bu acayip bir dürtüdür ve öyle filmler vardır ki efenim, "ya bırak allahaşkına, şu adamın karizmasına bak, gitti öldürdüler şu güzelim adamı, tutmuyorum kardeşim iyileri, hep onlar mı kazanacak" diye sitem ettirirler bunların başroldeki kötü adamları. eh demişliğimde vardır, bir king arthur'daki cerdic'in ölümünde, casino royale'in başında 007'in kovaladığı, at gibi koşan adamın yakalanışında, heat'de robert de niro'nun yokoluşunda...
eh hep iyiler kazanır mesajını vermessen olmuyor ama. ayıp.
bir erkek arzusudur.kötü adam tecavüzcüdür.böylece fik elde kalmayacaktır.üstelik bir an önce iş bitmelidir zira her an ebeveyn gelebilir. (bkz: kazan kazan)
kötüler rahattır, istediklerini söylerler, küfrederler bu nedenlede herşeyin iyisini doğrusunu yapmaya çalışan iyi adamlardan daha çekici görünürler. tüm bunlardan dolayı insan istesede istemesede kötülerin kazanmasını ister. en azından televizyonda. ama biliyorumki hep iyiler kazanır. neyseki...
şöyle ki gerçekçidir. en realist tutumdur. kötü adam çoğu zaman iyi adamdan akıllıdır, güçlüdür vs. ama filmlerin sonlarında iyi adam sırf iyi olduğu için ilahi adaletin yardımıyla hep kazanır. iyi adamlar hep doğruyu yaparlar, dostlarının karılarıyla yatmaz, asla yerlere tükürmez, sokak çocuklarına iyi davranırlar, sarhoş olduklarında insanlara zarar vermezler falan filan..
burda kişiselleştirme söz konusudur. filmleri izleyenlerin %90' gerçek hayatta kötü adamların yaptıklarını yaptıkları için kötü adamların kazanmasını isterler.
jerry'e karşı tom'u, tweety'e karşı sylvester'ı, road runner'a karşı coyote'yi tutmaktı. o kadar uğraşıyorlar, acme'yi zengin edecek şekilde malzeme alıp komplolar kuruyorlar, sırf şans yardım etti diye "iyiler" kazanıyor. maşallah iyiler de öyle iyi ki, çizgi filmin sonunda iyiler tarafından * cezaldırılan kötüler ölmekten beter oluyor! gel de kazanmalarını isteme şimdi!
(bkz: 80lerde çocuk olmak)
filmde veya dizide sürekli iyiyi oynayan, sahte sahte gülen, yapmacık polyannaya inanmayarak ondan tiksinmekle başlayan duygudur. ardından ağzınla kuş tutsa size kendini sevdiremez. bir an önce kötü adam onu yakalasın ve işini bitirsindir.
çocukluktan beri istenen olay. daha küçücük bir çocukken bile, izlenen çizgi filmlerde, kötüler kaybettiği zaman insanın içini bir hüzün kaplar, başlarda belki zevklidir iyilerin kazanması. ama sonraları insan büyür, filmlerde de gelenek değişmemiştir, yine iyiler kazanmaya devam eder. her ne kadar bazı filmlerde artık, "kazanan yok" teması verilmeye de çalışılsa yine de iyilerin bariz bir üstünlüğü vardır. aslında filmlerde kötülerin kazanmasını istemek, o küçükken mahallenin en güzel bisikletine sahip olmayı istemek gibidir. sırf bu sanrı yüzünden, "ben büyüyünce senarist olup, hep kötüleri kazandırtıcam" diyen dolu arkadaşım vardı.
belli bir yaştan sonra hep böyle ister insan. acıma duygusu, yalnızlığının verdiği karizma, asilik, gizem, baskı...
gelgelelim film olum onlar. böyle şeylerde yok. sen orda kıvrım kıvrım kıvranırken kazansın diye, o eleman evde ağzında purosuyla şuh kahkahalar atarak para sayıyo. yani ben söyliyeyim haybeye kasıyosun.
aslen kötülere karsı bu kadar cifte standart uygulanmasını protesto etmektir.
misal jerry tom'dan kacarken duvara bir kapı çizer içinden gecer, ardından tom'cuğum gecmeye calısınca duvara toslar.. bu ne lan şimdi?! adalet mi bu? hani nerde eşitlik?..
tom'un o fareyi yakalamak için verdiği emeğe yazık değil mi?
nedir bu garibi bu kadar hakir görmeler, ezmeye calısmalar..
bir de sadece bacakları olan bir hatun gelir durmadan tom'u döverdi ya.. ah nasıl hüzünlenirdim ben o anlarda.. ***