zemeckis filmidir, kafası çalışmayan naif adamın hikayesidir. yardım eder, boşlukta savrulur, hayat onu hiç tahmin edemeyeceği yerlere götürür. biz normallere de izlemek düşer.
tam olarak neden sevdiğinizi açıklayamadığınız filmler vardır ya işte benim için bu film odur. gerçeklikle uzaktan yakından alakası yoktur, öyle müthiş zeka dolu bir senaryo barındırmaz, yüksek maliyetini gözünüze sokmaz ama hikayesiyle, oyunculuğuyla, yönetmeniyle sizi öyle sıkı sarmalar ki kalbiniz sıcacık olur. zamanın nasıl geçtiğini bilmezsiniz.
forrest in pinpon hikayesini anlattığı sırada "Pinpon oynamaktan sıkıldığım zamanlarda bile pinpon oynuyordum" gibi repliğin barındığı harikulade filmdir.
filmin gidişatı forrest'in küçükken yaramaz piçler tarafından dövülecek üzereyken kız arkadaşı jenny'nin run forrest run demesiyle anlam kazanıyor. forrest salak olmasa orda kalır temiz bir dayak yerdi ama jenny'i dinliyor ve sakat sakat kaçıyor. kaçarken öyle bir koşuyor ki yürümesini sağlayan demir mekanızmayı kırıp bir mucizeyi gerçekleştiriyor.
öyle anlar vardır ki kendimizi frenlememiz gerektiğini bildiğimiz halde yangına körükle gideriz.
işte, en azından o anlarda forrest'i hatırlayıp onun gibi sevdiklerimize kulak vermek çok şeyi değiştirebilir.