Fransız aydınlanması hususiyetle aydınlanma felsefesinin ruhunu teşkil ve temsil etmektedir. Fransız aydınlanma hareketi, mutlak monarşi, feodal kökenli aristokrasi ve Roma-Katolik kilisesine karşı bir mücadele niteliği taşır. 18. yüzyıl başında Bourbonlar’ın mutlakiyetçi idaresinin zayıflaması ile başlar ve 1789’da, burjuvazinin siyasi iktidarın hakim sınıfı haline gelmesiyle doruğa ulaşır. Fransız aydınlanması, din, siyasi otorite gibi sahalar dışında, 17. yüzyılın metafizik anlayışına kesin bir karşı duruşu ifade eder.
1-Bütüncül bir din tenkidi. Dinin müessesevi işleyişi, içtimai mutsuzluğun ana müsebbiblerinden biri olarak görülür.
2- ikinci temayül aydınlanmanın politik yönü ile ilgilidir. Aydınlanma ancien règime’in siyasi bünyesine bir aksülamel ve yeniden düzenlenme talebini ihtiva etmektedir.
Fransız aydınlanmasının aklın gücüne duyulan katışıksız inancın felsefesi ve içtimai meşrulaştırılması olduğunu söylemek mümkündür. Akıl insanı tarih boyunca müteessir olduğu meselelerden kurtarabilir. Akıl ile görüntülerin ötesine gidilebilir, tabiat ve cemiyetdeki kanunlar keşfedilebilir, insan münasebetlerinin tabii vasfı ortaya konulabilirdi.
Fransız aydınlanmacılarına göre akıl diğer bütün verilerin biriktirildiği bir oluş ya da ilahi bir aygıt tarafından insana bahşedilen bir vasıta değildi, akıl insanın tabiatında var olan bir vasıtaydı.
Fransız aydınlanma düşüncesinin ifade ediliş mekanı ansiklopediydi. Ansiklopedide işlenen meseleler umumiyetle ammeyi tenvir gayesi taşımakla birlikte, filozofların yayın vasıtasına da dönüşmüştü. Ansiklopedi Fransa’da aydınlanmanın temel metni haline gelmeye başlamıştı.
Fikri Temeller
R.Descartes’in (1596-1650) düşünme usulü ve rasyonalite anlayışı aydınlanma düşüncesi açısından ehemmiyet taşır. Descartes’a göre akıl, “insanları üstün kılan ve hayvanlardan ayırt eden, Tanrı vergisi bir melekedir”.
Akıl, “Doğruyu yanlıştan ayırma gücü”dür. Bütün insanlarda bulunan cihanşümul bir melekedir.
Ancak akıl uygun usul olmadan kendi başına fayda sağlamaz. Doğru metodu, matematiksel akıl yürütmeden yola çıkarak ortaya koymaya çalışır.
Apaçıklık, analiz, sentez ve sayma/kontrol kuralları uygun olarak kullanılmalıdır.
Bu sistemin işleyebilmesi için “metodik şüphecilik” yoluyla, zihnin tamamen boşaltılması gerekir.
Akıl yürütme vetiresi. Harici dünyadan tecrit edilmeli, tarihi şartlanmışlıktan tecerrüd edilmelidir.
“Cogito, ergo sum”, failin harici dünyadan radikal ayrılığını ve aklın kendisinin istihsal ettiği bilginin üstünlüğü ve meşruluğunu ifade eder. Yani akıl kendisine verili olandan ya da otoriten değil, doğrudan kendinde dahili olan hürriyetden hareket eder.
“Rasyonel otonom fail, düşünen ben”
Bu demet de, aydınlanmanın hürriyet, rasyonalite, ilerleme ve ferd kavramları aslında Descartes’in düşüncesinde mündemiçtir.
Diderot 1713-1784 daha sonra aydınlanmanın filozof militanı olarak adlandırılmıştır. Düşünceler Kitabı’nda tenkid nesnesi din ve Tanrı’dır. Gerçek din, insanın dajhili durumuna ve aklına ters düşmeyen bir dindir, kurulu dinler gibi insanları bölmek yerine birleştirir ve müsavileştirir. (cihanşümullük).”insan ya Tanrının ya da tabiatın yarattığı gibidir, Tanrı ile tabiat ise hiçbir zaman kötü bir şey yapmaz.
Diderot materyalizmden müteessir olmuştur. Ruh-beden ya da düşünce-madde ayrımının aldatıcı olduğunu bu iki varlık türünün gerçekte tek bir maddi temelden oluştuğunu belirtiyordu. Tecrübi üslubun galebesine inanıyor, ayrıca tabiatın kendisinde insan için en iyisini barındırdığını düşünüyordu. Tabiata aykırı her şey insan için tehlikeliydi.
Diderot; zengin kiliseler kontrolünde bir endüstri olarak gördüğünü Hıristiyanlık dinini reddetmiştir.
J.L.R D’Alembert (1717-1783) ise filozof olmasının yanı sıra matematikçiydi. Bacon ve Newton’dan müteessir olmuştu. Ona göre ilim tecrübi usul ve hasselerimizin bilgisinin elde edilmesinin en güvenilir yoluydu. D’Alembert skolastik metafiziğin doğru bilgiye ulaşmada engel olduğunu belirtiyordu.
“Öndeyiş: insan ilimleri Nizamının Ayrıntılı Açıklaması” adlı eserinde, bilgiye kabli hükümlerden ya da prensiplerden hareket ederek değil, mesmuat tecrübe ve nesnel bilgisinin umdeleri vasıtasıyla ulaşılacağını düşünüyordu.
Metafizik hiçbir nesneyi kendi sahasında tutamadığından bizim bilemeyeceğimiz bir sahanın bilgisidir. Çünkü metafizik hiçbir ampirik delil sunamaz.
Charles-Louis de Secondat, Baron de La Brède et de Montesquieu (1689-1755).
Romalıların ihtişam ve Bozulmalarının Sebepleri Üzerine (1734)
Kanunların Ruhu (1748)
Cemiyet-Kanunlar-Hükümet münasebeti. Aynı zamanda karşılaştırmalı bir cemiyet ilim çalışması.
Kanunların cemiyetden cemiyete farklılık göstermesini halkın karakteri, hükümet biçimi, iklim ve ekonomik şartlarla münasebetlendirir. Bu münasebetlerin bütünü kanunların ruhunu oluşturur.
Kanun-idare Münasebeti: Cumhuriyet, Monarşi ve Despotluk.
Cumhuriyet- yurttaşlık fazileti
Monarşi- Haysiyet
Despotluk, korku
Montesquieu despot devleti reddederek ve demokratik düzenin zayıflıklarını vurgulayarak İngiltere türü anayasal monarşik düzeni savunur.
Montesquieu, siyasi ve hukuk reformları yapılmadan önce çok ayrıntılı ilmi müşahede ve tetkikler yapılmalıdır. Siyasi ve hukuk reformları ancak her cemiyetin siyasi ve kültürel incelikleri göz önünde tutularak yapılırsa başarılı olur.
Ona göre fiziki bir varlık olan insan, diğer cisimler gibi, değişmez kanunlar tarafından idare edilir. insan akıl sahibi olarak bu kanunları çiğneme kabiliyetine sahiptir ve kendi kanunlarını yapar. Yani bir tabiat durumu düşüncesini kabul eder, bu kanunlar bütün kanunların öncülleridir. Politik cemiyet de mer'i kanunlar aslında bu tabii ahlaki kanunun akisleridir.
Montesquieu, hürriyeti kanunların izin verdiği her şeyi yapma hakkı olarak görür. Güçler ayrılığı prensibini savunur. Böyle olursa birbirini murakabe edebilir ve kötüye kullanımın önüne geçilebilir.
O tıpkı ingiltere’deki gibi şiddet ve zor olmadan Fransa’da rejimin inkılabını istemektedir.
Francois Marie Arouet Voltaire (1694-1778)
Locke ve Newton’un çalışmalarından müteessir olmuştur. ingiltere’deki hürriyete karşı hayranlık duyar.
Metafizik Üzerine inceleme, Newton Felsefesi (1738).
Voltaire derinliği olan bir filozof değil. Hoşgörü Üzerine Bir inceleme, Bilgisiz Filozof, Tanrıtanırların inanç Beyannameleri, Felsefe Lugati eserleri.
Hususiyetle Felsefe Lugatinde Voltaire ateizmi ve ateistleri tenkid eder. Ortaya koyduğu dini fikir ve nutuklar deist çerçevededir. Tanrının varlığına inansa da dünyanın Tanrı ile münasebetinden şüphelidir.
Voltaire'e göre din halkın uygun biçimde idare için neredeyse şarttır. Ancak her açıdan Voltaire'in dini dogmatizme karşı olduğu aşikardır. Hususiyetle dini taassuba sert biçimde karşı çıkar.
Kötülük meselesi üzerine eğilir, ona göre kötülük dünyadan ayrılamaz şekilde zorunludur. Tanrıya tabi olan kötülüğün ortaya çıkması Tanrı’nın seçimi değildir.
Ona göre ahlaki umdeler sürekli olarak değişir. Ancak tabii kanunlar her yerde aynıdır.
insan hakları öğretisini savunur. Düşünce ve ifade hürriyetini merkeze koyar.
Voltaire, aydınlanmış kuvvet ve monarşiyi savunur. Kilisenin gücü kırılmalı, felsefe mutaassıp itikad yerini almalıdır. ilmi ve teknolojik ilerlemeyi mühimser.
Voltaire’in aydınlanmaya katkısı düşüncelerinden çok üslubu ile ilgilidir.
Pierre Bayle (1647-1706): Tarihi ve Tenkidci Lugat, adlı eserinde Bayle, bir cemiyetin külliyen ateistlerden oluşsa bile insanların şerefli, muteber şahıslar olarak cemiyet hayatında var olabileceğini ispatlamaya çalışır. insanların batıl inançlar ve hurafeler yüzünden haysiyetini yitirdiğini düşünmektedir.