burada insanlar birbirini tanımadan sadece kelimeleri biraraya getirerek kurdukları cümlelerden tanımaya çalışıyorlar. 3 tane değil sadece 1 tane köpeğim var ama bugün bir kişi bile onun canını acıttığında kan beynime sıçrayacak kadar asabım bozuluyor. şimdi madem hayvan sevgisine sahip olduğunu söyleyen bir yazar kendisi o zaman "bir erkek kendisini tatmin edecek bir kadın bulamadığında evindeki köpeğine tecavüz etsin. böylece bir kadına saldırmaktan kurtulur." türevi cümleler kurmamalıydı. bu nasıl bir zihniyet? damacanayla kendisini tatmin eden adam dahi melek kalıyor bu zihniyetin yanında!
on yıldır ikamet etmekte oldugum; taşınmadan önceleri çocukluk zamanlarımda, burada yaşayan akrabaları ziyaret ettigimiz zamanlardan aklımda tren istasyonunun orda duran faytonları, ıssız, sessiz ve sakin oluşu ile kalmış olan; taşındığımızın ilk seneleri 'iyi ki taşınmışız, seviyorum buraları ben,yerim,oley,yuppi' nidaları ile zıplarken; gitgide artan popülasyonu, etnik kökeni, dini, dili, ırkı,mezhebi, ideolojisi vs. ne olursa olsun barındırmaya başladıgı kötü insanları; paranın getirdiği güçleri her açıdan kötüye kullanmakta olan bireyleri, her geçen gün artan binaları, TEKKE(!) ve ZAViYE(!)leri, sonradan görmeleri, şımarık teenageleri *, sütten yeni kesildiği halde, babasının yada annesinin arabasının anahtarını kaçırdıgı gibi izbe, dapdar sokaklarda saatin kaç oluşunu önemsemeden bangır bangır gürültülü bir şekilde kah cengiz kurtoglu kah david vendetta dinleyerek hızlı ve öfkeli araba sürerek evlerdeki insanları rahatsız eden * beyinsiz ergenleri ve daha hatırlayamadıgım bir çok olumsuzlukları nedeniyle her geçen gün biraz daha nefret ettiğim; bir an önce taşınmak için * ciddi atılımlarda bulunduğum ** semtim.
7 senedir ikamet ettiğim, "bos" cafesi'nin önünde yapılan gereksiz muhabbetler ve karşılıklı park edilmiş otomobiller sebebiyle her akşam evime giderken çileden çıktığım, uçak seslerinin bünyenizde alışkanlık yaptığı, komşularınızı tanımadığınız, ıssız olsalar da yürürken endise duymayacağınız sokakları olan,taksim florya dolmuşları ile ulaşım konusunda bir nebze rahatlamış bulunan, yabancısı olanlar için her sokak başında kabusa dönüsen tek yön tabelaları barındıran, bisikletli apartman görevlilerini pek sevimli bulduğum, ruhsatlı daire bulmanın hemen hemen imkansız olduğu,bütün sokak isimlerini ezbere bildiğiniz,caddelerinden polis otolarının eksik olmadığı, bahçeli evleri, sahane sahili, hat boyun'da 7/ 24 açık olması sebebiyle beni mutlu eden kuruyemiscisi, vazgeçemeyeceğim roma dondurmacısı, beyti'si, kaşıbeyaz'ı deniz kenarında ki uludağ ve güverte restaurantı, şampiyonluk sebebiyle 2 sokak aşağıda ki evinize ulaşmanıza engel olan metin oktay tesisleri,fly inn'i, havuzlu bahcesi, ormanı, herseye ragmen huzuru ile bakırkoy ileçmize baglı olan istanbul'un en yaşanılası semtlerinden biri.
sariyer, besiktas gibi bogaza nazir ilcelerde daha ucuza daireler bulunabilinirken, insanlarin niye buradaki evlere trilyona varan fiyatlar odediklerini hala anlayamadigim semt. hayir, zaten merkezi bir yer degil, manzara desen kor deniz *; sokaklar issiz, cadde ortasinda adam dograsalar milletin haberi olmayacak. nedir bu florya meraki millette, anlayamiyorum.
istanbul un ortasında adeta cennetten bir bahçeyi andıran nadide semt. uzun ağaçlı caddelerinde yürürken kendinizi buenos aires te hissedebilirsiniz. ama aşırı pahalı ve hep o evlerin içinde kimler yaşıyor bilmek istemişimdir.
neden bilmiyorum ama nüfusunun nerdeyse dörtte üçünü türbanlı, pür makyajlı ve jeep kullanan ablalarımız oluşturuyor
amma ve lakin yine de istanbulun en sevdiğim semtlerinden biridir. sanki kendi içinde ayrı bir hayat var gibi. sakindir, istanbulun kaosundan uzaktır. sokaklarında hoş bir ambians vardır, 4 katlı ve bahçeli evler falan.
severim ben bu semti, sakindir ve nezihtir.
(bkz: flyinn)
(bkz: tike)
(bkz: kaşıbeyaz)
(bkz: beyti)
(bkz: metin oktay tesisleri)
istanbulun küçükçekmece ilçesinde bulunan ensesi kalın dediğimiz kişilerin ikamet ettiği yerdir. büyük ve bahçeli evler, geniş sokaklar, lüks arabalar, iyi giyimli insanlar...
protestolarda mercedes, opel insignia, vb arabaların boy gösterdiği yer. araya fiat palio karışsa ocak dışı bırakacaklardı muhtemelen.
ayrıca sağanaktan ötürü üst geçidin altına sığınıp, bir ayağımı duvara dayayıp çekirdek çitlerken(yani gayet nezih bir orospu profili oluşturmuşken) "bu kesin tayyipçidir" bakışı atıp, tam yanımdan geçerken tencere-tava çalmaya başlayan hanımları kınıyorum. üzdünüz beni. halbuki ben orada arkadaşlarla yürüyen mi daha çok yağmur damlasına yakalanır, yoksa koşan mı konusunu tartışıyorduk.
istanbul un en gıcık olduğum semtlerinden biri. yani florya ne la sırf gavatasaray ı andırıyor diye önünden geçerken yolumu değiştirerek başka yoldan gittim ıııyyy nolacak şimdi.
Hayatımda gördüğüm en kasvetli ve ruh sıkıcı yer. Hayatt yaşanmaz, habire uçak geçmeside cabası. insanlarıda çok itici anladık zengin muhit ama bu kadar havalı olunmaz.
girişinde bulunan yeni yapılmış büyük bir cami olan semttir. e5 kenarında. bu cami nin yapımından sonra, yakınındaki villanın sahibinin kızlarla parti verip havuz keyfi yapmasından rahatsız olan cami cemaati (ya da sahibi mi diyelim, bilmem camilerde işletme nasıl oluyor, bu ekmek kapısı ne de olsa!!) parti yapmamasını istemişler. adam sallamayınca ve çevresi de sağlam olduğundan, villayı ederinden çok yükseğe satın almışlar. ülkeden özetleri dinlediniz.