bilen bilir eskilerde her yaz mahalle arasında moda olan akımlar vardır. Bir sene, boruyla ucunda iğne olan külah atma, bir sene turbo sakızının içinden çıkan formula arabalarının resmini biriktirme, diğer sene eti cin'in ambalajını düzgün olarak ayırırsan kabından barbıe ya da akülü araba hayali kurma falan filan.
hızla giderken (ellerini de bırakabiliyorsan anam anam) freni patlak olan bisiklet tekerleğine ayakkabının değdirilmesi ile oluşan doğal fren sistemidir. ayakkabının altı erir tekerlek kabaklaşır. bisiklet geçte olsa durur. O sene sokak modası olan bisiklet sevdası yüzünden, tüm gününü bisiklet tepesinde geçiren haylaz bünyelerin freni olmadığında ayağındaki ayakkabıyı bu uğurda feda etmesidir. ayakkabının altında oluşan şerit halindeki erimeyi baba görünce "o ayakkabı parasıyla bisikletine 50 kere fren yaptırırdık" lafı o zamanlar küfür gibi gelir ve babanın arkasından tek el havada allamm ya hareketi yaptırtan olaydır...
ve babalar her zaman haklıdır, şimdi her kıyafetin altına giyilen değişik renk ayakkabılarımız var fren parasının 50 katı değerinde ama her olaya atlayıp fren yapamadığımız.
Zor be hayat baba, freni kesilen her yaşamda asıl tanrı noktayı koyuyor ya asıl o koyuyor lan bana.
tanım: beyin kıvrımları daha küçükken gelişmeyen çocukların yaptığı olaydır. Yine olsa yine yaparım dedirtir. çocukken yapılan salaklıkların başını çeker. 90 larda dahiyane gelen bir buluştur. hatırladıkça güldürendir.
- hulusi naber ya?
+ iyiyim ahmet abi seni sormalı.
- iyi ben de.
+ ahmet abi bak şimdi, bisikletimle nasıl duruyorum. (hızla giderken, arka tekerleğe ayağını koyup durur)
- vaay. hulusi bak şimdi giderken ayağını ön tekerleğin oraya koy bak ne güzel oluyor.
+ ciddi mi ahmet amca?
- tabii ya.
* hulusi gider, ayağını dediği gibi koyar. sonrası gelen bir kaç takla, yara bere. ahmet amca ise içinden pis pis güler. *
vıııııııııııııv sesi ile ayakkabıda sürtünme ısısı en belirgin özelliktir. hatta zamanla ayakkabının yıpranması sebebiyle eğik bir duruşa sebebiyet verir. tekerleğin konumu ezberlenmelidir aksi halde cant ile birleşen ayakı hazin birkaç taklanın müsebbibi olabilir.
olay kaynağı; ayakkabı
kaynağı kaynak alan annenin bitmek bilmeyen diyalogları:
-anneee ayakkabım delindi yaa...
*allahım yarebbim!!! ay bu çocuk adam olmaz!!!
*bin defa söyledim dimi sana
*dinlemez ki dik başlı, babası kılıklı
*o da zaten beni dinlese şimdi evimiz, arabamız, üstüne lüks yazlığımız olurdu
*ama nerdeee... yok iyi olan zor tabii, hep kolayı seçsin zaten
*ah benim dertli başım.. yetmedi babası bir de küçük kopyasını yaptım
-annee ama ne alaka ya şimdi
*alaka alaka, işine gelince alaka değilse ne alaka
*git babası kılıklı, git babana anlat derdini. o alsın ayakkabının yenisini
*ah ne suç işledim ki ben sana, verdin biri yetmezmiş gibi bir kopya daha...
sonuç; çocuk anında fren taktırmaya gider ve tövbe eder!
riskli bir fren şeklidir sele de otururken ayağı ön lastiğe sürterek durdurmak. bir de yine ayakkabıyla bisikletten iner gibi bir hareket yapıp ayağı bir ayağı yere sürtmek de var ki bu daha da risklidir.
80 lerde çocuk olmanın özelliğidir.
biryandan bisiketin var diye hava basarken elaleme(sanki altındaki ferrari)diğer yandan
hiç istif bozmadan bir ayağını öntekerleğe sürttürüp durmaktır ferrarini aman bisikletini.yalnız yokuş aşağı denememesi tavsiye edilir ki direksiyon kısmı gögüs kafesine geçmesin.*
en güzel, bmx marka bisikletlerde gerçekleştirilebilen hadise. birde bunun, tekeri kilitleyip, bisikletin arkasını döndürerek tozu dumana katma versiyonu vardır ki, çocukluk dönemimin en önemli atraksiyonları arasında yereder.
yeni ve süper bir halı saha ayakkabısını yok yere daha doğrusu bir kıza hava atmak için ateşlere atmaktır ki sonuç daima beklenilenden daha kötü olur ; ayakkabının tabanı artık yoktur . akşam evde olayı açıklamak hepsinden kötüdür o da ayrı .
arka teker ile koltuk arasındaki boşluga ayak sokulur ve kazık fren diye bilinir...çok zevklidir...tabi o boşluga birde küçük su pet şişesi sıkıştırılıp kawasaki havası vermekte zevklidir...geçmiş zaman işte eski nesiller unutamıyoruz o günleri...