tanıştığım diğer milletten birçok kıza göre çok daha samimi ve komik olan kızlardır.
Öyle koltuk altında vs. kıl tüy de yoktu yani bu sevimli kızların. Kültür yönünden ise oldukça dolu ve olabildiğine zengin olduklarını söyleyebilirim. En çok hoşuma giden ise aksanlı ingilizceleri elbette.*
burjuva sınıfındaki kızlar ve soylu sınıfındaki kızlar diye iki grupta incelenebilir. Burjuva sınıfı, genelde vermeye meyilli oluyor ve çok fazla güzel olamıyorlar. Soylu sınıfı, her an parisin avmlerinde; daha doğrusu moda evlerinde bulunur ve diğer kesime nazaran daha hoş görünürler.
Bir de bunların cezayir asıllı olanları vardır ki en güzel kesim onlardır.
oral seksi sanatkar gibi icra ederler. yanlış anlaşılmasın kesinlikle cinsiyetçi ya da ırkçı bir tanım değil bu. bundan 5 yıl kadar önce benden 1-2 yaş büyük fransız sevgilim olmuştu. onun türkçesi kırık benim fransızca kırık geçinip gidiyorduk. yaklaşık ilk 10 sevişmemizde oral hiç olmadı, daha sonra bir gün lazer'den geldiğimde duşumu almışken alınmış kıllarımı incelemek istedi ve olan oldu, ben hayatımda böyle bir an yaşamadım.
rusların yanlarında halt ettiği kızlardır. artık nasıl bir genleri varsa sadece kendileri için değil, etraflarına da güzellik saçma yetenekleri var doğuştan galiba. başka açıklaması yok arkadaş, zencisinde çekik gözlüsüne her milletten hatun var, la hepsi mi güzel olur? yaşın gelmiş 50 ye hala mı güzel olursun la? yaşı 60 a 70 e gelse bile gençliğinde çok canlar yaktıklarını belli eden kızlardır aynı zamanda. aynı zamanda çoğu rus kız gibi öküz değillerdir; kültürlü, oturmasını kalkmasını bilen, hanımefendilerdir.
not: gittim yerinde test ettim hem de 2 kez; işkembeden sallamıyoruz yani.
bir gün istanbul otogarında şehir dışı yolculuk yapacakken yere uzanmış yatmış sarışın, tipinden fransız olmadığı belli zayıf minikçe bir kıza rastladım. erkek arkadaşı ya da sıradan bir arkadaşı oralarda bilet ararken bu da kış sayılabilecek bir havada giydiği şort ile yere uzanmış, bacaklar falan ortada, açıkhava galerisi misali bizim halkımızın bakışları altında çok gururlu vaziyette, serilmişti.
dayanamadım gittim yanına.
-lütfen ayağa kalkar mısın
+neden?
-herkes sana bakıyor
tabi ben buraları, ingilizce konuşuyorum. benim son lafımla beraber bir şaşkınlık yaşadı yeni fark etmiş gibi hemen özür diledi, hemen tanıştım bende, iki sohbet nereden geldin nereye gideceksin.
fransızlarmış, ısparta'ya gidiyorlarmış, sebebini anlamadım, allah yolunuzu açık etsin dedim.
bitti.
halbuki her şey de hazırdı tek eksiğimiz benim lanet olası otobüs saatimin gelmiş olmasıydı, bir de mark'ın facebook'u henüz keşfetmemiş olmasıydı.