bana kastı var ulan bu şarkının!... hayatımda ters giden bir şeyler mi var acaba diye sorgulatıyor durduk yere, öyle bir moda giriyorum ki anlayamıyorum kendimi.
bu şarkıyı yazan adamı, bu kadar üzen her kimse ona selam ederim...
pilli bebek'in anlatılmaz tadılır şarkısı.
bir yıkıntı daha işte yüreklerde, savrulan rüzgarın getirdiği birkaç notadan çok daha fazlası...
hissedersin, hissedersin, hissedersin . . .
tetikleyicidir.
en olmadık anda onu oraya koyduğunu bile unuttuğun bi yerden çıkıvermeleri hani, insanın çakmağa sarılası gelir.
zihne kazınan kareler bir bir düşer insanın aklına, çoktan kopan bir film şeridi akmaya başlar yeniden. say ondan sonra çitten atlayan keçileri.
ya da sadece; güzel bir güne ait olsa bile, o fotoğraftaki insanlar hala yanında değilse veya yanında olsalar bile hiçbir şey eskisi gibi değilse, hüzün sebebidir, geçmişe teslim olan pek çok şey gibi.
benden daha iyi anlatan bi güzellik var bunu, pilli bebek yapmış sağolsun, özellikle 4.57'den sonrası.
1800lü yıllarda fotoğraf gibi bir buluşun hayali için: " insan Tanrı'nın suretinden yaratılmıştır ve Tanrı'nın sureti de insan icadı olan hiçbir makineyle yakalanamaz... akıldan geçirip dilemek bile dinimize küfür sayılır." diye yazmıştı City Adviser adındaki yayın. (s.6) Tarihteki ilk fotoğrafı çektiği kabul edilen Joseph Nicéphore Niépce'nin fotoğrafçılık alanının günümüzdeki hale geleceğini bilseydi City Adviser'ın dediklerine inanmayı tercih ederdi.
Fotoğrafta insan sureti dışında herhangi bir şeyin çekilmesi saçma bulunurken manzara fotoğrafları kartpostallarda yerini almış ve bunu akıl eden kişiyi zengin biri haline getirmiştir.Walter Benjamin, "fotoğrafçılara hitap eden resimli yayınlarının sayısının oyun ve tavuk eti dükkanların sayısını aşacağı günler çok uzak değil." (s.31) diyerek fotoğrafçılığında kapitalist düzende yerini bulacağını ve hızlıca ilerleyeceğini anlatmak istemişti.
Manzara fotoğrafları satın alan insanlar artık kendi manzarasını da kendi çekmek istiyordu. Sömürü döngüsüyle ham madde ve seri üretimin sağladığı kolaylıkla sistem bu kârlı kapıyı ardına kadar açtı ve artık isteyen herkes onlara ödeme yaparak fotoğrafçı olabiliyordu. Bir zamanlar var olan sanatsal etkinliğin çürüme hızı, evlere giren fotoğraf makinesi sayısı ile paraleldir.
Fotoğraf alanına özenerek ya da fırsatçı nitelikte giren insanlar bu alandaki avangardların onurunu zedelemiştir. Son noktayı da internetteki sosyal paylaşım siteleri koymuştur. Sosyal ağ ve kültür endüstrisi imkanları sayesinde fotoğraf çekmek herkese indirgenmiş ve hatta ileri zamanlarda şart haline gelmesi muhtemel faaliyet, moda olan söylemiyle hobi haline geldi. Fotoğrafın sanat olup olmadığı tartışılırken çıta iyice düştü ve yeni bir tartışma sorusu belirdi; fotoğrafçı kimdir?
Günümüzde fotoğraf bizim için yaratıcılığın fetiş bir hale gelmesi ve farklı olma kaygısı ile birlikte somut referans denebilinir, gözlemlenebilir ve ünlü yapma imkanını verebilir; endüstriyel araç. Benjamin'in kitabında yer verdiği sav gerçekleşmek üzere: " geleceğin cahilleri yazmayı bilmeyenler değil, fotoğrafı bilmeyenler olacaktır." (s.38)
Dipnot: Adı geçen eser, Benjamin, Walter, Fotoğrafın Kısa Tarihi, Çeviri: Osman Akınhay, Agora Kitaplığı, istanbul, 2012
çok büyülü kağıt parçaları ya da veriler.
en küçüklüğümden beri severim fotoğrafları ben. hep hayalim fotoğraf makinesi sahibi olmak ve bununla ilgili işler yaparak mutlu olmaktı. o süper makinelerle ne güzel sihirler açığa çıkarılabilirdi. bir yazar gibi,bir şair gibi birçok insanın hayatına ufak dokunuşlar yapabilecek güzelliği sağlayacaktı bana çünkü.
fotoğraf dünyası çok büyülü. (basılmış hali) baktığında bir kağıt parçası ama öyle büyülü bir şey ki somut olandan soyut olana uçuruveriyor insanı. bir bugündesin bir geçmiştesin.. sanki zaman makinesi gibi. bir kağıt parçasından burnuna kokular gelebiliyor, gözlerine yaş dolabiliyor, en neşeli anında ya da en üzgün anında içine sevinç dolabiliyor. bazen sevdiğinin özlemini hissettiriyor bazen de artık sevmediğinin ne kadar değersiz olduğunu fotoğraflardan anlayabiliyorsun. eskiden büyülü olan kağıt parçası sihrini kaybedip gerçekten kağıt parçası olabiliyor. ne koku veriyor ne duygu seli yaşatıyor. albümü bir daha açmamacasına kapatıp kaldırıyorsun böyle durumlarda ve gözler büyülü, sihirli olanlara; hikayelere, anılara dönüyor tekrar.
en güzel anı olduğu rahatlıkla söylenebilir. bir an ölümsüz kılınmıştır artık ve yüzyıllar sonra da birinin eline geçebilirsiniz ya da geçebilirler. * eskiden fotoğrafların hepsi baskıdan geçip, elden ele dolaşabilirken daha değerli olduğu da söylenmeden geçilmemelidir. zaten her şey eskiden güzel değil midir hep? ve öyle kalmayacak mıdır? şimdi de bir gün eskiyecekse her zaman söylendiği gibi anın kıymeti bilinmelidir.