köy dokusu içinde, doğal haliyle çekilen çocuk sümüklü olabilir ya da keçilerini otlatan bir amca yaşlı olabilir, o gerçekliği yansıttığı ve doğal yapı içinde çekildiği için sıcak ve vurucudurlar. diğer durumlar da böylesi modeller sakil durabilir ama tüm seçim fotoğrafçıya aittir.
bir zamanların deviantart gibi hoş bir sitesinden bile soğuma sebebidir. sadece fotoğrafçılık ile ilgili sitelerde değil artık her yerde karşımıza çıkar yepisyeni aletiyle ne yapacağını bilememiş, hayalgücü error vermiş amatörler. boynuna astığı makineyle birden farklı bir boyuta geçtiğini sanan bu amatör arkadaşa kedi çekmek için domaldığı vakit hiç çekinmeden kocaman bir şaplak geçirmek gereklidir.
altına birde '' ilaçlar... artık yardım etmiyor...'' tarzı yazılar yazıyorsa, hiç beklemeyin, ayacıklarınız totonuza vura vura ortamdan uzaklaşın.
dipnot: bir özentilik sonucu doğmuştur fotografcılık hastalığı. sinir bozucu yanları olduğu gibi pollyannacılık yapılacak tarafları da vardır. keşke her özentilik bu şekilde, sanata, bilime karşı olsaydı, gibi. *
yeni yetme fotoğrafçıların çarpık öykünmelerinin neticesidir. birde bunlara enstantane düşürerek su damlası çekme, artırarak ışıklı bişeyler çekme ve tabiki çiçeklerin böceklerin afedersiniz götüne girerek makro çekme takıntısı da eklenebilir.
ara güler fotoğraflarına bakıp " ne var abi iki ihtiyarı dar bi sokakta denk getirsem bende çekerim aynısını" derler. penceresinin önünde boya kutularına dikilmiş çiçekleri olan gece kondunun önündeki sümüklü çocuk her zaman hüzünlü bir mutluluktur. ihtiyarın yüzü ne kadar buruşuksa fotoğraf o derece çarpıcı olacaktır.
halbuki sanat form değil estetiktir. kopya değil özgün olandır.
Teknik olarak, fotoğraf eğitimlerinde ve seminerlerde de öğrenebilirsiniz ki, bu çekimler, yani camdan bakan teyze, yaşlı amca, sümüklü çocuk çekimleri global sektörde Türk Fotoğrafçılığı olarak nitelendirilmektedir.
Sebebi, vizyonun gelişiminden yola çıkarak fotoğrafçının yaratıcılığını katıp katmamasıyla ilgili nedenlerle bağdaşlaştırılabilir.
Kişisel olarak belirtmem gerekirse haddinden fazla nefret ettiğim, ve sözde duygu hamuruyla yoğrulmuş olanlarını gördüğüm anda konuyu değiştirdiğim fotoğraflardır.
Git kendi tarzını yarat arkadaşım...
Yoksulluk ve işsizlikten yakınan "profesyonel" fotoğrafçı, yoksulluk sınırı altında gecekonduların arasındaki ayakkabısız çocukları çekmeye çalışırken belediye çukuruna düştü, öldü.
dip köşede sümüklü çocuk kovalarken dayak yemesini dilediğim insanların takıntısıdır. aynı fotoğrafçı, bir zamanlar da lisedeki kızları photography by bilmem kim diyerek, bir pardesüyle tren raylarında, harabelikte çekip sepia basmaya takmıştır.
fotoğraf sanatı kısaca görme sanatı; ya da farklı bakış açısı-farklı bakma açısı olarak tanımlanabilir. sümüklü çocuklar, elinde bastonuyla, ağzında 3 dişiyle gülümseyen yaşlı amca, martılar ve balıkçılar gibi klişelere dalan kişiler daha çok fotoğrafçılığı yeni öğrenen hevesli ama sabırsız çömezlerdir. ha eşek kadar fotoğrafçının da bu dediğim kusturan fotoğraf klişelerini çektiğini gördüm.
en az bunlar kadar sinir bozucu olansa çektiği dandirik fotoğrafı photoshopla kesip boyayıp, makyajlayıp fotoğraf çekiyorum diye oratalıkta dolaşan sürüngenlerdir. oğlum madem deklanşöre basınca foroğrafın bitmesi sizi kesmiyorsa alın elinize yağlıboyayı fırçayı resim yapın. en azından fotoğrafçıyım diye ortalıkta dolaşan bir kaç şarlatan eksilmiş olur.
eline nikonu alıp, ben amatör fotoğrafçı oldum hanımlar beyler diyen yüz binlerce yeniyetmenin alsa kurtulamayacağı takıntıdır. ben fotoğrafçıyım diyen kişilerin çektiği fotoğrafları incelediğinizde hemen hemen hepsinin birbirlerinin çizgilerini takip ettiğini, aynı konsepti kullandıklarını fark edersiniz. hiçbir yaratıcılık ve farklılık sezemezsiniz ve baygınlık gelir sonunda.
birinde çocukluk masumiyeti, diğerinde koca bir ömrün izleri var olduğu için oldukça makul bir takıntıdır. daha doğrusu farkındalıktır. ama elbette daha önemlisi doğru anı, açıyı ve ışığı da yakalamaktır.