özellikle türk filmlerinde yapılan kahvaltılara hiçbir zaman anlam veremedim.o hazırlanan kahvaltı sofralarında zeytinin ,peynirin ,reçelin binbir çeşidi, çay yerine taze sıkılmış portakal suyu varken masada illa bir kavga olur kavga olmazssa işine veya okuluna geç kalmış bir aile bireyi illaki bulunur ve bu bireyler bir parça ekmekle masadaki herhangi bir şeyden bir parça alıp bi fırt da çay höpürdetip evden çıkarlar.
hasılı, o güzelim kahvaltılar piç olup çıkarlar bizde oturdugumuz yerden 'lan o kahvaltı bizim evde çıkacak da ben de o kahvaltıyı annem babam bana laf soktu kafam bozuldu derdiyle bırakıp çıkacam pehhhh pehhh' diyip dururuz.
öncelikle masanın çevresine toplanmış olan bütün aile bireylerinin suratlarında manasız bir sırıtma söz konusudur ama hepimiz biliriz ki hiçbir aile sabahın köründe kalkıpta o kadar güler yüzlü olmaz. masada binbir çeşit kahvaltılık vardır ki bu da bana göre oldukça saçmadır çünkü hiçbir aile bireyi sabahın köründe o kadar teferruatlı sofra kurmaz çünkü kurması bir dert, yiyeceklerin dolaba kaldırılması ve kirli tabakların, bardakların yıkanması ayrı bir derttir.
Son dönem dizilerinin yemekteyiz tadında kurulmuş sofralarıdır. Sofrada her mevsim taze sıkılmış portakal suyu eksik olmayıp, her türlü kahvaltılık malzeme vardır.Garip olan kimse pijamalı değildir. Gözünü ovuşturan, esneyen, insani belirtiler gösteren kimse yoktur. Tam tekmil giyinilmiştir. Ama kimse bişey yemez. Blumia olmuştur ev halkı. Mükemmel hayatları, iştahsız bünyeleriyle güzeldir filmlerdeki sabah kahvaltıları.
her zaman kenarları tertemiz tabaklarda tam dolu olarak servis edilen kahvaltılıkları vardır.
a kardeşim her gün yediğiniz kadarını geri mi koyuyorsunuz o tabaklara, yoksa her gün zeytinleri, reçelleri temiz tabağa transfer edip öyle mi servis ediyorsunuz diye düşündürür.
insanın moralini bozan kahvaltıdır... ne kadar zengin olunursa olunsun, ne kadar keyifli bir kahvaltı edilirse edilsin, televizyonlarda görülen " hadi bu sabah da krep yapalım , üstüne de süzme peynir sürelim " yok işte, " portakal suyunun yanındaki farklı aperatifler " falan insanı imrendirir özendirir... halbuse o kahvaltı insanın evinde olsa dokunulmaz bile. Yenilse tad alınmaz... kim sabah kahvaltısında sıcak simitin içerisine sürülmüş nutellanın çayla uyumundan daha fazla bir haz alabilir... görüp üzülünür fakat sahip olunmak istenmez bir nevi. öyle bir kahvaltı sofrasıdır işte.
Üç çeşit içeciğin bulunduğu kahvaltıdır. Portakal suyu, Çay, fişne suyu. ayrıca bu kahvaltılarda kimse ekmeğime tereyağı sürüyüm reçel sürüyüm demiyor neden se 8 dilim ekmek geliyor ve geride gidiyor. çok saçma insan ekmek yemeden nasıl doysun ki? bir de o kahvaltılarda çaydanlık hep beyaz olur. ben o beyaz çaydanlığın bizim evde olduğunu fakat h kullanılmadığını biliyorum. en saçma yanı da yarım buçuk lokmadan küçük lokmayı 1 satte çiğneyen baba figürü ve zaten o lokmayı bitiremeden de mutlaka bir kargaşa oluyor. adamcağız aç kalıyor e kvga çıkar tabi sen o kadar çeşit kahvaltıyı hem önüne koy hem de adamın yemeğini bitirmesini beklemeden bişey bul adamı aç bırak. olayının yaşandığı durumdur.
bir de tüm aile birazdan amca kızının düğününe gidecekmiş gibi, erkekler grand tuvalet, ailenin kadınları full makyaj, abiye elbiseler,topuklu ayakkabılarla katılır kahvaltıya. öyle elini yüzünü yıkayıp pijama ile sofraya oturan yoktur. herkes sabah duşlarını alır, sıradan insanların senede 3-5 gece giyindikleri gibi giyinirler. şayet kahvaltıdan sonra spor- yürüyüş yapacaklarsa da sofraya abiye giyilir, kahvaltı faslı bitince spor kıyafetleri giymek için tekrar odaya çıkılır falan filan. çok şık insanlardır.
Efendim böyle düşünmemek lazım. O insanlar her gün o kahvaltıyı hakkıyla yapıyordur belki fakat bir sorun çıktığında o kahvaltıyı ekranlara taşıyordur. Her sabahki kahvaltıyı ekrana taşıyıp, sana yiyip içmelerini mi izletsinler. Böyle de düşünmek lazımdır.
Kahvaltida kus sutunu dahi olmasina ragmen havali bas karakterimiz bir zeytin atar ve agzina isim var diyip cikar.
Gercek hayatta ise ekmek alabilmek icin sabah aksam calisan insanlar var.
