bugüne kadar kritik maçlarda bir bok yaptığını görmediğimiz, karaktersiz futbolcu. kağıt üzerinde takımın en önemli oyuncularındandır ama ya zaten sakattır, ya da maçta sakatlanır.
oynadığı takımı kendine oynamaya iten, ancak sonuçta pek de bir şeye yaramayan topçulardan klasik biri. Arda Turan da böylesi olmaya başlamıştı. ikisi gittiği için de mutluyum.
derken, günlerden fenerbahçe'nin nicolas anelka'yı aldığı ay, kadromuza ahmet çakar tasvirine göre, carlos tevez'le cilalı ibo arasında bir tipi olan bu adam katıldı. fransız olması sebebiyle kendisine uygun görülen lakap ''anelka'nın bonusu'' oldu fenerbahçeliler tarafından. hakikaten de o dönem için kariyer açısından bir kıyas yapıldığında; anelka, kredi kartından harcanan 100 liraysa, ribery, 100 liraya karşılık hediye verilen 50 kuruşluk bonustu.
galatasaray yönetimi, ''olum bu da iyi adam lan, valla bak, geleceğin zidane'ı'' gibi vaadlerle biz ayhan akman fanı taraftarı kandırmaya çalışırken; daha önceden ''geleceğin bilmemkimi'' adı altında alınan ali lukunku, ovidiu petre, fabio pinto gibi adamları izlemiş olan bizler ''olum ben zaten karşıyakalıyım. insan memleketinin takımını tutsun bence'' şeklinde kahve muhabbetleri yapıyorduk.
yarım sezon izlediğimiz bu adamın galatasaray'ın kariyerine dair akılda kalanlar, 5-1'lik fenerbahçe maçı ve kahveci abinin ''töbe estağfurullah, n'olmuş bu adamın yüzüne'' muhabbetleridir.
bizden ayrıldıktan sonra ''aga gs yönetimine söz verdim, zidane olacağım'' diye hırs yapıp, kariyer basamaklarını hızla tırmanmış ve tam bir zidane asla olamayacak olsa da bir yıldız olmuştur.
ülkemiz futboluna atılmış en feci kazıktır. galatasaraylılarında keşke dedikleri bir durum yaratmıştır. o adamı kim buldu, galatasaraya kim önerdi bilmiyorum ama helal olsun. onu elinde tutamayan galatasaraya da bi o kadar yuh olsun.