bu komünist ablanın suratını, en metafizikçilerin kıyafetinde ve eşyalarında bile görebilirsiniz. Hikayesini, ideolojisini, fikrilerini, söylemlerini ve çizimlerini zerre bilmeyenler bile sırf entel görünmek için bu sanatçı hanımın görsellerini sıkça kullanırlar.
Anni-Frid Lyngstad adının kısaltılmışı olan frida, Abba grubunun bayan solistlerinden biridir.
I Know There's Something Going On adlı şarkısı çok güzeldir.
2002 yapımı, ünlü ressam frida kahlo'nun biyografik filmi.
Karakterler ve yaşam tarzları pek bana hitap etmese de şu ana kadar izlediğim en iyi biyografilerden biri olduğunu söyleyebilirim. Özellikle Frida Kahlonun hayatını bizzat yaşıyormuşuz gibiydi ki Selma Hayekin de bunda ki katkısı büyük. internette okuduğum bir yazıda Frida için şu cümle kullanılmıştı "Ünlü bir ressam mı yoksa ünlü bir ressam ın karısı mı? " işte film boyunca bu soru çok iyi işlenmiş ve izleyiciye aksettirilmiş.
Filmi izlemeden önce Ashley Judd ,Antonio Banderas ve Edward Norton isimlerini görüp filmi buna göre izlemeye karar verenlere söyleyeceğim ise; eğer adam akıllı bir biyografi filmi izlemek istiyorsanız izleyin yoksa hayal kırıklığı yaşarsınız çünkü Banderas, Norton ve Judd`ı film boyunca 3 dakikadan fazla göremeyeceksiniz.
Frida'nın hayatını konu alan birçok kitap, biyografi okudum, belgesellerini filmlerini izledim ama her defasında aynı üzüntü, aynı duygusallığı yaşadım. Bu film de aynı etkileri tekrar yaşattı.
Ah be fridam. Diego nun abv.
Siz frida'ya bakınca cılız, çirkin, tek kaşlı birini görüyorsunuz. Çünkü Güzelliği kaşta gözde arayacak kadar kalpleriniz kötü. Olur da frida'nın bıyığını değil de yaşamını öğrenmek isterseniz mutlaka izleyin.
Frida'nın yaşamının yanı sıra her tablosunun hikayesi de ele alınmış. Bu açıdan muhteşem.
Frida kahlo rolündeki selma hayek'in frida'ya benzerliği de oyunculuğu da harikaydı.
bir çok otoportresi olan, komünist, hayatı boyunca çok fazla acı çekmiş kadın bir ressammış. geçtiğimiz yıllarda pera müzesinde resimleri sergilenmişti gitme görme şansım oldu, acı çektiği, karmaşık bir iç dünyası olduğu resimlerinden belli. ayrıca hayatının anlatıldı bir film de mevcut. frida'yı salma hayek oynuyor.
sosyalizmin sanata bakış açısının sosyalist sanatçıların bile kaldıramayacağı kadar güdük olduğunu anlatan bir film. bir de şu var tabi, sosyalizmin kadın-erkek ilişkisine bakışta da doğanın reddedeceği şeyleri savunmasının pratikte nasıl çürüdüğünün kanıtı gibi. frida, eşinin sadakatsiz olduğunu biliyor, o'nu o şekilde kabul ediyor ama sonra bu duruma katlanamıyor; eşinin frida ile troçki'nin ilişkisinden şüphelenip troçki'yi öldürdüğü iddia ediliyor. eee, hani sosyalisttiniz, karşı cins üzerinde mülkiyet kurmak, onu sahiplenmek kötü bir şeydi.
Filmle ilgili en güzel tespiti dücane cündioğlu'ndan okudum. Frida ve eşinin sosyalizm hayalinin en önce kendilerini baltalaması, en fazla hayal olarak kalması, pratikte sosyalistlerin bile önünü tıkayan bir düşünce olmasını ve gerçekleşmesinin ne kadar zor olduğunu frida'nın sakat ve güçsüz bedeninden yola çıkarak anlatmıştı. demişti ki: Yeniyüzyılın gelecek tasavvuru en az Frida'nın bedeni kadar güçsüz ve zayıf.
"kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden "sen" olduğun için vazgeçtim.
bencil olduğun için vazgeçtim.
bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
bu yüzden ben de senden vazgeçtim."
hayden herrera nın frida kahlo biyografisinden uyarlanmış iki oscarlı bağımsız film.
aslında bu filmle ile ilk münasebetim, lisedeki resim dersinde çağına göre oldukça cesur resim öğretmenimizin sınıfta izletmesi ve sürrealizmden falan bahsetmesiyle olmuştu.
pera müzesindeki sergi sağolsun frida kahlo nun ayağıma kadar gelmesiyle kendisi hakkında bildiklerimi şöyle bir yoklama ihtiyacı duydum. mamafih 15 yaş, ergenlik gibi sebeplerden olsa gerek, bende kalan tek izlenim filmde sevişildiği olmuş. Akli melekelerimin hormonların işgalinden kurtulduğu şu dönemde tekrar izledikten sonra yapacağım yorum ise, frida nın tablo gibi bir film olduğu. renkler sizi filmin ilk saniyesinde başka bir düyaya ışınlıyor - ki sıradan bir filmde en az bir kaç dakika gereklidir bunun için. tablolarla gerçek yaşam arasındaki geçişle büyülüyor ve sonuçta bir kadının aşk hikayesini değil, yalnızca bir kadını ve acısın anlatan bir öykü izliyorsunuz. troçkinin frida ya söylediği bir cümle belki de onun sanatını ve hayatını özetliyor: insan acılarını çekerken yalnızdır.