En çok seni seviyorum" diyorum, ama gerçek sevgi değil bu belki. "Sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla" desem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki.
"...Dönmek bilmez bir uğultunun eşlik ettiği şu koşuşturmacadan nasıl sıyrılıp inebilirim ki merdivenlerden? Mümkün değil, payına düşen şu kısacık zamandan bir tek saniye yitirdiğinde ömründe yitmiştir çünkü. Ömrün, yitirdiğin o saniyeden uzun değildir, daha doğrusu, tüm ömrün o yitirdiğin saniyeyle eştir, sadece o kadardır. Bu demektir ki, bir yol tuttuğunda ne olursa olsun devam et; ancak böyle kendini tehlikeye atmaz, kazanabilirsin. Belki sonunda düşmek de var; ama henüz yolun başında geri döner, koşarak merdivenleri inmeye kalkarsan, o anda yuvarlanır gidersin. Olasılık filan dinlemez, kesinlikle yuvarlanırsın. Demem o ki, bu koridorda bir şey göremedinse başka katlara çık, yukarıda da bulamadınsa çekinme, daha üst katlara çıkan merdivenlere saldır. Sen çıkmaktan vazgeçmezsen basamaklar bitmez, sen tırmandıkça ayaklarının altında yükselip dururlar." demiş yazar, üstad.
"Ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terk edilmişlik içerisindeyiz. Önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun, ne de ben seninkileri. Ve senin önünde kendimi yere atsam, ağlasam ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda da ancak o kadarını bilebilirsin..."
muhteşem bir zekaya sahip yazardır. babaya mektup eseri kafka'nın iç dünyasını anlamak için çok güzel bir otobiyografidir. babası tarafından sürekli ezilmesi sonucunda o güzelim kitapları yazmıştır. iyiki de babasından daha cılız, daha korkak, daha zayıftır.
' Öff, dedi fare.Dünya da günden güne daraliyor.ilkin bir genişti ki,korktum,koştum ileri,uzakta sağlı sollu duvarları görür görmez dünyalar benim oldu.Ama bu uzun duvarlar da öyle çabuk birbirlerine doğru ilerliyorlar ki,en son odadayım işte; orada, köşede de kapan duruyor, gitgide kısılacağım kapana. Kedi:Sen de öyleyse yönünü değiştir,dedi ve kedi fareyi yedi.'
O'nu anlamak öyle kolay değildir aslında. Nur içinde yat bilge adam kafka.
Prag'a gittiğimde romanlarını yazdığı, uyuyup uyandığı, düşler gördüğü, yediği içtiği, sarhoş olduğu, yaşadığı evi ziyaret ettiğim ünlü psikopat yazar. evi de aynen onun ruhu gibi inanılmaz kasvetli, umutsuz, karanlık, ölüm gibi.. onun; değişim, dava, milena'ya mektuplar gibi adama kafayı yedirtecek türdeki eserlerini okuyarak evini ziyaret eden birisi o evde ölümün hala nefes aldığını, meleklerin ve azrailin fısıltılarını duyabilir. aynen onun eserlerindeki fısıltılar gibi... kafka, gerçekten fark yaratan, ruhunu çırılçıplak kelimelere dökmüş bir yazardır.
Dönüşüm adlı anlatı, yazarın anlatım sanatının gerçek anlamda doruklarına ulaştığı bir yapıttır. Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilşkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen anlatı, aynı zamanda genelde toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş olan akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Gregor Samsa’nın başkalaşması, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen, ama yalnızca boyun eğen bir toplum teki olmaktan çıkma anlamı taşır; böylece böcekleşen’in yazgısı, elbet toplumca dışlanmaktır.
KiTABIN ÖZETi
Gregor Samsa, bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. ilk başta gördüklerinin gerçek olduğunu inanmak istemez ancak yatağından kalkmak isteyince buna inanmak zorunda kalır. O artık dev bir böcektir. Her sabah işe gitmek için bindiği tren saat altıda hareket etmektedir; bu yüzden en geç saat beşte uyanmak zorundadır. Ancak saate baktığında saatin hemen hemen yedi olduğunu görür. Kalkmak istemektedir ama artık ona yardımcı olacak kuvvetli bacaklarının yerinde birbirinden bağımsız hareket ediyormuş gibi görünen onlarca bacakçık bulunmaktadır.Yüz Temel Eser Özetleri, Kitap Özetleri, Roman Özetleri, Yüz Temel Eser, Özet
Annesi oğlunun uyanamamış olduğunu sanır ve kapıya vurmaya başlar. Kilitli kapının arkasından oğlunu uyandırmaya çalışır. Gregor kalktığını söyleyerek annesini savuşturur ancak sesi çok garip çıkmaktadır. Annesi onun hasta olduğunu düşünmektedir. Gregor büyük uğraşlarla yatağından kalkar, yeni vücuduna alışması hiç de o kadar kolay olmayacaktır. Saat sekiz civarında patronu eve gelmiştir ve çok kızgıdır. Gregor’a birkaç soru sorar ancak Gregor artık konuşamamaktadır. Sesi hayvan sesi gibidir. Kapıyı zorlukla açar. Patronu onu görünce korkudan evden kaçar; annesi ise bayılmıştır. Babası onu sopa darbeleriyle odasına geri sokar.
Kız kardeşi Grete Gregor’a değişik yiyecekler getirir. Artık Gregor kokuşmuş yiyecekleri tercih etmektedir. Annesi onu görmeye bile cesaret edememektedir. Babasından defalarca dayak yiyen Gregor’un vücudu oldukça zayıflamıştır. Vücudunda oldukça ciddi yaralanmalar oluşmuştur. Yemek dahi yiyememektedir. Aile meclisi toplanır ve sonuçta Gregor’ u evden atmaya karar verirler. Hizmetçi kız aileye şöyle seslenir:
-Boş yere zahmet etmeyin, Gregor öldü. Az önce Gregor’u çöpe attım.
KiTAPTAKi OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDiRiLMESi
Gregor Samsa: Eserin baş kahramanı. Annesi, babası ve kız kardeşi ile aynı evi paylaşmaktadır. Ailesinin geçimini kumaş tüccarlığı ile sağlamaktadır. Bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında kendisini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Bu andan itibaren Gregor’un hayatında büyük değişiklikler olacaktır.
Gregor’un annesi: Gregor’un öz annesidir. Dönüşümden önce oğlu ile araları araları çok iyi iken dönüşümden sonra artık onun yüzünü bile görmeye katlanamamaktadır.
Grete:Gregor’un kız kardeşidir. Dönüşümün ilk evrelerinde kardeşi ile araları hala iyi iken sonraları Gregor’ a adeta düşman olmuştur.
Patron: Gregor’un aksi patronudur. işçilerini ve Gregor’u birer makina olarak görmektedir.
Himetçi kız: evde temizlik işlerine bakmaktadır. Gregor’la fazla bir bağlantısı yoktur. Ancak ailenin davranışlarını yakından takip etmektedir.
"ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terk edilmişlik içerisindeyiz. önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun, ne de ben seninkileri. ve senin önünde kendimi yere atsam, ağlasam, ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında da cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda da ancak o kadarını bilebilirsin."
Kadınlarla ilişkisi sorunlu ve karmaşıktı. 1914 yılında iki kez nişanlandı ve ikisinde de nişanı kendisi bozdu. Geride kalan sayısız mektubun da gösterdiği gibi, 1920 ile 1922 yılları arasında, Milena Jesenkaya duyduğu karşılığını bulamamış aşk yüzünden yoğun acılar çekti.