aynı tür sahnelerin bir çok filmde tekrarlanması hadisesidir. izleyiciye; yine mi aynı şey, aaa.. ben bunu daha önce seyretmiştim hislerini uyandırır ve bazıları vardırki artık seyirciyi baymıştır gerçekten. bazıları ise filmlerin vazgeçilmezi haline gelmiştir. o sahneler olmazsa olmaz...
Türk filmlerinde evladını kaybeden annenin yıllar sonra kendi çocuğuyla karşılaşması bir anda hiç bir şey olmamış gibi kaynaşmaları.Psikoloji bilimini alt üst etmiştir yıllarca.
kovalamaca sahnelerinde herşey hazırdır.
kötü adam kaçar, kahramanımız kovalar.
hemen metro istasyonundan içeri girerler.
şansa bak metro oradadır.
ulan bir günde göreyim, metro olmasın, bekleyin biraz.
bir de kötü adam yetişir biner, iyi adam bir kaç saniyeyle kaçırır.
yakalasan şaşarım zaten.
iyi adamlar hiçbir zaman kötü adamlar gibi bir anda ölmezler. Yere ya da birinin kucağına yatarlar ve son sözlerini söylemeden hayata gözlerini yummazlar. Kötü adamlarda ise durum farklıdır. Onların ölümleri bir anda gerçekleşir.
Tek istisna (bkz: köstebek)
beyaz adamın(evet hem beyaz olcak hem erkek olcak) renkliyi(renkli olmasına çok gerek yok beyaz adam tarafından ötekileştirilmiş olarak kabul edilsin yeter, kadın çocuk yaşlı göçmen siyah sarı vs.) beladan kurtarması. zira renkli, beyaz olmadan bi boka yaramaz
aile şirketinin her meseleyi bırakıp küçük oğlanın aşna fişnalarını konuşması. Evet, dizide veya filmde bir aile şirketi var ama anlayamıyorsunuz bu şirket nedir ne değildir. kolektif şirket mi komandit şirket mi, et mi satar süt mü sağar anlayabilene aşk olsun.
korku-gerilim filmlerinde kurban son sürat kaçar(arabayla,uçakla vs.) ama bizim katilimiz çok soğukkanlıdır hep yürür hiç koşmaz bile ama bi şekilde hemen karşısına çıkıp yolunu keser.
seni hep seveğim deyip ayrılan çift.
korku filmlerinde ıssız tavan arasında yerde eski bir eşyasını bulan karakterin, eğilip eşyayı aldığında arkasında ecinni vs. görmesi.