işten çıkınca bir grup dindarın (başları örtülüydü, sakalları vardı) fransız mallarını boykot ettiğini gördüm.
konuşmayıda yine bir örtülü bayan vatandaşımız yapıyordu. dedim hele ne diyorlar, bir yaklaşayım bari.
işte fransanın cezayir katliamından bahsediyordu bayan. ama o da ne? gördüklerime inanamadım. kızın taktığı eşarpın markasını görünce biraz şaşkınlık, biraz da tebessüm belirdi yüzümde. evet, markası pierre cardindi. gittim, konuşmanın bitmesine müteakip, kızın kulağına doğru;
- taktığınız eşarp pierre cardin ama.
+ ha, evet sabah farkettim ama çıkaramayacağım için.
- eee, şimdi tüm çalışman heba oldu bana göre.
+ olsun, ben bu eşarbı 6 ay önce almıştım.
- neyse, kolay gelsin.
hemen modası geçti bu boykotun. zaten cemiyet hayatı tam anlamıyla katılamamıştı da. artık spor müsabakalarında Fransa' yı alkışlamamakla kalcak boykot olacağını düşünüyorum.
içimizde ne kadar fransız varmış amına koyayım düşüncesine sevk eden boykottur. ulan ne kadar meraklısınız kucağa oturmaya. herkes bir bahane uyduruyor. çok mu meraklısın fransızın malına, niye vaz geçemiyorsun ? nedir bu aşkın sebebi ? aşkınızın ızdırabını sikeyim. türk olanlar boykot etsin, olmayanlar ne bok yerse yesin, ama kalkıpta sanalda maaşlı fransız ajanları gibi boykot kırıcılığına soyunmasınlar.
asıl boykot edilmesi gereken, yüksek tahsillerini fransa da gerçekleştirmiş, günümüz de 40 ile 70 yaş arası, entellektüel vs aydın olarak geçinen yavşak vs france serviteur larıdır.
çok bilmişler bık bık konuşuyor gene. ekşi sözlükte hoşuma giden bir yazı okudum, izni olmadan paylaşıyorum.
ta meta ta fizika adlı yazar yazmış.
932'de ilk uçak fabrikasını kurmuş*, 1961'de ilk otomobilini üretmiş bir ülkenin çocuklarının çıkıp da kırk yıllık "biz bi boku beceremeyiz" klişelerini yeni bir şeymiş gibi ahkam kesmelerinin suçu çocuk yaşta vizyonu resmi ideoloji tarafından "avrupaya yetişebilmek"le kısıtlanmalarına, çapsızlığa, özgüvensizliğe mahkum edilmelerine bağlanabilir belki.
ama bu çapsızların çıkıp da kıç büyütmek yerine somut bir şeyler yapmak isteyen insanlara şuursuz diyebilecek kadar ukalalaşmalarının suçu kimde bilmiyorum.
sen kendi dağından çıkan suyu fransız hayat su'dan,
atalarının icat ettiği ülkenin yüzlerce firmasının en hasını yaptığı yoğurdu gidip reklamı var diye fransız danone'nin boktan yoğurtlarından alırsan,
kendi has maden suların varken reklamı var diye gidip suya co2 basan dandik akmina içecek kadar zevksizsen,
bi milyon tane yerli perakende zinciri varken gidip carrefour'dan alışveriş yaparsan bunun suçlusu kimse değil sensin arkadaşım.
malı toptancıdan alıp marketlerde perakende bile satmayı beceremeyen bir millet olduğumuzu zannediyorsan bu tamamen kendi embesilliğin.
otomobil; citroen, renault, peugeot, dacia
çok da eski olmayan bir tarihte sovyetler tarafından halkının dörtte biri açlıktan öldürülen ukrayna otomobil üretiyor da, iç karışıklıklar, devrim ve ve on yıllık savaştan çıkmış iran otomobil üretiyor da sen yıllardır otomobil montajı yapıyor, yedek parçası üretiyor ama otomobil üretemiyorsan bunun suçlusu "türk yapamaz" mantığıyla göt büyütüp ukala dümbelekliği taslayan sensin arkadaşım.
fransızın bf goodrich, michelin lastiğine mecbur değiliz kapı gibi petlas'ımız var çok şükür.
otomobil yedek parçasında fransız valeonun, fransız snr rulmanlarının yerine ikame üretim yapan onlarca türk sanayi firmasından haberinin bile olmaması senin şuursuzluğun. bu türk firmalarının ferrari, mercedes gibi markalara yan ürün ürettiğini bilmemen de...
axa, groupama, güneş sigorta, başak sigorta gibi fransız markalarının yerine poliçe yaptıracağın hiç bir türk sigorta şirketi yok mu zannediyorsun?
fransız tefal, rowenta, moulinex gibi ev aletleri üreten pek çok türk markası da var emin ol. marka imajını güçlendirmek yerine uygun tüketici segmentine hitab ediyor olsalar da insanımız kendine güvendikçe, "ay türk malı adidir ithalınden alalım" ezikliği çürüdükçe o da olacak.
fransız bic yerine traş bıçağı kırtasiye vs. imal eden pek çok türk firması da var emin ol. bir afganistan bir gana değiliz çok şükür.
destekler yetersiz olsa da, vergi yüküyle yüksek sigorta primleriyle boğuşsalar da iyi-kötü bir sanayimiz var.
ama senin gibi baba parasıyla göt büyütüp, marka peşinde koşturup, reklamlarla beyni bulanıp sonra da "biz bi boku yapamayız yeaa" diye gezdiği yetmezmiş gibi ona buna laf atan ezikler sayesinde değil, kendi gücünün farkında olan ve buna güvenen mücadeleci insanlar sayesinde.
en çok kanıma dokunan da bu eziklerin oturdukları yerden bilmişlik taslamaları. boş kutular gibi boş beyinlerin de sesi çok çıkıyor malesef...