kendi hayatını anlatsa, mükemmel bir roman olabilecek finlandiyalı öykü yazardır.
1888-1964 yılları arasında yaşamış, daha doğrusu; çocukluğunda içerisinde bulunduğu zorlu yaşam koşulları ve her türlü imkansızlığa rağmen yaşamayı, eğitim görmeyi, yazar olmayı, fahri doktora ve nihayet, 1939 yılında nobel edebiyat ödülü almayı başarabilmiştir.
finlandiya'nın batı bölgesinde fakir bir köylü ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen yazarın, çocukluğu da aynı bölgede geçti. sert kış koşullarının hüküm sürdüğü bölgede birçok köylü ailesinin başına gelen onun ailesinin de başına geldi ve kardeşleri içerisinde tek o hayatta kalmayı başarabildi.
bulundukları bölgede mobil bir okul vardı ve sillanpaa, az sayıda arkadaşı ile birlikte eğitim gördüğü bu okulda zekası ve gösterdiği üstün başarı ile kısa sürede öğretmenlerinin gözlerine girmeyi başardı. ailesi, öğretmenlerinin yoğun baskısı sonucu, son çocuklarını da eğitim için tampere'de bir okula göndermeye razı oldular. sillanpaa, bu okulda biyoloji eğitimi aldı ve mezuniyetinden sonra bir mikrobiyoloji laboratuarı kurarak yaklaşık beş yıl boyunca para biriktirdi ve sonunda herşeyi satarak köyüne, anne-babasının yanına döndü.
köyünde, köylü kadınların büyük ihtiyaç duydukları bir manifatura dükkanı açtı ve burada, boş zamanlarında kısa öyküler kaleme almaya başladı. bu öykülerden bir tanesini helsinki'de bir editöre gönderdi. kaleme aldığı bu eser, helsinki'de büyük yankı uyandırdı. nedeni, öykünün çok değişik bir üslupla ve o güne değin hemen hiçbir finli yazarın başaramadığı bir içtenlikle kağıda dökülmesiydi. helsinki'nin en büyük yayınevlerinden birinin sahibi, sillanpaa'nın köyüne gelerek tüm öykülerine talip oldu ve bunun için ona gerekli süreyle birlikte istediği olanakları da sağlamaya hazır olduğunu bildirdi.
sillanpaa, okuyucularının yeni eserlerini merakla beklediği ünlü bir öykü yazarıydı artık. bu sıralarda, henüz 17 yaşındaki maria ile bir buz dansı pistinde tanıştı, aşık oldu ve evlendiler. o belki de ilk defa bu kadar büyük bir mutluluk yaşıyordu ancak, bu mutluluğu da çok uzun sürmedi. maria'dan 8 çocuk sahibi olmuştu fakat sekizinci çocuğunu doğururken yaşadığı bir problem nedeniyle hastalandı ve bir süre sonra, tıpkı çocukluğundaki kardeşleri gibi o da öldü. 6 ay kadar sonra helsinki belediye başkanı'nın ısrarlarına dayanamayarak 'anna armia' ile evlendi fakat maria'dan sonra kendini tamamen edebiyata verdi ve en önemli eserlerini de bu dönemde oluşturdu.
1936 yılında, helsinki üniversitesi'nden gelen bir telgraf ile kendisine 'fahri edebiyat doktoru ünvanı' verilmek üzere helsinki'ye çağrıldı. 1939 yılında gelen telgraf ise ona nobel edebiyat ödülüne layık görüldüğünü müjdeliyordu.
nobel edebiyat ödülü seçiciler kurulu, onun bu ödüle layık görülme gerekçesini şu sözlerle açıklamıştır;
"Memleketinin köylüsünü derin anlayışı, onların doğayla ilişkileri ve hayat tarzlarını zarif bir dille tasvir ettiği için."