ebabil sürüsü lazer güdümlü sıcak taşlarla çok enteresan bir hava operasyonu icra ettiğinden mümkün olan durumdur. ancak yenilen şey fil sürüsü değil içinde sadece bir filin olduğu bir ordudur. söz konusu fil de kabeyi yıkmaya gelen ebrehe nin getirdiği fildir. kendisi allah tan aldığı emirle olduğu yere çökmüş ve kendisini mızrakla dürterekten yerinden kaldırmaya çalışan bakıcısına nuh demiş peygamber dememiştir. tam o sırada bölgeye intikal eden ebabil filosu bıraktığı taşlarla mükemmel bir ağır bombardıman yapmış ve ebrehe nin ordusunu "yenmiş ekinlere" çevirmiştir.
dursun ali erzincanlı'nın elli iki gün şiirinde de anlatılan, tüyler ürperten olay.
ahada şu;
--spoiler--
Elli Iki Gün
Alemlerin Rabbi olan Allah
Bir peygamber gönderecekse eğer
Yıldızlarla duyurdu bu haberi
Kamer menzillerinde üç yıldız doğar
Şimdi son kez doğacak yıldızlar
Müjde üstüne müjde
Nur üstüne nur gibi,
Şimdi son kez müjdeleyecek
O son aziz Peygamberi;
Elli iki gün var;
Hane-i Saadette hüzün ve sevinç iç içe
Tesellisini bekliyor annelerin annesi,
Eşini kaybetmiş hazin bakışlarıyla
incisini bekliyor
Belki o minik kalp atışlarını duyuyor.
Belki gözyaşı döküyor,
Babasız dünyaya geleceğine,
Ama taşıdığı rahmetin farkındadır Hz. Amine
Tam elli iki gün var.
Ve yıldızlarında ötesinde hazırlıklar
Kuşlar var,
Kuşlar;
Bakışlarıyla mesafeler aşmakta
Kuşlar;
Dünyadan çok uzakta;
Ama hızla dünyaya yaklaşmakta;
Tam elli iki gün var;
Mekke-i Mükerreme’de bir felaket haberi;
Yemen valisi Ebrehe, Kabeye saldıracak!
Abdülmuttalib in alınan iki yüz devesi
Mekke reisi, develerini istiyor,
Kabenin sahibi Kabeyi koruyor!
Ebrehe öfkeli; Onu bana karşı kimse koruyamaz diyor.
Kureyş in Ulusu son sözünü söylüyor;
Ben Ona karışmam, işte Sen işte;
Elli iki gün var;
Mekke halkı tepelere yürüyor, dağ başlarına
Mekke boşaltılır, Harem-i Şerif mahsun, Abdülmuttalib mahsun
Kureyş in Ulusu Kabenin halkasına tutunur,
ilahi, dokunulmazlığı tehlikeye düşmüş olanları koru
Kabeyi ve Kabe Halkını Koru
Ve ardından da yürür Dağlara,
Bir tek örtüsü kalır Kabenin
Yemen alacası bir örtü
Hane-i Saadet yalnız, makam-i ibrahim yalnız
Hicri ismail, Hacer-ül Esvet,
Ve Kabe-i Muazzama yapayalnız
Ve Kuşlar;
Ayak yapılarından belli ki, sadece uçmak için yaratılmışlar,
Bir yere kesinlikle konmayacaklar
Kuşlar; hızla dünya semasına yaklaşmakta.
Elli iki gün var
Muassaf vadisinde Ebrehe nin ordusu,
En önde devasa bir fil, ardında altmış bin sefil,
Kabeyi yıkmak için harekete geçiyor.
Daha adımını atmadan fil, Ebrehe nin yol göstericisi Tufeyl,
Yaklaşıp kulağına bir şeyler fısıldıyor;
"Mamut, sağ ve selametle geldiğin yere dön!",
Çünkü sen, Allah ın dokunulmaz kıldığı memlekettesin
Ve Tufeyl de çekilir dağlara
Ve fil dizlei üstüne çöker; orduda bir kargaşa.
ne oldu bu file?, yönü başka tarafa çevrilince koşuyor,
Hem de delice bir süratle…
Ama Kabeye doğru döndürülünce yüzü, kapanıyor dizlerinin üstüne.
Ucu sivri demirler sokuluyor burnuna, Mamut kalksın ve yürüsün diye,
Ama nafile;
Tam o esnada gökyüzünde Yemen tarafında bir karartı,
Kapkara bir bulut gibi, deniz üzerinden git gide yaklaşan,
Yaklaştıkca netleşen bir karartı;
Ve dehşetle açılan gözler;
Ve sapsarı kesilen yüzler
Bir ses:
"Dayana bilecekseniz bakın" diyor. Çünkü,
Gökten Ebabiller yağıyor;
Yeryüzünde hiç görülmemiş kuşlar, irili ufaklı, bölük bölük, fırka fırka,
Birbiri ardınca,
Başları vahşi hayvanların başı gibi, gagalarında ve ayaklarında taşlar,
Pişirilmiş çamurdan.
Kanatları benek benek karbeyazı,
O ilahi nurdan, ve alınlarında bir yazı;
"EL KAHHAR"
Belli ki azap için yaratılmışlar.
işte başlıyor azap
Ebrehe ile altmışbin kişilik ordusu ve sicim gibi yağan taşlar
Taşlaşmış yürekleri söküp çıkaran taşlar.
Elli iki gün var,
Kabe yalnız değil, Kabe sahipsiz değil.
Ve haykırıyor Kabe;
Takip eden Allah, nereye kaçıcaksınız?
Takip eden Allah
Bu gün fil ordusundan bu azabı tatmayan hiç kimse kalmayacak.
Ebrehe malup, galip olan Allah,
Biliniz ki sonunuz alevli bir ahtır.
intikam alanların en hayırlısı Allah tır.
Yarabbi;
Bu gün ve bu günden sonra,
Eğer bir Ebrehe ruhu, toplayıp ordusunu, yürürse haremine
Ne olur Ebabillerini gönderme.
Muhammedi muhabbetle dolu bir tek kalpde duruncaya dek gönderme kuşlarını.
O gün dağlara çekilen halk,
Nasıl korku içinde izlediyse Onları,
Bu gün Ebabiller izlesin bizi,
Ve yeryüzü duysun sesimizi
Kabe i Muazzamanın koruyucusu biziz,
Çünkü biz Ümmeti Muhammediz
Ebabiller uzaklaşırkan Mekke den
Kabe i Muazzama Gönüller Sultanını bekkliyor.
Anneler Annesi Gülünü bekliyor;
allah'ın kuşların alnına kahhar yazıp düşman üzerine göndermesini konu aldığına inanıldığı takdirde iman edilmesi icap eden garabet.
olayın tarihi incelendiğinde peygamber'in dedesi abdülmuttalip'in mekke'yi işgale gelen habeş ordusuna karşı arap aşiretlerini birlik olmaya çağırdığına ulaşılır. yetişen ebabil sürüsünün anlamı da gelen takviye kuvvetler olsa gerektir. yoksa allah bizim savaşımızı kendisi verecekse o zaman insanı niye yarattı.
benzer bir tartışma ilyada ve odysseus için de yapılır. ilyada'da tüm savaş tanrılar katındaki pazarlıklar ile açıklanırken odysseus'ta kahraman aklı ve becerisiyle bir çok badireden kurtulur hatta poseidon'dan bile...
kuran ayetleri tefsir bilimi açısından muhkem ve müteşabih ayetler olarak ayrılırlar. bu sureyi lafzındaki gibi anlamamız için allah'ın her başımız sıkıştığında bize gökten yardımcı göndereceği sonucunu da çıkarmamız gerekir ki birinci dünya savaşında böyle bir şey olmadı. öyleyse bu sure müteşabih ayetlerden oluşmuştur. anlamı da düşmana karşı birlik olma gerekliliğidir.
belki o gün oradan bir ebabil sürüsünün geçmesi zafer işareti olarak anlaşılmış ola bilir. ebabillerin tiz çığlıkları belki filleri korkutmuş da olabilir. uğursuz çığlığıyla bilinir zaten ebabil ama zaferi allah'a bağlamak insanın kaderi ile ilgili son 4000 yıllık birikimi inkar edip gerisin geri ilyada'ya geri dönmektir.
hayır ve şer'in allah'tan gelmesi konusu illa allah'ın olayları bire bir etkilemesi anlamına gelmez. o gün orada toplanıla bilmesi de allah'tan gelen bir şeydir. o zaferin kazanılması için düşmanın oraya gelmesi de allah'tandır.