Günün gündüzle geceye bölünmesi gibi Chopin'in hayatı da ikiye bölünmüştür. Annesi Polonyalı, babası Fransız'dı. Kırk yıla yakın süren ömrünün yarısı Polonya'da ikinci yarısı Fransa'da geçti. Yirmi yaşına kadar canlı hareketli bir çocuktu, Fransa'ya gittikten sonra durgun, küskün ve hastalıklı bir insan oldu. Kişiliği de ikiye bölünmüştü. Bir halk çocuğuydu ama kibar çevrelerde oraya aitmiş gibi davranmak için kendini zorlardı. Duyguluydu, sıkılganlığından dolayı acılarını belli etmemeye çalıştı ve bu nedenle büyük acılar çekti. iç dünyasını sadece piyanosu ve besteleriyle ortaya çıkarıyordu. Bir müzik tarihçisinin dediği gibi o piyanoca konuşuyordu. Duyguları derindi, ateşi yangın değil, bir kor parçasıydı. Bütün sanatını, yaratıcılığını piyanonun üzerinde toplamıştı. Chopin bir hasret bestecisiydi. Memleketindeyken müziğini dünyaya duyuracağı günlerin özlemiyle başka ülkelerin hasretini çekerdi. Bir akşam saatinde memleketinden ayrılmak zorunda kaldı, kısacık yaşamı boyunca memleket hasreti ile yanıp tutuştu.
1831'de Paris'e yerleştikten sonra, bir daha geri dönmedi, ancak Polonya'yı çok seven Chopin, bir arkadaşının hediye ettiği, Polonya toprağıyla doldurulmuş gümüş kupayı, yanından ömrü boyunca ayırmadı, hatta bu kupa, öldükten sonra da vasiyeti üzerine mezarına gömüldü. Cenaze töreninde isteği üzerine Mozart'ın Requem'i çalındı. Öldükten sonra kalbinin çıkarılarak Polonya'ya gönderilmesini vasiyet etmişti. Vasiyeti yerine getirildi. ikinci Dünya Savaşı'nda kalbin bulunduğu müze bombalanınca, isteği tam anlamıyla gerçekleşti. Büyük bestecinin kalbi kül olup, memleketinin toprağına karıştı.
hayatında lizst ve george sand önemli bir yer tutmuştur.
Chopin Lizst tarafından, ünlü yazarGeorge Sand ile (Aurore Dudevant) tanıştırıldı. 1839'da çift birlikte Mallorca'ya gitti. Chopin 24 prelüdünün büyük kısmını bu dönemde tamamladı. 1847 yılına kadar Sand'in Nohant'taki evinde birlikte yaşadılar. George Sand, sağlığı oldukça bozulan Chopin'e bir çeşit annelik yapıyordu. Sağlığına rağmen, bu yıllar Chopin'in en verimli olduğu, en güzel eserlerini yazdığı yıllardır. 1847 yılında Sand'in çocukları çiftin ilişkisinin sona ermesine yol açtı.
Ayrılığın ardından ingiltere'ye giden Chopin, bu seyahatten oldukça zayıf düşmüş olarak döndü. Aradan bir yıl geçmeden, 1849 yılında, genç yaşta veremden öldü.
Pianossimoları çok hafif, Forteleri çok vurgulu çalınması gereken dahi. Nedeni sarayı önce kendi etrafında topliyacak kadar güçlü vurgular yapmak(balolarda) ardından hafif vurgularla bir daha etrafından ayrılmamalarını sağlamak.
Öğretmeni ona 12 yaşındayken "Artık benden öğreneceğin bir şey kalmadı, benden çok daha iyisin.." demiştir. Müziği için; parlak, hızlı ve ince denmiştir. Bence de tıpkı yağmur damlalarının yere çarpışının melodik halidir onun eserleri..
Tam bir romantiktir, ince ruhlu kolay incinen biridir. Hayatında büyük aşkları olmuştur, bunlara besteler adamıştır. Bu yüzden notalarının üzerinde "pour ..." şeklinde, itaf ettiği kadınların isimleri yazılıdır.
En sevdiğim Romantik Dönem bestecisidir, tabi Rachmaninov'u Erken Çağdaş Dönem'de kabul edersek.
Bir çok parçasını çalmışımdır.. Hala başaramadığım Fantasie impromtu'su en sevdiğim eseridir. Fantasie impromtu için beyni ikiye ayırmak gerekir çünkü sağ elde 4 nota sol eldeki 3 notayla aynı zaman sürecine girer ve bu oldukça zordur.. (#12306379)
Chopin, eşsiz biridir. Piyanistler arasında bir dönem için Chopin hastalığı geçirmemiş yoktur. Ben hala Chopin hastalığı yaşıyorum..
slash'in sololarının 1 km öteden anlaşılma hususu bu beyefendinin eserlerinde de mevcuttur. etüdlerinde çılgın atmış, waltzlerinde döktürmüş ve nocturnelerinde ise şov yapmıştır. waltz op. 64 no. 2, gönlümde ayrı bir yer tutmaktadır.
4.5 milyar yıllık dünyayı sadece 39 yılda değiştirebilmiş kahramandır.
onun müziğini kim dinlerse dinlesin sadece müzik olmadığını hemen farkedecektir. o ne sadece bir beste ne de sadece bir piyano eseridir. başka hiçbir kimsenin veremediği -muhtemelen veremeyeceği- bir duygu seli yaşatır insana.
tekniğini, müzikal dehasını geçtim. nasıl yetenektir ki insanı hüzünlendirir, ağlatabilir, mutlu edebilir hatta yaşama sevinci bile verebilir. öyledir işte chopin.
1 Mart 1810 tarihinde Varşova yakınlarında Zelazowa'da açtı dünyaya gözlerini. Nicholas adlı bir Fransız göçmenle Polonyalı bir kadının tek oğlu. 12 yaşına kadar evde özel öğrenim gördü. Yedi yaşında ilk polonezi yayınlandı. 1828'de Avrupa'nın sanat merkezlerine yolculuğa çıktı. Kısa sürede incelikli piyanistliği ve parlak kişiliği ile Paris'in seçkin çevresine girmeyi başardı. Berlioz, Mendelssohn, Liszt ve Bellini ile arkadaşlıklar kurdu. Delacroix, Balzac, Heine, Alfred de Musset dostlarıydı. Liszt aracılığıyla George Sand takma adını kullanan Aurore Dudevant ile tanıştı. 1847'ye kadar süren ilişkileri bir aile tartışması yüzünden son buldu. 1848 devriminden sonra işleri bozuldu. Paris'e döndüğünde verem yüzünden yorgun ve zayıf düştü. 17 Ekim 1849'da hayat veda bestesi ile ölümün sonsuz yolculuğuna çıktı. Vasiyeti, ölümünden önce tamamlanmamış elyazmalarının yokedilmesi ve cenazesinde Mozart'ın "Requiem"inin çalınmasıydı.