farkettim de, bu şarkının en yakıştığı vakit, şu satırları yazdığım sabahın körü.. bir yandan güneş doğuyor, fonda ilk geçen trenin sesi.. marion çağırıyor beni,
"forever young, i want to be forever young
do you really want to live forever
forever an ever"
evet, istiyorum sonsuza kadar yaşamak, sonsuza kadar genç kalmak.
her yeni doğan gün gibi, yaşlanmayan güneş gibi her gün aynı tazelikte doğmak istiyorum ben de!
güneş, ya sen de yaşlıysan.. kime özeneceğim ben? marion bile şu satırları bağıra bağıra nihayetinde 40 yaşında şişko bir dinazora dönüşmüşken.. "the diamonds in the sun.."
"are you going to drop the bomb or not?"
sonsuza kadar yaşamak istiyorum ama şüphe istemiyorum. var mıdır böyle bir hayat?
"forever young, i want to be forever young"
nasıl bu kadar sakin söylenir bu şarkı? benim içimden çığlık atarak söylemek gelirken, marion nasıl bu kadar sakin?
"So many adventures couldn't happen today
So many songs we forgot to play"
biliyordun uzun sürmeyeceğini !! neden söylemedin?
"don't want to perish like a fading horse"
ben de yaşlanmak istemiyorum! genç kalmak istiyorum! yaşayamadığım, ardımda kalan her saniye benim için yas demek! sonsuzluğa inanıyordum, ama geçmiş gelecekten daha sonsuz sanki.. düşünüyorum ve bitiremiyorum geçmişi. yaşamadığım, boşa harcadığım, benden hesabı sorulacak her saniye için şu an bu kadar üzülüyorsam, ilerde beni öldürecek bu kahır demek ki..
"Youth is like diamonds in the sun , and diamonds are forever!!"
"and the music's for the sad men.." "..played by the mad men.."
bir grup depresif kaçığız demek ki. yaşlandıkça kahrolacak, kahroldukça geçmişin sonsuzluğunda kendimize acıyacağız.
en kötü tarafı ne biliyor musun marion? geleceği değerlendirme çabasında şu saniyeyi kaçırıyoruz, kaçırdık bile.
ilk aklıma gelen, 15 aralık 2004te konserine gelemediğim.. hala gözüm hırsla doluyor. belki 25. yıla yine gelirsiniz, ben belki bu sefer seni seven bir arkadaş bulabilirim gece yarısı taksimde "foreveeeeerr youung" diye çığırabileceğim.. olmasa da neye yarar, göreceğim adam benim 20 yıl sonraki halim.. 20 yıl öncesine hasret çekerek, yerimde olmayı dileyerek bakacaksın belki bana görmediğin kalabalıkta. oysa hiç fark yok, kaçırıp durduk tüm zamanları.. elde kocaman bir sıfır. üzüntümün sebebini bile bilmiyorum, ama yine de bağırıyorum dünyaya :
"why don't we stay young?".. !!!
neden 20 sene önce doğmadım ki..
her neyse. kısaca; dünyanın en güzel şarkısı. her anlamıyla, ben .
şimdi böle sözlükte bi sazan buluyosun, saçmaladığı şeyi alıyosun başlık yapıyosun hobaa.
ha bak eğleniyoz demişim, sankim anahaber bültenine çıkıp kamu oyu araştırması yapıyormuşum gibin "efenim ruslara ırıspı dedirtmeyiz!" ciddiyetine bürünmüş adamlar var.
bi bakıyosun kıçına başına en erotik ifadeler kullanan türk erkeği neredeyse rusların namusuna laf söletmicek.
sanki biz ruslara bakıp "oha g.te bak, çok da iyi sevişirler" diye laf çıkardık. türk erkeği bu geyiği yapmasa biz nerden bilecez sorarım? kendin en ala hayat kadını muamelesi yap onlara, ondan sonra karşıma geç "efenim çok kültürlü insanlar, plajda gtüne bakarken gözüm eline kaydı bi baktım kitap okuyö" de. ben de seni ciddiye alayım. ahhah.
bu fy kişisinin testis geçtiği kesim ruslar değil, bu gerzek zihniyetin sahipleridir efendim. doğru kişiler üstüne alınıyor zaten, memnunum hayatımdan.
eğleniyoz dostlar, bakın ruslar da bu başlıkları okuyp duygulanıp belki bulur sizi. adrianaaa oo beybi.
ya ben anlamıyorum, bu sözlükte birine bişiler yazıldığı zaman altını kankaları doldurur. benimse tam tersi oluyo. ne kadar pusuda bekleyen adam varsa sayıyo yaf. moderasyon bana kanka ayarla * şaka be şaka aman.
the oc soundtrack volume 4 te youth group tarafından coverlanmıştır. mükemmel parçadır özellikle geçmiş günleri hatırlarken ya da genç ve güzel günlerin bitmemesi dileğiyle dinleyebileceğiniz parça