filmin konusuna ve türüne bağlı olarak değişen ağlama durumu. kişinin duygularının kabarması ve kendini tutamayıp gözyaşlarının aşağı doğru yuvarlanması olayı. kadınlarda ve özellikle romantik film izlerken daha sık görülen eylem.
söz "Babam ve Oğlum" filmiyle kendini bulmuş , filmler ne kadar değişirse değişsin sinema nereye giderse gitsin mutlaka var olacağını en karizma takılanına bile öğretmiştir.
yanınızdaki hissiz şahsın gözünüzden süzülen bi damlacık yas yüzünden sizle dalga gecip gülmesiyle filmin en hönkürerek aglıyacağınız sahnesinde söylenilenleri bile duyamamanıza sebep olacak hadisedir. hee yok ağlamamak için kasarsanız da başınızın kopcak gibi ağrıyacagı süphesizdir. bazı filmler vardır bi de bitince de ağlamaya devam edersiniz. *
ben ki, kemal sunal'ın ibo ile güllüşah filminin sonunda hakime; "o benimm canımmdır" diye yalvaran küçük kız için saatlerce gözyaşı dökmüş biriyim.
film izlerken ağlamayan insanlar hep garip gelmiştir bana. kendimden bahsetmeyi de çok severim ayrıca. megalomanlığımı yüzünüze çarparak saklama çabalarımı hoşgörüyle karşılayın lütfen.
züğürt ağa filmini defalarca izledim, ağlamadan bitirdiğimi hiç hatırlamıyorum.
demir maskeli adam diye bi film vardı, bir klasik olmasa da güzel film. tavsiye ederim. filmin sonunda dartagnan bu dünyadan göçmüştü, hem de oğlunun eliyle. gözlerim şişmişti lan ağlamaktan. ne katile acıdım, ne maktül için üzüldüm. benim gözyaşlarım; ihanetle sonuçlanan iyilikler içindi.
hokkabaz filminin sonunda hüngür hüngür ağladım ben, sinemanın ışıkları açılmıştı, herkes görüyordu beni.
herkesin içinde...
hüngür hüngür...
kadın kokusu filmi de ağlatmıştı beni, kör bir adam.
hep ağladım ben, biterken filmler.
sonra adını şimdi hatırlayamadığım bi film vardı. çocukken izlemiştim, ben hiçbir şeye bu kadar ağlamadım. eminim. gargi adında bi canavar vardı. tatlı mı tatlı bişeydi. demir ile besleniyordu. tuzlu su yakıyordu canını...
bir çocuğun gözyaşlarıyla can bulmuştu.
6-7 yaşlarındaydım sanırım. japon çizgi filmlerindeki gibi, bardaktan boşalırcasına, bahçe sularcasına ağlıyordum.
filmin sonunda gargi çocuk için kendini feda etti.
tuzlu suda acı çekerek...
bazı insanlar dışarıda kendini güçlü gösterirler, ağlayamazlar. en acı olaylara bile tepkisiz yaklaşırlar. duygularını içeri atarlar. bir film izlediklerinde ise filmdeki en ufak acıklı sahnede içteki tüm sıkıntılar dışa çıkar, ve kişi ağlamaya başlar.
(bkz: kendimden biliyorum)
insanın hayat akışında dışa vuramadığı şeyleri bir film karesi ile dışarı atma yöntemidir aslında. olur olmadık yerde boğazınıza bir yumruk oturabilir. doğaldır. saftır.