başka rengi var mı diye sorulur. ne renk mesela diye düşünülüp en alakasız renk söylenir. 'tüh ya yok muuu, çok da beğenmiştim' deyip çaktırmadan sıvışılır.
başıma iki kez geldi.
önce burberry mağazasındayım.
-çantanın fiyatı nedir?
+(kadın alaycı ifadeyle) 3350 lira.
-rengi pek bayıcı ya. patlıcan moru var mı?
+yok.
-hardal sarısı var mı?
+yok efendim.
2. olay dün başıma gelmiştir, calvin klein'deyim.
-elbisenin etiketi yok.
+590 lira.
-ah anladım.
+baya satılan bir model ama fiyatı cesur biraz.
-fiyat değil de, iyi bir karne getirmem lazım ona yanarım, iyi günler.
Sevgili: canım bak nasıl oldu
iç ses: kaç para ki bu la.
Dış ses: hele bi dön şöyle
iç ses: lan etiketi nerde bunun çaktırmadan bakayım hah buldum)
Dış ses: kumaşı ne bunun
iç ses: Oha lan 500 liraymış.
Dış ses: hmm hele bi uzaktan bakayım....... Seni biraz kilolu mu gösterdi ne? basenleri falan büyük gösterdi sanki
Sevgili: yok yaa iyi oldu sanki
iç ses: yapma yav girecek 500 lira
Dış ses: yok ya bak hamile gibi gösterdi seni
Sevgili: galiba ya aslında rejime de girmem lazım. kalsın ya başka bi elbiseye bakayım.
iç ses: ohhhhhhhhhhh!!!!!!!!!!
Dış ses: neyse bunu beğenmedi biz daha sonra uğrarız.
anlamsız yalanlardır. yalan uydurmaya ne gerek vardır ki? insanın o şeye ayıracak kısıtlı bütçesinin olması utanılacak bir şey midir?
açıkça "pahalı geldi" demek daha mantıklıdır, çünkü karşınızdaki tezgahtar bunu zaten yalan söyleseniz de anlar.
-hee bu olabilir hoşmuş, ne kadar bu abi?
- 56 tl
-heee, bir bakıyım şuna, hmm güzelmiş güzel. ama alamam yanımda 40 tl var, kredi kartıda yanımda değil ben bunu alırım ama.
-tamam abim nasıl istersen, yarın gelir alırsın.
-tabi tabi yarın burdayım, ama güzel beğendim yani, iyi iyi. dur bi daha bakayım, harbiden güzel,(amaç alacağımı iyice perçinleştirmek, fakir imajı verdirmemeye çalışmak) neyse kolay gelsin.
Yeni bir hikaye zamanı.
Bu gibi konularda çok yetenekli isviçreli bilim adamı, bundan 2 yıl kadar evvel yanında heidisiyle beraber Hugo Boss a girer.
Bir ceketi beğenir ve denemek ister. Üstüne cuk diye oturur ceket. Ismarlama dikilse böyle güzel olmaz. Bilim adamı çaktırmadan fiyat etiketine bakar 1.500 tl ibaresini görür. Önce gözleri deniz kızı görmüş korsan gibi açılır ve sonrasında ceketin çizgili olmaından dem vurarak çok beğendiğini fakat düz rek aradığını bahane etmeye başlar.
Heidi ise, isviçreli saf masum dağ kızı olduğundan "yok aşkım çok yakıştı". "Böylesi daha güzel oldu" gibi satış odaklı bir yaklaşım sergiler.
Bilim adamı zor bela ceketi çıkarıp kendisini dışarı atar ve ceketin fiyatını avro olarak Heidi ye bildirir. Heidi vay bin keçi sakalı diyerekten olayın vehametini atlattıktan sonra "aşkım istersen benden ayrılabilirsin" der.
Velhasıl kelam o Heidi gel sen bugün ttnet reklamlarında meşhur ol. Cep telefonlarını istesinler filan.
Cem Bey akıllı olun. Önce ben geldim.
Not: Hikayenin bir kısmı doğru diğer kısmı kandırmacadır. Aradaki 7 farkı bulmayın.
-şimdi içime de sinmedi tam. bu çünkü belden oturuyo, benim de belim pek ince sayılmaz, azıcık daha bakıyım, bu aklımda ama. şeklinde ikna edici cümleler kurulur, mağazadan çıkarken de son kez dönüp - aman ben tekrar gelmeden satmayın. şeklinde çalışanlarla şakalaşarak, içinden gelen -oh beee sesiyle uzaklra, çok uzaklara gidilir.