Fitoterapi Yunanca phytos=bitki ve therapy=tedavi kelimelerinin birleşiminden oluşan bir sözcüktür ve tıbbi bitkilerle tedavi anlamına gelir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 1980 yılında Tıbbi Bitkileri " Bir veya birden fazla organıyla tedavi edici veya hastalıkları önleyici olabilen veyaherhangi bir kimyasal-farmasötik sentezin öncüsü olabilen bitki çeşitleridir." şeklinde tanımlamıştır.
Eskilerin koca karı ilacı dedikleri yöntemi bilimsel olarak irdeleyen alandır. Bunun için bitkisel alanda baya bilgi ve birikim gerekmekte , fazlaca araştırma lazımdır.
Bitkilerin şifası ile tedaviye yardımcı uygulamalar bütünüdür.
Doğrudan tedavi ya da alternatif tıp demeyelim, ancak ilaç, kozmetik ve dermokozmetik olarak maruz kaldığımız onlarca kimyasalı düşününce kendinize yarayan yöntemler varsa, bulunmaz nimet.
yakından ilgilendiğim bir alandır zira ilaç kullanmaktan nefret ederim. saçımdan ayak tırnağımın ucuna kadar mümkün olduğunca bitkisel ürünler kullanırım, çok şükür hiçbir zararını görmedim. ama sürekli ilaç kullanmaktan iç organlarının fonksiyonları bozulan, hastalığına hastalık ekleyen, uykusunda kalp krizi geçirip ölen insanlar biliyorum. en son ağrısı kasıklarıma vuran ve idrar yolu iltihabı olduğunu tahmin ettiğim rahatsızlığımı evde kendi kendime zerdeçal ile tedavi ettim. herhangi bir kimyasal kapsül iltihabı bir gece içerisinde söktürüyorsa o da söktürdü. bu durumda niçin bir tarafı yaparken öbür tarafı bozan bir kimyasalı vücuduma alayım? cildimi temizledikten sonra senelerdir tonik olarak elma sirkesi su karışımı kullanırım, yanılıp da dışarıdan bir ürün alsam ya cildim pul pul dökülür, ya rengi döner ya da fosur fosur kabarır. annem diz ağrılarından içilebilir aloe vera ve ona eşlik eden farklı bitkisel uygulamalarla kurtuldu. diyareyi bir kaşık türk kahvesi'nin üstüne limon sıkıp yutmak geçiriyor. ben bütün bunları uygulamak ve vücuduma zarar vermeden bir sorunumdan kurtulmak varken neden kendimi kimyasala boğayım ki? böyle bir alan iyi ki var da bizler de egzoz gazı, baca dumanı, tarım ilaçlarına ekstra kimyasallarla tuz biber ekmiyoruz.
zerdeçalla gaz ağrısı geçirip fitoterapi uzmanı olduğumu iddia ettiğim bir cümle varsa söyleyin. ben böyle bir cümle kurduğumu hatırlamıyorum. temel sağlık bilgisiyle ilgili bir kursa gidip gitmediğim hakkında detay verdiğimi de hatırlamıyorum. vücuduma kullandığım bütün bitkileri bilimsel olarak ispatlanmış özelliklerine göre kullanıyorum. zerdeçalı inflamatuar etkisi dolayısıyla kullanıyorum mesela. gözümdeki arpacıktan tutun idrar yolumdaki iltihaplanmaya kadar iyi geliyor. bunu okuyunca hatırladım, sarı kantaronu depresyon ve okb tedavisinde kullanıyorum evet, çünkü düzenli kullanmam gereken antidepresanı piyasadan topladılar. ilaç şirketleri hiçbirimizin sağlığını düşünmüyor maalesef. elma sirkesini ph derecesi cilde uyumlu olduğu için toniklerime ekliyorum. her gece doktor tavsiyesiyle yatmadan önce ıhlamur çayı içiyorum, takıntılarımda azalma gözlemledim. göz çevresi kremi yerine üzüm çekirdeği yağı kullanıyorum, gören beş yaş daha genç olduğumu düşünüyor. saçlarımı üzüm sirkesi katkılı suyla duruluyorum, yumuşacık oluyorlar ve yumuşarken dökülmüyorlar.
her bitkinin belli bir ölçüsü ve kullanım şekli vardır. her hastalık tek başına bitkilerle tedavi edilemez. ancak bizim memlekette gözü seğirse antibiyotik alan insan var. buraya fitoterapi için "tıbbın astrolojisidir." yazan olmuş. bitkilerin ilaçların hammaddesi olduğunu bana değil gidip ona anlatacaksınız. ben sadece, okuduklarıma istinaden ottan boktan sebeplerle ilaç almanın doğru olmadığını ve bitkilerin aşağılanmaması gerektiğini belirttim.
büyük hastalıklara gelirsek, bugün kanserin tedavisini bulduk diyen doktorların sırf kemoterapi ve radyoterapi sektörünün rantı uğruna yok edildiğini hatırlatmak isterim. ayrıca saydığım hastalıkların kendi kendisini sınırladığı falan yok. gözümde çıkan arpacık müdahale etmeden geçmesini beklediğim için şalazyona evrildi ve bir gözüm neredeyse komple kapandı. üç ay kapalı bir gözle gezip bu dertten ameliyatla kurtuldum. otuz yaşındaki gencecik kuzenim kanser tedavisi adı altında radyasyon verile verile öldü. zira kendisinin vücut direnci deniz seviyesinin altına düşmüştü. bitkisel bir tedaviden destek almayı reddetmişti. oysa ben kanser tedavisine ek olarak arı sütü, arı poleni vs. kullanarak direnci düşmeden metastazı duran insanlar biliyorum. oturup da insanlara kullandığınız tansiyon, şeker, kanser ilaçlarını bırakıp otlanmaya başlayın demediğim yazımda gayet açık. tüm bunları algılayabilecek zekaya sahip olduğunuz ön kabulüyle entryde belirtmedim. keşke belirtseydim. bazen algı zorluğu çekenleriniz olduğunu unutuyorum. kusuruma bakmayın. sırf insanlara gıcık kaptığınız için söylemedikleri şeyleri söylemişler gibi yazılarına atıfta bulunup çemkirmeyi de marifet sanmayın. böyle yaparak zeki ve hazırcevap olmuyorsunuz, okuduğunu anlamadan sağa sola sallayan saçma sapan biri oluyorsunuz.
bitkiler ile tedavi biçimidir. daha çok ilgilendiğim kısım bitkilerle zayıftlama kısmıdır ancak yüksek lisansı eczalığa verip beslenme diyetetiğe vermemek de ayrı bi ironi teşekkürler türkiye.