meksikalı feminist ressam. okudukça anladım ki diego rivera isimli ressam beye oldukça vurgun. ancak bu bey sadakatinden mahrum bırakmış sevgili frida'yı. frida da aynı şekilde karşılık vermiş. ancak diego beyimiz frida'nın kız kardeşleriyle birlikte olmuş ve boşanmışlar. aşk bu, doğru-yanlış, gurur, onur dinlemiyor tabii. tekrar evlenmişler. çocuk hasretiyle yanıp tutuşurken frida, hiçbir zaman bir bebeği olmamış, olamamış. feministliğine gelirsek, çoğu eleştirmen kendisinin feminist olmadığını, olamayacağını savunuyor. fazlası için:
adına uyarlanmış filmde anlatılan, tam bir yollu olduğudur. o tipine bakmadan diego'yu da kendisine aşık etmiştir. film frida'nın mücadele dolu yaşamını yalnızca bu çapta aktarmıştır.
kendisi çok başarılı bir sanat kadınıdır, hatta o kadar ki başarılı olduğunu asla kabul etmez. kendisiyle ilgili en edinilmiş bilgi; sürrealist çizimlerine rağmen sürrealist olduğunu kabul etmeyen oluşudur. çünkü frida anarşist bir ruha sahiptir. o anarşist ruhunu ödüllendirdiği en güzel şeyse aşktır. kadın vücuduna olan aşkı, erkekleri kendine hayran bırakması. frida sevişmeyi tokalaşmak gibi görecek kadar işi hızlandırmıştır. feministtir de aynı zamanda. kocasından ayrıldığı o zamanlarda kuyruğunu asla indirmeyecek gururdadır.
ben her sabah güne frida gibi başlayıp, çılgın bediş banu bitiriyorum amk. özenilesi kadınlardandır yoldaş frida.
22 yaşını dolduran ya da sanatlı bir bölüm okuyup 3. sınıfa erişen her kadın bireyin, erkeğine duyduğu aşk ve aldığı genel tavırla sorgulamadan hayran olduğu meksikalı ressam. buna hayran olanlar bundan evel sürreal dali ye hayran olurlar. türk kızının resim sanatına olan ilgi eğilimi 20'li yaşlarda bu yönü izler. bilmezler midir acep ki frida birçok kez sevdiği adamı aldatmıştır. biseksüel frida birçok kadınla ilişki yaşadığında diego onu hoşgörmeye çalışır fakat bunu erkeklerle de yapmaya başladığında diego nun sabrı kalmaz, bir süre sonra diego frida nın kardeşiyle yakınlaşır ve ilk boşanmaları gerçekleşir. böylece facebook ta "milyar yılın aşığı frida nın diego suna yazdığı mektup" dramı ingilizce vikipedi sayfasında son bulur.
bir de: meğer başıma bela almışım bu entry yi girerken, sikeyim 2011 model kafamı ben.
hayatında fena kasisleri olmuş kadın. hayatını resmetmesi dışavurumcu sanat terapisi olarak algılayabiliriz. kocası Diego Rivera* ile evliliklerinin fil ile beyaz güvercinin evlenmesine benzetilmesi acı ama gerçektir. kız kardeşi cristina kahlo* ile fil kocasının ilişki yaşaması kahredicidir. her kadın gibi ihanet sonrası saçlarında değişiklik yapması ne kadar dışavurumcu olduğunun başka bir kanıtıdır. asıl kahredici olan ise bir süre sonra tekrar diego ile evlenmesidir.. *
hastane sürecinde kendi portrelerini yapabilmesi için anasının yatağının tavanına ayna yerleştirmesi bir yandan düşündürmüştür. ağır bir süreci geçiren bir kadının bunu izlemesi ne kadar doğrudur? realizmin başladığı nokta *
yerinde dinlensin. viva la vida.
çektiği acıları resimlerine işlemiş, ayna karşısında yaptığı otoportreleri ve çektiği çile dolu yaşamıyla bir çok insanı derinden etkilemiş meksikalı ressam.
meksikalı ressam, düşünür, sosyalist sıradışı kadın. geçirdiği tren kazasından sonra yatağa bağımlı kalmış ve annesinin yatağın üzerine aynalar yerleştirmesiyle her zaman otoportre yapmıştır. birçok hastalık geçirmesine rağmen '' hasta değilim '' sadece paramparçayım, yine de resim yapabildiğim sürece hayatta olmaktan memnunum '' demiş ve en büyük acıyı resim yapamaz hale geldiğinde çekmiştir.
aynı zamanda kendisi gibi ressam olan nam - ı diğer '' meksikalı michalangelo '' diego rivera' nın eşidir ve ona hastalık derecesinde aşık bir kadındır.
diego:
'' hiçbir şey ellerinle kıyaslanamaz, hiçbir şey gözlerinin altın-yeşili gibi değil. vücudum günlerdir seninle dolu. sen gecenin aynasısın. şiddetli bir şimşek çakışı. toprağın nemi. koltuk altlarının oyuğu benim sığınağım. parmaklarım kanına değiyor. tüm sevincim çiçek-çeşmenden fışkıran hayatı hissetmek ve sana ait tüm sinir yollarımı bununla doldurmak. ''
eserleri, sürrealizm öncüleri tarafından sürrealist olarak tanımlansa da kendisi bunu reddetmiştir.( they thought i was a surrealist but i wasnt. i never painted dreams. i painted my reality... )
keşke kadınlar olarak süslü nataşalara özeneceğimize, böyle karakterli, kaliteli, güçlü ve hayatta yer etmiş kadınları örnek alsak...
"kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim...."
kaşlı bıyıklı sürrealist ressam. neresinden bakarsan bak gideri yoktur. kendi resimlerini çizip zorla anlaşamıyor dedirtmiştir kendisine. anlaşılamadığı falan yoktur. o çizdiği kişi var ya işte o kendisi.
(bkz: bir aynştayn doğuyor)