fransız kalmak

    9.
  1. juan fran besiktastan ayrıldıktan sonra yasanan durumdur
    (bkz: juan fransız kalmak)
    4 ...
  2. 10.
  3. bilinen anlamını yitirerek artık "çamur atma", "şerefsizce davranma" gibi yeni anlamlar kazanmış eski bir deyim.
    (bkz: ermeni soykırımına fransız kalmak)
    3 ...
  4. 1.
  5. ortama sonradan katılma durumunda, bilmediği dilden konuşulan ortamda bulunma, ilgilenilmemiş konuların muhabbetine zorunlu kulak misafirliği yapılan durumlarda ortaya çıkan anlayamama hadisesi
    2 ...
  6. 31.
  7. 1789'da "halk aç, yiyecek ekmek bulamıyorlar!" dendiğinde, fransa kralı xvı. louis'nin eşi marie antoinette'nin "ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler." demesine uzanan deyimdir. "fransız kalmak" deyimi, kraliçe marie antoinette'nin, halkının yaşadığı sefalete bakmamasına, halkına olan yabancılığına ithafen ortaya çıkmıştır.

    ülkemizde, yaygın olarak kullanılmaya başlaması 1970'lere uzanır. 70'lerde sağ-sol atışmalarında hikmet kıvılcımlı, fransız kapitalizminin üzerinden genelleme yaparak, batı kapitalizminin insanlık ve hayata olan bakış açısının konuların özüne inmeden, tepeden bakmasını ifade etmek için sıkça "fransız kalmak" deyimini kullanmıştır.
    2 ...
  8. 21.
  9. bu deyimden anladığım fransız milletinin biraz saftirik olması ile birlikte, bizde bir konu hakkında bilgin yoksa fransız kaldı derler ve dilimize pelesenk olan bir deyimdir.
    2 ...
  10. 40.
  11. bu deyimin çıkış noktası fransızların birçok milletin aksine ingilizce öğrenmemeleri ve dolayısıyla ingilizce konuşulan ortamda bön bön bakmaları olabilir. tabii bu bir tahminden ibarettir.
    2 ...
  12. 32.
  13. kimileri bu deyimin, ekmek bulamayan halkına “o zaman pasta yesinler” diyen fransız kraliçesi marie antoinette’nin tavrı yüzünden söylendiğini iddia ediyor.

    yaygın olan görüşse deyimin hikmet kıvılcımlı tarafından geliştirildiği yönünde. sosyalizm tarihini inceleyen kıvılcımlı, marksizm’i kendi üslubunca anlatırken marx’ın “üç kaynak” olarak gösterdiği ;ingiliz ekonomi politiği, fransız sosyalizmi (ve devrimci coşkusu) ile alman felsefesi üzerinde dururdu.
    teorinin önemi ve pratiğin gereğini vurgulayarak bunlardan birini veya diğerini savsaklayan çeşitli sol çevreleri eleştirirdi. işte bu süreçte marx’ın zamanındaki dünya devrimci hareketinden örnekler verirken devrimci “pratiğe önem vermek ve teoriyi ihmal etmek, sırt çevirmek” anlamında “fransızca konuşmak”; “kurama önem vermek, kuramla ilgilenmek” anlamında da “almanca konuşmak” ifadelerini kullanırdı.

    dev-genç’liler, dr.’un pratiğe öncelik ve önem vermek, teoriye aldırış etmemek anlamında kullandığı “fransızca konuşmak” ve teoriye önem vermek, özen göstermek anlamında kullandığı “almanca konuşmak” sözlerinden hareketle “bir konuyu teorisiyle bilmemek” anlamında “fransız olmak” / “fransız kalmak” deyimini türettiler. zaman içinde bu, konuşma dilimize de yerleşti ve günümüze dek geldi.

    alıntıdır.
    2 ...
  14. 17.
  15. avrupalıların kuyruk acısından* dolayı "türk" kelimesini "korkak" anlamında kullanmasına mütevellit yapılan misillemedir.

    (bkz: alkışlarla yaşıyorum)*
    not: eh ingilizcede "turkey" kelimesinin hindiye denk geldiğini bilmeyen yoktur herhalde. ayrıca yine ingilizcede "turkey" türkiye demektir.

    not üssü not: bizim "türk rengi" dediğimiz "turkuaz"a ise avrupalılar "utanç rengi" derler. buda ayrı bir durumdur.
    1 ...
  16. 18.
  17. 25.
© 2025 uludağ sözlük