nedense hep denediğim ama hiç sarmayan oyunlardan biridir. hep liverpool u alıp borç batağında olmasından da kaynaklanabilir bu durum ama oynanmıyor be abicim valla denedim lan, olmuyor.
ara sıra kafayı yiyen oyun. şu an ligin 12. haftası. lescott, kompany, sylvinho, zabaleta, hazard, arda, barry, ireland, shaun-wright philips(ya da phillips) ve adebayor... bu kadroyla sahadayım.
united ise bildiğimiz tam kadrosuyla sahada. manchester derbisinde ilk yarım saat geride kaldı.
oyuncu arama ve filtreleme fasilitesiyle daha bir güzelleşen, kolaylaşan oyun.
skautları salıyorum zambiya'ya anasını satayım, adam bulamıyorlar zaten. ben kendi istediğim futbolcunun özelliklerini belirleyip giriyorum oradan yahu.
herkes anlatmış, ben de anlatayım dedim ama üşendim hacı. manchester city'yi aldım pek çok kulüp dolaşıp kanser olduktan sonra. "paramı versinler, transferimi yapayım, canlarım benim" dedim. "üst sıralarda bitiririz aq" söylemime cevap olarak 55 milyon euroluk transfer bütçesiyle şereflendirildim. "sen harcamıcan abi oyuncu alıcan onunla" dediler ve kolları sıvadım...
öncelikle kadro genişliğine bakarak otuzbir çektim. tevez, adebayor, ireland, barry, kompany, lescott, richards, şan-rayt filips... "yav ne güzel takım" dedikten sonra manchester'da hayatın sıkıcı olduğunu fark ettim. ingilizcem vardı fakat manchester ağzını bir türlü anlayamıyordum. 20 milyon euro saydım ve arda turan'a "gel hacı takılırız" dedim. hemen ardından, stephen ireland'ın taşak kılı olamayacak piotr trochowski'yi transfer ettim. orta sahanın göbeğine de anthony annan takviyesi yaptım. normal insanlar buna takviye diyorlar ama ben para saçmak diyorum. (gerçek hayattaki man city'den bahsediyor yazar bunun devamında)çok kızmıştım yönetime, "ulan niye 8 tane forvet alıyorsunuz?" demiştim. şimdi hak veriyorum. ulan takımda zaten her şey yerli yerinde, 50 milyon euro para kasada dursun mu? alın işte bir sürü adam. her maça farklı kadroyla çıkın.
her neyse. oyuna başladığımda "fm 2010 genç yetenekler" yazma alışkanlığım yoktur google'a. bir arkadaşımdan duymuştum daniel aquino diye bir genç oğlan olduğunu. bu herifi ve eden hazard'ı kadroya dahil edip oyuna başladım. neler olduğunu anlatmayayım, öyle kayda değer bir olay yaşamadım. ligde chelsea'yi 2-0 yenmem ve carling cup'tan arsenal'i 87'de ireland'ın attığı golle, 1-0'lık sonuçla elemem haricinde pek bir numara yok.
neden? çünkü daha 9 maç oynadım. 6 galibiyet, 1 beraberlik ve 2 mağlubiyet. 19 puanla dördüncü sıradayım. 12 gol attım ve 8 gol yedim. 11 forvetle oynamama rağmen niyeyse gol atmıyorum, yemiyorum. en son birmingham deplasmanında 3-1 kazandım, yoksa daha fenaydı bu istatistikler. 8 maçta 9 gol, ııııy.
"peki meister başkan, gelecek için planların neler? ne sikim yapacaksın bu kadroyla?" diye sorarsanız... açıkçası, ben de bilmiyorum. takımda 2 kaleci var. ikinci kaleciyi satıp, ochoa'yı alacak, as kalecim shay given'ı da yedek soyunduracağım. defansta oyuncu bolluğu var fakat bizim sıkıntımız ileri uçta ve beklerde. stoper falan lazım değil. kolo toure ve onuoha arasında seçim yapmak zorundaydım. onuoha daha genç olmasına rağmen gözüme toure kadar iyi görünmedi. onu satacağım. bununla birlikte kıl olduğum nigel de jong'u(evet sadece kıl olduğum için), forma şansı bulamayan santa cruz'u da kovalayacağım. takayuki morimoto(kendisi 21 yaşında olup bitiriciliği 17'dir) teklifimi kabul ederse, carlos tevez'i de satacağım.
tevez ve santa cruz tek forvet oynayamıyorlar, oynasalar da beğenmiyorum. bana gol atmayı biliyordu tevez. ama şu 9 maçta hiçbir bok yapmadı, hazırlık maçlarında bile gol atamadı. ki onları saymıyorum ben. emmanuel adebayor aygır gibi, işimi görüyor tek forvet olarak. morimoto'yla dönüşümlü oynatacağım. craig bellamy, garreth barry gibi ofansif anlamda çok yetenekli oyuncular var. herhangi bir sakatlık, yamukluk durumunda bir süre etinden ve sütünden faydalanabileceğim hücum oyuncuları var.
ileri top taşıyabilecek beklere ihtiyacım olduğunu söyledim mi, bilmiyorum. aleksandr anyukov ve darijo srna bu mevki için çok sağlam adamlar. yaşlı da değiller üstelik. ileri uçta sağ ve solda görev yapabilecek adamlar ise milos krasic ve portekizli danny. transfer etmeyi düşündüğüm 4 oyuncunun 3'ü rus liginden. eğer para kalırsa, transferden iyi gelir elde edersem, kolarov'u da kadroya katmayı düşünüyorum. teklifimi kabul ederse muhtemelen anyukov, kendisinin yedeği olacak.
işte böyle sözlük. 9 hafta sonunda, takımdan memnun olmadığımı söyleyemem. her ne kadar tutuk oynasak da, bir şeyler yapıyoruz. oyuncular yetenekliler. yönetimin beklentilerini en azından şu ana kadar karşıladık. kupalarda yolumuza devam ediyoruz. her şey çok daha güzel olacak. önümüzdeki sezona şampiyonluk parolasıyla başlayacak, muhtemelen 70 milyon euroluk bir transfer bütçesi alacak, üzerine, sattığımız oyuncularla birlikte 120-130 küsür milyon sahibi olacağız.
ya da city "geçen sene çok verdik" deyip 5m falan verecek, yarrak gibi kalacağız.
brezilya 1. liginde oynaması oldukça zevkli olan oyundur. tavsiye edilir.
efendim, bir kere öncelikle sezon öncesi bölgesel şampiyona var. bu bir nevi hazırlık turnuvası işlevi görmekte. zaten, bu şampiyona ocak ayında başladığı için hazırlık maçı yapmaya fırsatınız da olmuyor. bölgesel şampiyonada daha çok 2. ve 3. lig takımları olduğundan dolayı takımla ilgili bayağı bir varyasyon deneyebilmeniz mümkün oluyor ki, güzel.
sonra, lig bayağı bir çekişmeli. en az 5-6 takım var kafaya oynayan. bunun yanında, ligdeki takımların savunma yapmak gibi bir alışkanlıkları olmadığı için maçlarınız gol bakımından çılgın atıyor. 6-6 biten maç mı olur aq, oluyor işte bu ligde. *
yalnız brezilya'nın en sıkıcı tarafı sürekli maç yapmak zorunda kalmanız. hele ki ilk sezonu atlatıp da copa libertadores'e de gitmeye hak kazandıysanız vay halinize. önce bölgesel şampiyona, arada lig mücadelesi, 2 haftada bir copa libertadores, sonra copa sudamericana ve hatta dünya kulüpler şampiyonası. resmen 3 günde bir maç yapmak zorunda kalıyorsunuz. birçok oyuncu jaded and in need of a rest konumuna gelmekte.
ama en güzel tarafı da altyapıları. istisnasız her takımın altyapısında 1-2 yıldız veya yıldız adayı oyuncu var. bu oyuncuları tespit edip, takıma ufak ufak adapte ederek oynatmak ve gelişimlerini sağlamak müthiş zevkli. hatta bu yetiştirdiğiniz oyuncuların peşinde avrupa kulüplerinin koşması falan en güzel kısmı işin.
velhasıl, güzeldir brezilya 1. ligi, eğer sabırlı ve işlenmemiş maden kıvamındaki oyuncuları bulup yükseltmeyi, yetiştirmeyi seven bir menajer iseniz.
oyundan bıkmış ve günlerce takım düşündükten sonra liverpool ile yeni oyuna başlama kararı almıştım.lan dedim 19 senedir şampiyon olamıyorlar boru değil.ne çok zengin ne çok fakir e bu da güzel.gerrard gibi bi kaptan,torres gibi bir de reisim var.kim tutar lan beni diyerekten atıldım maceraya.
yossi benayoun - 8 milyon euro
albert riera - 8 milyon euro
iki oyuncu satışından sonra yaklaşık 20 milyon €'luk bir bütçemiz oldu.dedim bu takıma bi yedek defansif orta saha,bi sol açık,bi yedek forvet lazım.48 ay taksitle anasını ağlatırım diyerekten işe koyuldum hemen.
anthony annan - 3,4 milyon euro
artem milevskyi - 8 milyon euro
juan angel albin - 12 milyon euro
dentinho - kiralık (1 milyon euro
sebastian blanco - 3 milyon euro
bu 5 transferi yaptıktan sonra zorlu macera başladı.takım ligde adeta çılgın atıyordu.albin hem atıyor,hem attırıyor,torres rakip savunmaları adeta tarumar ediyordu.ligde rahattık.fakat 10.haftada hiç hesapta olmayan bi man city yenilgisi takımı düşüşe geçirdi.ardından gelen chelsea mağlubiyeti,arsenal maçında son dakikada yediğimiz golle gelen beraberlik,man utd galibiyeti.man u galibiyetinden sonra dedik tamam beyler sorun yok.zar zor da olsa toparlandık chelsea'yi geçtik ve en nihayetinde liderliğe oturduk usta.biz kaçıyoruz chelsea,city,man u kovalıyor.son 5 haftası neydi o ligin öyle ? sırasıyla arsenal,everton,manchester city,blackburn rovers,man u.
arsenal'i yenerek bi havaya girdik.ardından alştığımız üzere everton'ın eline vererek man city karşısına çıktık.city ile berabere kaldık.ardından blackburn rovers 2-0'ı geçirdi.tam işte şimdi sıçtık derken londra'dan gol haberi geldi..man u - man city maçı 2-2 bitmişti ve şampiyon olmuştuk.fake falan değil harbi şampiyonduk yani.son hafta united'a kıyağımızı geçtik ligi 2.bitirebilmeleri adına.ardından beni öven övene.vay lloyd simcoe en iyi menajerler arasında,vay lloyd simcoe adını tarihe altın harflerle yazdırdı falan.dedim gerenk yok bunlara,hiç yapmadığımız şey değil.lig böyleydi de şampiyonlar ligi çok sikindirikti be sözlük.
grubu hatırlamıyorum şimdi ama kek bi gruptu.18 gol atıp 2 gol yedik ve 6/6 yaparak çıktık gruptan.orta halli bi şey gelir lan heralde kurada derken,kuralar sonuçlandı.rakip : barcelona.sizin yapacağınız işin de sizin de ben amuha goyim nidalarıyla söverekten oynadık barcelona ile.nou camp'ta 2-0 yenildik ama anfield'da atın intikamı olur diyorduk.1-1 bitti,olmadı sözlük.çok içim acıdı çok.
2.sezonda elime geçen büyük parayı hunharca harcadım.edin dzekolar,robinholar,luis suarezler,aaron lennonlar ohooo..transfer piyasasını tarumar ettik ama sıktı oyun be.bir kariyerin daha sonunda geldik böylece.
gayet güzel ve eski sürümlere göre daha az buglu oyundur kendisi.
eski oyunlardaki gibi maxim tsigalko'yu, toledo robson'ı ya da anatoli todorov'u transfer ederek şampiyon olamıyorsunuz. kadro istikrarı ve uyumu çok önemli düzeyde, takımda bir gruplaşma olunca bütün takım bundan etkileniyor ve sonuç olarak çoğu maçta mağlubiyeti tadıyorsunuz.
sakatlık mevzusunu inceleyecek olursak; nedense bu sakatlıklar beni hiç bulmadı. kadrom biraz geniş ve antrenmanların yoğunluk olarak en üst derecede. buna rağmen çok az derecede sakatlık yaşamamın sebebini kaliteli koçlar ve doktorlarla çalışmam olduğu düşünüyorum. özellikle ilk sene transfer bütçemin büyük bir kısmını teknik kadroyu yeniden yapılandırmak için ayırıyorum. man utd, liverpool, real madrid, barcelona vb büyük takımların "genç antrenörü" olanlar sizin tekliflerinizi havada karada kabul ediyorlar. tabi bunun için tazminat ödemeniz gerekiyor. ayrıca koçları ya da doktorları transfer ederken sadece özelliklerine değil tanınmışlık derecelerini de incelemeniz sizin faydanıza olacaktır. tanınmışlığı yüksek olmayanları artist futbolcular pek takmıyor ve antrenmanı sürekli asıyorlar.
son olarak transfer bölümüne de değineyim. hangi taktikle oynarsanız oynayın; kaleci, defans göbeği ve forvet oyuncularının alabileceğiniz en iyi oyuncular olmasına özen gösterin. bekler, açıklar ve orta saha oyuncuları çok önemli değil bu oyunda. uzun boylu bir target man alın, defanstan şişirin kafasına. elbet maç içinde pozisyon bulup maçı kazanacaksınız. bir de rene mihelic cidden iyi bir oyuncu. real madrid'de bile rotasyona girebiliyor.
beşiktaşı alıp 3. maçta kendimi kovdurduğum oyun. 3 maçta farklı yenilmemden değil, aksine 3 maçıda farklı galip getiriyorsun. üstelik bunlardan birisi fenerbahçe, diğeri valencia, diğeri de ankaragücü. fenerbahçe'yi eleyerek süper kupayı alıyorsunuz üstelik. ulan iyi başladık ha, şimdi ne desem yaparlar diye ek maaş bütçesi istiyorsunuz. vermiyorlar. vermezler, verirler mi hiç. ultimatom uyguluyorsunuz, iş merkezi çıkıyor direk karşınıza. sonra mı ? başlangıç ekranına geri dön.
bursaspor,deportivo,man.u son olarak valencia ile 8 sezon tamamladığım sonra yeter ulan dediğim oyun.wonderkid mi istoyorsunuz? kendin bulsana kardeşim.oh wonderkid piş shorlistime düş.kendin bul tadından yenmiyo ha essah bak
fimleikafelag hafnarfjardar ile dün başladım kariyerime. özet geçeceğim merak etmeyin. sezon öncesi lig kupasında a grubuna düştüm. benim haricimdeki 5 takımdan 2'si, benim ligimdendi. onlar da valur ve fylkir. valur'la 2-2 berabere kaldım, fylkir'e 1-0 yenildim. geriye üç tane ikinci lig takımı kalıyordu. hk'yı 1-0 yendim. vikingur'la 1-1, fjardabyggd'le 3-3 berabere kaldım ve kupaya gruplarda veda etme başarısını gösterdim.
ikinci lig takımına karşı üstünlük yakalamak fakat o skoru koruyup bir üst tura çıkmayı becerememek nasıl bir öküzlüktür anlamıyorum. sen hafnarfjördursun, büyük düşün. yapma bunları. aklım almıyor arkadaş bu saçma oyunu. fm'den değil, takımın oynadığı saçma oyundan bahsediyorum.
gelin fjardabyggd maçına gidelim...
3'te björnsson, 6'da vilhjálmsson çakıyor ve 2-0 öne geçiyoruz. süper di mi? 17'de penaltıdan sigurbergsson farkı bire indiriyor, 23'te bjarnason skoru eşitliyor. 77'de ön liberomuzun güvenilir ismi, güzel komşumuz siim abi, yay üzerinden muhteşem bir frikik çakıyor ve takımımızı 3-2 öne geçiriyor. o götünü toparlayıp geriye gelene kadar, 81'de árnason canımıza okuyor.
ve evet, şu sikindirik turnuvada bile gruptan çıkamıyoruz. ben tabi kafayı yiyorum hacu. ne olacak böyle, bu nasıl takım, bu nasıl hafnarfjördur diye... sonra lig başlıyor. açılış maçı, kupada anamızı belleyen fylkir ile. 4-0 kazanıyor, bir o kadar da kaçırıyor ve takımın anlamsız yükselişine anlam veremiyorum. sonradan, taktiği değiştirdiğimi hatırlıyorum. kupada orta saha çok boş kaldığından hem adamlar rahat geliyorlardı, hem biz çıkamıyorduk. 4 defans, 1 ön libero, 3 orta saha, 2 forvet. mis gibi. ne top geçiyor ne adam. hem de hayvan gibi atağa kalkıyoruz. mis.
sonra derken 11 maç geçti. fakat dikkatimi çeken bazı şeyler var ligin ilk yarısının bitiminde...
- gerçek hayatta lig ikincisi olan ve izlanda'nın güçlü sayılabilecek ekiplerinden breidablik, 11 maçta 6 gol atabildi ve 12 takımlı ligde 11. sırada bulunuyor.
- takımımın oyuncusu atli vidar björnsson, 11 haftada 20 gol attı ve bu sayıya ulaşabilen tek "takım", attığı 21 golle valur. diğerleri 20 golü bile bulamadılar takım olarak. bizim gol sayımız da toplamda 28.
- gerçek hayatta izlanda'nın en çok şampiyonluk yaşayan, bu sezon orta sıralarda takılmasına rağmen normalde en iyi kulüplerinden biri olan kr reykjavik, 6 puanla ligde son sırada yer alıyor. evet lan evet! bir maç değil, üç maç değil, beş maç değil... 11 maç oynandı ve bu adamlar sonuncu sıradalar.
her neyse. ikinci yarıya başlayayım ben. hehe. sezon sonu bunlar küme düşerlerse çok pis gülerim. ha ayrıca kr ve keflavik'le ilk yarı maçlarımı deplasmanda oynadım. birini 4-1, birini 5-0 yendim. epic fail yaşattım allahıma billahıma.
rene mihelic her türlü denenir. yıl sonunda portekiz'den bir takıma transfer oluyor. ondan sonraki sene alabilirseniz kaçırmayın derim. zaten oyunun ilk 2 senesinde oldukça fazla forma şansı bulacağı için özelliklerinde hayvani bir yükselişte söz konusu olacak.
penaltıları falan kaçırmıyor, diğer duran toplarda da iyi. orta sahanın her yönünde oynuyor, box to box orta sahaların en iyi ve ucuzları arasında.
trilyonlarca hatasına rağmen kendini oynatan oyun.
cardiff city alıp kanser olmak ya da takıma balotelli, messi, otamendi döşemek yerine izlanda, varsa faroe adaları'nı tercih ediyorum. edeceğim daha doğrusu. yeniden kuruyorum şimdi.
yakın zamanda boş boş oturmaktan kafayı yemiş meister'in yeni kariyer hikâyelerini görebilirsiniz sayın sözlükçüler. hatta vikingur'u mu alsam diyorum ama olmaz lan. gerçi faroe adaları ligi var mı onu da bilmiyorum.
bir de bir ricam var sözlükçülerden... ben bunu kurduktan sonra 10.3.0'a yükseltmek istiyorum. hepsini tek tek indirip kreklemeli miyim? öyleyse ya da değilse, link alabilir miyim hacı? bulamadım lan...
sergio agüero, balotelli, messi gibi oyuncularla coştuğum oyundur. zira oyunda da para bok lanet olsun. ne uğraşacam milevskyi, dzeko, nartallo gibi oyuncularla. dşfldşfl.
4-2-4 taktigi ile bulgar liginde harikalar yaratip sampiyonlar liginde her macta en az 4 yiyip 0 puanla evime dondugum oyun.oyunda 5. sezonum ve hala sampiyonlar liginden umutlu degilim.o degil bari bir mac alip 3. olsamda uefaya katilsam.
taraftar desteğinden yoksun olmasına ve ekonomik imkansızlara rağmen takım olma olgusunu sahaya yansıtarak bankasya 1. lig'den gelerek süper lig'in orta sıralarına yerleşen mütevazi takımımı hayata küstüren oyun. her ne kadar takımda arkadaşlık çok iyi, iyi mücadele ettik; hakem baskı altında kaldı demeçleri versem de, futbolcu evlatlarım küstü bi kere.
not: mınagodğmn feneri.
unutmadan: hatrick yapan guiza olan daniel değil lan, şaşırmayın. santos'tan bi tane birezil regen getirmiş fener ama adam müthiş.
