kenarda köşede kalmış reisler reisi. nasıl unuttum ben bu adamı ? mutlaka okuyun gregor samsa'nın hikayesini. can yayınları'ndan okunması önemle tavsiye olunur.
"evet ben, bazı trenlerin gelişinden sonra istasyonlar önünde yüzlercesi bir arada dikilen insanlardan rastgele birisiyle değiştirilebilecek taşralı bir adam." 3 ocak 1911, günlüklerinden.
babasıyla olan problemleri dönüşüm'de hayli fark edilmiş güzel yazan yazar.
kitapları arkdaşının sayesinde, öldükten sonra okurla buluşturulmuştu galiba.
Iş hayatına başladıktan sonra okunmaması gereken yazar. Diğer türlü kendinizi asma ihtimaliniz yükseliyor.
--spoiler--
Arada boşluk bırakmaksızın giderek kule gibi yükselen, dürbünleriyle pek ulaşamayacağı kadar yükseklere çıkan bir yaşama topluca bakan birinin vicdanı huzura kavuşmaz.
franz kafka, et yemeyi cinayetle bir tutuyordu. vasiyetinde yakın arkadaşı broddan yargı, ocakçı, dönüşüm, ceza sömürgesi ve köy doktoru harici bütün eserlerini yakmasını istedi. arkadaşı max brod onun vasiyetini yerine getirmeyerek kafkanın yazarlık kariyerine büyük katkı sağladı.
Metinlerinde rastlantıya olanak tanımayan yazar. Kafka'nın klasik "roman" algısına bir karşı çıkışı vardır. Bir şablon halindeki yazmalara karşıdır. Buna karşın Kafka "doğal-son" algısına inanırdı. Buna göre öykünün veya romanın sonunun mevcut metin içinde oluşması gerektiğini savunuyordu. Bu yüzdendir ki "tanım" yaparken "rastlantı" tabirini kullandım. Kafka'nın metinlerini dikkatli okursanız hiçbir detayın boşuna verilmediğini görürsünüz. Saatin kaç olduğunun, mekânın veya duvardaki posterin kesinlikle metinin bir yerinde tekrarını kesinlikle görürsünüz. işte bu canlılık Kafka okumayı zorlaştırır. Çünkü Kafka okumaları "hobi" veya "zaman geçirmek için" yapılacak bir edim değildir. ciddi zaman harcanması icap eder.
Çalışan biri olarak güne nasıl başlıyorsunuz? Dikte edilen güne uyanıp toplantılarınıza uygun görülmüş kıyafetleri giyiyor, canınız şöyle güzel bir kahvaltı yapmak istediği halde koyu ve sert bir kahveyle uykusuz görüntüyü silmek için zifte benzer bir sıvıyı mideye indiriyor, hiçbir zaman huzurlu ve sakin bir ruh haliyle binemediğiniz toplu taşıma araçlarına koşuyor, sizin olmayan bir kimliğe bürünüp tüm gününüzü bu eğreti şeyle geçiriyorsunuz. Aynaya bakıp sağa sola çekiştirerek yola getirmeye çalıştığınız o şey kravat değil, ödünç kimliğiniz Şu küçük hayatlarımıza bir bakın! Farkında olarak ya da olmayarak zamanımızın büyük bir bölümünü insanları çözümlemeye çalışarak geçiriyoruz. Analiz et ve ona göre davran! Kurallarına göre oyna ya da oyundan çık! Seni sinsi otorite, nasıl da hınzırca bulduğun her köşeye çörekleniyorsun! Tüm hayatını bu düşüncenin temelinde yatan sarsıntıyla geçirmiş bir adam tanıyorum. Adı Franz Kafka. isme aşinasın okur, biliyorum. Ancak senin tanıdığın o adamla benim söz ettiğimin bir olmasına imkan yok. Basitçe şöyle söyleyeyim: Onun yazdıkları herkesin hayatında farklı bir iz bırakır. Bu bilinçli yapılmış bir jesttir. Ömrünce kaçmaya çalıştığı koşullandırılmış hayatı, sana ve bana reva görmez. O yalnızca yazar; yorumlama, anlamlandırma ve sonuçlandırma kısımlarıyla biz ilgileniriz. işte böylesine özel ve ölümü üzerinden neredeyse bir asır geçmesine rağmen hala canlı ve anlaşılmayı bekleyen o yazarın bendeki halini anlatacağım şimdi
Her şey öylesine karmaşık ki