franz kafka

entry871 galeri65 ses1
    121.
  1. "bazıları ıstarabın varlığını güneşi göstererek reddeder; o ise ıstırabı göstererek güneşin varlığını reddediyor.." diyerek beni benden alan ve geri vermeyen yazar... yanına kalem kâğıt alıp bir lâmbayla birlikte ıssız ve karanlık bir mahzene yerleşme hayali kurduğunu öğrendiğimde daha neler dedirten... naifliği iç acıtıcı olsa da kendini yıkarak yazınını yaratmış büyük insan....
    2 ...
  2. 120.
  3. "biz hepimiz nihilist hayaller, tanrının kafasından geçen intihar düşünceleriyiz"

    "tanrının insafsız bir şakası, bir günlük delice hevesidir dünyamız "umut olmasına var, sınırsız denecek kadar umut var, ama bizim için değil"

    gibi sözleriyle beni kendisine tapınma derecesine getiren üst-insan.
    kafka için söylenecek milyonlarca şeyin içinde hiçbir şey söylemeyip onu dinlemeyi seçiyorum. kafka hiçbir zaman anlatılan değildir çünkü..
    1 ...
  4. 119.
  5. dava, şato ve kayıp romanlarının yazarı. özellikle dava adlı romanı sarsıcıdır. Kafka eserlerinde insanın gizli kalmış korkularını, burjuva yaşamının sahte aile ilişkilerini, bürokrasinin çıldırtan işleyişini gözler önüne serer. Karamsar mizacı eserlerindeki karakterleri çaresizlikle donatmıştır. Nitekim Dava'nın kahramanı Josef K. neyle suçlandığını bir türlü öğrenemeyerek yavaş yavaş karanlığa gömülür. Aynı durum Şato'da kadastro memuru Bay K'da da görülür.
    1 ...
  6. 118.
  7. yaşasaydı ve konuşma fırsatım olsaydı, kendisine;

    'öteki olmayı bu kadar iyi anlatırsanız, kargalar üşüşür başınıza.' derdim. 'öyle kargalar ki, sizi anlamamamız için her şeyi anlatıyorlar. lütfen bir şeyler yapın...'

    ama o yaşamıyor ve çok fazla karga var. yazacak konu bulamayan, hafiften yalancı, çok fazla edebiyat eleştirmeni(!) karga var.
    3 ...
  8. 117.
  9. yirmi yıl önce okuduğum, ''gerçek dostlarınız olsun istiyorsanız, insanlara sonsuz bir samimiyet ve alçakgönüllülükle yaklaşın,'' diyen aforizmasını hiç unutmadığım, uygulamaya çalıştığım, hemen tüm romanlarında, hızla canavarlaşan modern toplum ve bürokrasi mekanizması karşısında minik bir böcek kadar savunmasız, cılız kalan bireyin korkunç trajedisine dikkati çekmeye çalışmış, almanca yazan, yahudi asıllı büyük çek yazar.
    2 ...
  10. 116.
  11. ölmedikten önce en yakın dostu max brod' a son yazdıklarının yayımlanmadan yakılmasını vasiyet etmiş yahudi asıllı yarı alman yarı çek yazar, romancı. tüm karamsarlığına rağmen kafka'nın romanlarında her zaman bir ümit ışığı görmek mümkündür. dava'nın yüzlerce sayfa boyunca suçunu öğrenmek için çırpınıp duran zavallı kahramanı k., sonunda idam edilir. fakat infaz sırasında karşı binanın penceresinden ışıklar içerisinden bir adam çıkar ve k.'ya doğru kollarını uzatır. elle tutulur bir yararı olmayan, zayıf bir umuttur ama, bir umuttur işte ve insanın sahip olduğu biricik şey de budur.
    1 ...
  12. 115.
  13. tam vaktini bir türlü anımsayamamakla birlikte, bir yaştan sonra şöyle düşünmeye başladım: '' insan aslında zamanla gelişiyor evet, vücudu, ruhu, düşünceleri... ama bu değişim sürecinin farkında olması aslında bir an-sabah oluyor hep. bir sabah bi kalkıyorsun ergenliğe girmişsin, sonra bir uyanıyorsun hayatından birileri eksilmiş, bir sabah çok sevdiğini sandığın birini aslında o kadarda sevmediğini fark ediyorsun, bir sabah büyüdüğünü hissediyor. ve bir sabah hiçbir şey hissedemiyorsun...''

    kafka yı okuduktan sonra tuhaf bir sevinç gelip içimi ısıttı ve dışarıdan bakınca anlamsız gelecek bir tebessüm dudaklarımda belirdi. bir adamın daha benim gibi düşünmüş oluşu, onu kendime yakın görmemi sağlayışıydı belki de.
    öyle ya kafkanın kahramanları bir sabah bir böcek olarak ya da kendisine bir soruşturma açılmış olarak uyanırlar,ansızın olur bu...

    kafka baskıcı bir babaya, bitmek bilmeyen bürokrasiye, burjuva ahlakının getirdiği aile ve toplum ilişkilerine atıfta bulunarak bazen dağınık bazen düz bir çizgideymişçesine ilerler. bir şeyler anlatmak derdinden çok sadece yazmıştır . o bir rahip değildir çünkü. okursun. durur ve bu benim dersin.

    (bkz: der prozess)- (bkz: dava)- (#5966354)
    (bkz: die verwandlung)- (bkz: dönüşüm)
    2 ...
  14. 114.
  15. milena nın max brod a yazdığı şu mektupta daha da iyi anlaşılacak garip insan, büyük yazar:

    sabahtan akşama, akşamdan sabaha karşılık verebilirim yazdıklarınıza. "franz sevgiden korkuyor, ama yaşamdan korkmuyor, öyle mi, nasıl olur?" diyorsunuz. franz, yaşamı herkes gibi almıyor ki! para, borsa, döviz işleri... bir yazı makinesi bile akıl sır erdiremediği nesneler onun için (aslında da, öyle ya, bu saydıklarım ama bizler o gözle bakmıyoruz); bütün bu saydıklarım, gizemli, çözümü güç bilmeceler gibi gelir franz'a: çalıştığı yerdeki işi, ne denli büyüttüğünü unutuyor musunuz?

    bir işadamının yanında kendinden geçer, tıpkı bir çocuğun bir lokomotif karşısında duyduğu hayranlık gibi. en kolay şeylere akıl erdiremez. onunla posta'ya gittiniz mi hiç? diyelim ki bir telgraf çekecek, önce en beğendiği gişeye gönderdiklerinde anlayamaz nedenini, başını sallar, şaşar. telgrafı verip kızdan paranın üstünü alınca da titizlenir, sayar parayı, bakar ki, kızcağız bir kron fazla vermiş, geri verir hemen. gişeden ayrılıp ağır ağır merdivenlerden inerken bir daha sayar aldığı parayı, tam sokağa çıkmıştır, bir de ne görsün? meğer kızcağız tam vermiş paranın üstünü; franz yanlış sanıp geri vermiş kronu. ne yapacağını şaşırmış, elinde para, sokağın ortasında durur... dönüp yukarı çıkmayı alamaz göze, üşenir; hem yukarısı çok kalabalıktır. bu durumda yardım da edilemez ona. başıma geldi de ondan yazıyorum bunları; bir seferinde "bırak canım n'olur" diyecek oldum, anlamamış gibi yüzüme baktıydı, "nasıl bırakılır?" demişti. ters anlaşılmasın sakın, cimrilik değil bu, ama onca böyle davranmak doğru değildir, sorumluluğu yüklenmek istemezmiş.

    uzun uzun anlatmıştı, daha doğrusu anlatmaya çalışmıştı bunun nedenini, ama ben anlamıyordum bu direnmeyi. girdiğimiz her dükkanda, yemek yediğimiz yerlerde, bir dilenciye para verirken hep buna benzer olaylarla karşılaştım. bir seferinde de iki kron vermişti bir dilenci kadına, ama bir kronu geri istedi; kadın bozuk param yok deyince, düşünmeye başladı franz. durduk, bir çıkar yol aradık, bu durumda ne yapılabilirdi? birden buldu: "iki kronu da bırakırım kadına" dedi. tam on on beş adım uzaklaşmıştık ki, pişman oldu! sonra bu adam, hiç gözünü kırpmadan, üstelik vermenin mutluluğu içinde bana yirmi bin kronu şıp diye verebilir, istesem. ama yirmi bin bir kronu istesem şaşırır; hele bu parayı bir yerde bozdurmamız gerekirse büsbütün allak bullak olur. öyle ya, bir kronu nereye koysun, hak etmediğim bir kronun hesabını nasıl verir kendine?

    paraya karşı duyduğu bu sıkıntıyı kadınlara karşı da duyar; işine karşı duyduğu korkusu da öyle değil mi? çok kötü günlerimdeydi. telefon etmiş, telgraf çekmiş, mektuplarımda yalvarmıştım: kalk gel, demiştim. tanrı hakkı için hiç değilse bir günlüğüne gel, demiştim. ne denli yalvarmıştım anlatamam. gelseydi ne iyi olacaktı benim için ama gelmedi. aklıma gelen bütün kötülükleri yağdırmıştım başına. uykuları kaçtı, günlerce gözüne uyku girmemişti, üzüldü, kıvrandı, sayfalar dolusu mektuplar yazdı, ama gelmedi, gelmedi, gelmedi... neden mi? çalıştığı yerden izin isteyemezmiş de ondan! çabuk makine yazabiliyor diye hayran olduğu (gerçekten hayrandır) müdürüne söyleyemezmiş bu dileğini. yalan da söyleyemezmiş müdürüne, öyle bir adama nasıl yalan söylenirmiş? ilk nişanlısını niçin sevdiğini, o kıza niçin bağlandığını duysanız şu karşılığı verir: "çok çalışkandır, tuttuğunu koparan bir kızdı da ondan".

    hayır, hayır anlayamaz dünyayı, yabancısıdır yaşamın. gizemli, sır dolu bir şeydir yaşam dediğimiz. hiçbir zaman başaramayacağını sandığı bu "tuttuğunu koparan" olayında aklı durur, hayrandır, hem de insanın gözünü yaşartacak, çocuksu bir bilgisizlikle hayrandır.kocanmın beni yılda yüz kez aldattığını, beni ve başka kadınları avucunun içinde tuttuğunu anlattığımda, kendinden geçmiş, hayranlıkla yüzü aydınlanmıştı. müdürünün çabuk makine yazmasına hayran olduğu gibi, kocama da hayran olmuştu.

    franz yaşayamaz, yaşamaya gücü olmadığından yaşayamaz. esenliğe kavuşamyacaktır. görürsünüz, çok geçmez ölür.

    iyilik dileklerimle, en içten selamlarımla.

    milena
    3 ...
  16. 113.
  17. prag'a gitmek istememe neden olan bir şahsiyettir kendileri.
    3 ...
  18. 112.
  19. ZiNCiRE VURULMUŞLUK; BAZEN ÖZGÜR OLMAKTAN DAHA iYiDiR...
    3 ...
  20. 111.
  21. 110.
  22. ''kafesin biri bir kuş aramaya çıkmış'' buyurmuş ustadır.
    3 ...
  23. 109.
  24. iyi, bir yanıyla rahatsız edicidir.. gibi bir aforizmasıyla sizi rahatsız edebilir.
    3 ...
  25. 108.
  26. prag'a gitme isteğine yol açan, çok sevdiğim şahane yazar.
    2 ...
  27. 107.
  28. kulakları ve yüz şekliyle uzaylıya benzeyen yazar. adam dönüşümü yazarken gerçekten dönüştü mü ?
    2 ...
  29. 106.
  30. 105.
  31. ismi her geçtiğinde gözümün önüne bir yatağın altında, yatakla nerdeyse aynı boyda iğrenç korkunç bir böcek gelen yazar. dönüşümdeki tasvir böylemiydi hiç hatırlamıyorum ama hafızamda böyle yer ettiği kesin.
    3 ...
  32. 104.
  33. dönüşüm'ü okuduğumdan beri her sabah korkarak uyanmama sebep olan yazar.
    4 ...
  34. 103.
  35. dönüşüm... başka bir şey dememe gerek yok sanırım.
    2 ...
  36. 102.
  37. özeleştiri yeteneği üst düzeyde olan ve bu nedenle tehlikeli düşünceleri olan yazar.
    2 ...
  38. 101.
  39. kendine özgü metofarlarla döşeli labirentlerinde okurun kendini büyük bir hazla paralamasına imgelerin arasına yayılmış uçurumlarda gerçek dünya ile metaforları birbirine bağlamaya ve anlam kurmaya çalışmasına ve bu esnada okumanın da bir emek işi olduğuna inandıran hikmetinden sual olunmaz şahsı kendine münhasır yazar.
    onu tanımak için beş küçük hikayeden oluşan ceza sömürgesi adlı eseri şiddetle tavsiye olunur.
    3 ...
  40. 100.
  41. nasıl bir ruh haliyle yazdığını hala kavrayamadığım davası var. be adam kalemi eline aldığında arkana birimi geçiyordu. pathtique sonat bile ruhumu bu denli karartmadı.
    3 ...
  42. 99.
  43. onun gibi yüzlercesi gezer bu dünyanın dar koridorlarında, ama isimleri franz kafka değildir işte, bu yüzden iplenmezler, kimse onların yaptıkları ve düşündükleri üzerinde durmaz ve franz kafka tarihteki ilk ve son huzursuz ruhmuş gibi yüceltilmeye devam edilir. haklılardır da, kafka büyüktü, ama o büyüdükçe binlerce başka insan altında ezildi.
    3 ...
  44. 98.
  45. yazınını okumak insanda sıkıntıya, iç daralmasına, rahatsızlığa yol açar. nedeni kafka'nın öykünümünün gri tonu, yorucu belirsizlikleri ve çıplak gerçekliklerinin insana acı vermesidir.

    yazdıkları ölümünden sonra basılmış ve kendisi bunların okunmasını istememiştir. nedeni açık bu okuduklarımız bir insanın gerçek iç dünyasına ait şeyler. kimsenin görüp de söyleyemediği bilip de anlatamadığı karmaşık iç dünyamız...

    ve bu yüzden biz onda kendimizi; acımızı, belirsizliğimizi, anlamsızlığımızı buluyoruz.
    3 ...
  46. 97.
© 2025 uludağ sözlük