm. Bir an onların yerine koydum kendimi, korkmaya başladım. Vietnam'da bir düzenin kurbanıydı askerler.. Düzenin askerler üzerinde ki düzensizliğini gösteriyordu bizlere Kubrick. Hiçbir insanın savaşı hak etmediğini gözler önüne seriyordu. Kim top tüfek altında savaşmak için doğar ki? Hiç kimse.. Palyaço ise barış rozeti taşıyıp, şapkasının üzerinde 'born to kill' yazısı ile karşımızdaydı. ikiliğin ortasında bir savaş vardı tam anlamıyla. Film inanılmaz bakış açısıyla beni derinden etkiledi.
Senaryosu, kurgusu, mekanı, diyalogları ve daha birçok şeyiyle harika bir film. Stanley Kubrick'in kusursuza ulaştığı filmdi işte bu.
+ Beyaz bir fıstığa tecavüz etmek isteyen beş zenciyi nasıl durdurursun?
- Onlara basket topu veririm.
bu filmin aynısı bir iki değişiklikle türkiyeye uyarlanabilir.
kırkağaç komando okulunda yetişen çocuklar bingöl-tunceli-hakkari dağlarına gönderilir.
olaylar gelişir.
stanley kubrick'in ne kadar usta bir yönetmen olduğunu görmemizi sağlayan filmdir.
savaş sahneleri insanı o kadar derinden etkiliyor ki filmin büyüsüne kapılıp zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz.
sinema tarihinde çekilmiş en gerçekçi savaş filmidir. burada gerçekçilikten kastım er ryan'daki gibi kopan kollar, bacaklar, oluk oluk akan kan, havada yağmur misali uçuşan mermiler değil (gerçi fmj'nin final sekansında da ağır bir şiddet içeriği var ama görsel çekiciliği minimalist düzeyde yansıtılmış) şiddet ve savaşın dehşetinin beynimizde yarattığı şiddet. görsel devinimin psikolojik şiddetle bezenmesi.
ayrıca vietnam savaşı karşıtıdır, savaş karşıtıdır, ABD'yi yüceltmez, sisteme karşı durur. tadından yenmez, 100 defa izlense bıkılmaz.
Bu kubrick denen zat-ı muhterem, bir scorsese, peckinpah, spielberg, de palma, oliver stone, robert altman çizgisinde yer alan bir dehadır zaten.