ilk okuyuşta filmi çekilen kitaplar kötüdür gibi algılansa da aslında mükemmel kitapların filmi çekilirken bir türlü kitaptaki ortamı veya büyüyü izleyiciye verememe durumudur. sonuçta suçlu yönetmenler veya yapımcılar mıdır? hayır. film hazır gıdadır. tüketim toplumunun en rahat ve çabuk tüketebildiği kültür objelerindendir. kitap öyle değildir ama. emek ister. ruh ister. yorgun geceler ister. neticede;
- kasım abi koş!...
+ noldu lan rıfat?
- abi bir tespit yapmışım ki... aklın hayalin durur.
+ neymiş lan o?
- filmi cekilen kitaplarin kotu olmasi. nasıl tespit ama kasım abi?
+ farkını vereyim sıç rıfat.
- ama ama...
+ defol git lan!
kıtabın uzun olması ve maksimum 3 saat olarak çekilebilen filme sığdırılamaması sorunsalıdır. ( harry potter, the da vinci code, the lord of the rings)
aslında bu filmler kötü değildir ama okumak çok farklı bir şey olduğu için asla kişinin beyninde yarattığıyla filme çekilen aynı olmaz. dolayısıyla bu filmler kitabı okurkenki hissi vermez, veremez.
kitap yazarının yaşattığı hissi anlayamadan filmi çeken yönetmene bağlı olan durum. eğer bir kitabı filme döküyorsan kitapta sayfa sayfa yaşatılan o edebi değerleri sinemada kare kare anlatacak bir yönetmene ihtiyaç vardır. bu da kitabı dahi anlamadan veya yazarını dahi anlamadan filmini çeken yönetmenlerin ne kadar başarabileceği bir durumdur.
nedeni çok basittir; çünkü kitabı okurken kendi hayal gücünüzün zengiliğiyle karakterleri, mekanları , durumları kafanızda en mükemmel şekilde en güzel kamera açılarıya en iyi oyunculukla çekiyorsunuz. filmlerde ise başka birinin hayal gücünden izlersiniz kitabi.
kitap kötü değildir, kitaptan oluşturulan senaryonun 90 dakikaya sığdırılması ve bir kişinin bakış açısından anlatılması neticesinde filmin kalitesinin düşmesidir.