bugün

filmin ismi: pislik.
fragmanı izlediğinizde karşınıza kötü karakterini canlandıran james mcavoy çıkıyor. filmin ismi ve kast edilen kişi pislik diye adlandırılırken bu bize neden kötü algısı yaratıyor?

--spoiler--
bir insanı kötü yapan alkol müdür, engel olamadığı cinsel arzusu mu? bunlar bir insanı pislik yapmaz. ağladığı sahne bütün kötülüğünü alıp götürüyor. bunları acıyı bastırma eşiği olarak görüyorum. film bittiğinde adamı ''pislik'' diye adlandırmadım ''duygularını gösteremeyen, içinde yaşayan gerçek bir duygusal'' olarak adlandırdım.
--spoiler--
oğlum çok iyi film lan. james mcavoyabi döktürmüş. hele o gülerken ağlamaları yok mu bitirdi beni.

şimdi film bu kadar başarılıysa kitap üff yani. çünkü trainspotting'de kitap ve film arasında uçurum vardı. normal karşılıyorum bunu 2 saat max 3 saat içerisinde koca kitabı yansıtamaz.

heh bunun da kitabını bulmaya çalışıyorum şimdilerde. birde ondan sonra gelirim.
orada burada sürekli giflerini, videolarını görüyodum, onun dışında herkes sürekli james mcavoy'un oyunculuğundan bahsediyordu falan dur bakayım neymiş bu diyip izledim. Gerçekten söylendiği kadar var, adam şiir gibi oynamış. Filmin atmosferi çok hoş, sağdan soldan ingiliz aksanı fışkırıyor, sayko şeyler oluyor ve bütün bunlar muhteşem bir renk paletinin üzerinde gerçekleşiyor. Başlarda mcavoy'un piçlikleri sizi baya güldürüyor ama zamanla filmin rahatsız edici atmosferi ve dram yönü ortaya çıkmaya başlıyor. Finali içinse söylenecek çok şey yok, mükemmel.

"Same rules apply."
http://www.youtube.com/watch?v=r1XQtRKXdSI
Gerçekten anlam yüklü filmdir.
bir 2013 filmi. 1998 romanı. romanının çok daha deli bir anlatımı olduğunu düşünüyorum ama boşverelim filmden bahsedelim. film, hüzünden ve pişmanlıktan delirme seviyesine gelmiş bir polisin hikayesini anlatmakta. Ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu anladım James McAvoyin bu piskopat film sayesinde. sonu ise mükemmel, olması gerektiği gibi.
iskoç kara mizahının en güzel örneklerinden biridir. genellikle filmlerde itici bulunan iskoç aksanının bilakis bu filmlerin mizahi hatta laubali diyebileceğimiz tarzıyla çok örtüştüğünü düşünüyorum. james mcavoy in trajikomik oyunculuk performansı ise ayrıca takdir edilesidir.
daha iyi olabilirmiş.
bayılıyorum bu tarz filmlere. başını trainspotting çekiyor tabi ki ama splitteki o muhteşem Tek kişilik ya da çok kişilik performansın tohumları burada mı atılmış diye düşündüm. Çok kesik kesik, Biraz havada ama kahkaha attırdığı tribe soktuğu o kadar sahne var ki hiç kopamıyorsunuz. Hele o efsanevi son. Böyle filmleri sık görmem dileğiyle.

--spoiler--
same rules apply
--spoiler--
Irvine welsh romani, james mcavoy'un başrolde olduğu psikoloji dram mizah filmi. Verilmek istenen mesaj ara gecislerle saglamlastirilmis son sahnesiyle de izleyici de derin izler birakmayi basarmistir.
hırsı konu alan bir başyapıt.
görsel
Drama, mizah, psikoloji, şizofreni, duygusal, sex, saplantı, alkol, uyarıcı, kan.. dolu dolu geçen ve katiyen sıkmayan bir buçuk saat.

Bipolar konulu film severlerin kaçırmamasını-ben nasıl izlememişim bu zamana kadar- şiddetle tavsiye ediyorum.
Anımsadım.

https://youtu.be/cNPei56WhAk
Tedavi görmesi gereken bir polis abimizin çığrından çıkan hayatı…

Hem dram, hem komedi.

Hem gizem, hem trajedi.

Hem “hayat dersi” veriyor hem de “nasıl olsa öleceğiz çok da şeapmayın” diyor.
görsel
James mcavoy'u ilk olarak filth filmiyle tanımıştım. Sonra sapık gibi takip ettim ve dahil olduğu tüm filmleri tekrar tekrar izledim. Bu adam oynadığı karakterleri kesinlikle yaşıyor.

Filmdeki polis şizofreni değil bipolar bu arada.