kota sorunu olmayan kişilerde rastlanandır. aksi taktirde babadan ağır laflar işitilir yahut maaşın internet faturasına yatırılıp, sonrasında ise açlıktan yerlerde sürünme ile son bulur...
10 mbps fiber optik internetiniz varsa hastalık haline gelebilir. bende ki hastalığın gelişimi şu şekilde seyretti: yurtdışında okuyoruz, haliyle memleketi özlüyoruz. birgün okulun çalışma salonunda youtubeda takılırken, youtube videolarını indirmeyi keşfettim. Avrupa yakasını ilk öyle indirmiştim.
Başka birgün bu dizilerin, görüntü kalitesi yüksek şekilde* rapidshare le yayıldığına şahit oldum. Sonra rapidshare hesabı aldım, divx olayına girdim. Sonra standartlar yükseldi tabi. Unseen falan tanımış olduk. Her indirdiğimiz film 2 gb falan.
Kendimizi geliştire geliştire 1080p izlemeye kadar geldik. Ha bu işin sonu var mı, kesinlikle yok. Filmleri arşivlemek mantıklı mı, kesinlikle hayır. Bugun divx olanlar yarın x264 olmuş. bugun x264 olanlar yarın başka bir format olcak. hep en kalitelisi çıkcak. bütün filmleri indir dur baştan. iyi kalite bir divx 2 gb - 3gb arası, iyi bir x264 720p film 4.6gb - 9gb, iyi bir 1080p film yaklaşık 20 gb. kalite arttıkça, boyutta artar, donanım gereksinimide artar. en iyisi izleyip silmek o yüzden.
izletirken öğreten cinsten bir hastalıktır. ufkun genişlemesini sağlar, olaylara daha farklı açılardan bakılmasına yardımcı olur. kelime dağarcığını her geçen gün geliştirir.
bu hastalığa sahip insanların bilgisayarlarından mütemadiyen bıdıp bıdıp diye sesler çıkar ve bu sesleri her duyduğumda benim aklıma nedense hep gizlice bilgisayar oynadığım, 146'dan kaçak bağlanıp fear of the dark'ı bir günde indirdiğim, babamın fatura ayrıntısında kuzey koreyi görüp bilgisayarıma linç girişiminde bulunduğu zamanlar gelir. ev arkadaşlarınızdan birinin bu illete yakalanması durumunda, sizin de benim gibi nostaljik tatlar yakalamanız kaçınılmazdır.
(bkz: interneti slowmotion kullanmak)