yabancı şarkılara türkçe söz yazarak oluşturulan aranjman parçalardan nefret ederdi. türk müziğinin özgün olması gerektiğini düşünürdü. bu hususta sezen cumhur önal ile davalık olmuştur.
"kimileri için az bulunur derler, kimileri için yüzyılda bir gelir.
onun gibisi asla gelmeyecek"
ferhan şensoy
65'te başladığı müzik hayatına neleri sığdırdığına bakarsınız, diskografisini dinlersiniz ama inanamazsınız,
türkiye'de çıkan: en eğlenceli beat, en muhteşem folk, en muhalif rock, en böyle göğsünüze oturup kalkmayan slow örneklerini o vermiştir.
hiçbir zaman unutulmayacak, yine de en tanınmış dönemi ortadan kaybolduğu 70'lerin ilk yarısı olacaktır.
meşhurluk hastalıktır, o ise bu hastalığa çocukluğunda yakalanıp atlatmış olmanın bahtiyarlığı içinde aramızdan ayrılmış, kalbimize taşınmıştır.
türk insanının hala değerini anlayamadığı usta müzisyeen. özellikle vurulmuşum, emmo, yeterki ve zaman zaman parçalarıyla dinleyicileri kendine hayran bırakan bestekar.
onun sesinden vurulmuşum adlı eseri duymak ve işitmekle beraber elinize büyük bir güç geçtiğini hissedersiniz. başka hiçbir şarkı bu kadar hisli, bu kadar içten ve bu kadar duru okunmamıştır.
biri "ben gidersem" mi dedi ne? kadife bir ses sunuldu sanki tabaklara kabus gibi bir isme rağmen. yumuşatıverdi geceyi..
ardından usul usul bir ıslık ıslattı geceyi. yaşlarsa dokulur arada. gitmeler, kalmalar, aradan geçen kimine ufak kalbe kocaman gelen bir yıldan sonra. -çektiğim acıların demindeyim bu akşam- ben anlamazdım tabi o zamanlar. anlamaya çalışmaksa; tüm eski sevgililer gibi "gereksiz" geldi insanlara. çabalamak bazen yersiz bir gayrettir derim hep. buldum da yitirdim. "bir harmanım bu akşam"..
zamanlamada ayrıldı yollar, upuzun yollar girdi, çoğu zaman trenlere küstük anlamsızca. halbuki beni sana, seni bana vardırırdı o trenler ve belki çıldırırdık başımı goğsune yasladığımda. belki bir kez olsun gerçekten akardı yaşlarımız. gorebilir miydik dersin o zamanları? gorebilirdik de biz mi bilemedik? ben "farketmeden" hiç farketmeden senin olmuşum der bir ses sakin sakin..
gül bahçemden sunar gibiyim "güzel ne güzel olmuşsundur" sen. yaz bitiyor, gozlerinde dalgalar, denizler ve ben ne derinde yüzerdim. gozume kaçıyorsun artık, yoruldum.
"zaman zaman" soluyorum saçlarının kokusunu, rüzgara aşığım. her falda, her ayrılıkta, her kavuşmada, her yaşlı gozde bir sen. belki bir ben, kabullenemediğim. sonra bir adam yine fısıldıyor, dalga mı geçiyor ne? -sigaramin dumaninda dudagima konuyorsun- şehir sussun ve tüm yüksek yapılar yıkılsın, eseceğim.
belki ilk cümleleri olmalıydı bir yazın ve yazının,- bilmezler nasıl aradık birbirmizi, bilmezler nasıl sevdik- keman içimi gıcıklıyor. yoksa "iki parça can" mı desem?
yalnızlıktan yana şikayetim yok, sıkıntım zamanla. bunu sana bir türlü anlatamıyorum, bak diyorum, bazı şarkılarda oyle tiktaklar var ki işliyor, içinden deniz geçen şehirlerde arıyorum yüzünü ve zaman zaman yine geçiyor. anlamıyorsun. halbuki -sen- anlamalısın..kendi bekler acelem "yadigar"..
bırakacak gibi oluyor bazen yarı yolda "kalbim". ortada buluşmaktan aciz iki insan var şimdilerde. -her sey benim kalbimdir cunku pek yarasmaz bu dunyaya- diyor unuttuğun şair. yaraşamadık mı yanaşırken ben senin ıssızlığına..
içime güller salıyor bazı bazı adın. susuzluğumu getiriyor aklıma. evvel zaman içinde, dünya alem dışında bir masaldı ve güzel gozlerinin meyhanesinde her gece -koy koy koy koy- demek var işte. "serserinim"..
müziğin usta adamı..ruhu şad olsun.yokluğu büyük eksilik, şarkıları ise avuntu.
bütün şarkılarında dinlerken akılda aynı düşünce.
(bkz: güzel ne güzel olmuşsun)
Sanma ki
Sana baktığımda
Aklımdan aşklar gelip geçiyor...
Sana bakınca
Kendimi soyut bir aynada
Seyrediyor gibiyim...
Nasıl ki / Karşılıklı iki ayna
Çoğalıp gider /
Öyle...
Sırtımda bir şüphe küfesi
Sürüyorum...
Tam ıssızlığımın kavşağına gelince
Sanma ki aklımdan
Aşklar geçiyor.
Kendimi kendimden sıyırıp
Sarılıp /
Doyasıya öpmek istiyorum
Nasıl ki karşılıklı iki ayna
Çoğalıp gider
Öyle...
Görüşleri ve fikirleri her ne olursa olsun her kesimden insanı o büyülü sesiyle etkilemyi başaran sanatçı . Vurulmuşum şarkısını günde en az bir kere dinlemeden rahatlayamam.Bir şarkının sözleri ve müziği bu kadar mı güzel olur canım? dedirtebilen şarkı.
Fikret Kızılok-Vurulmuşum
Vurulmuşum, dağların kuytuluk bir boğazında
Vakitlerden bir sabah namazında
Vurulmuşum, yatarım kanlı, upuzun
Kirvem mallarımı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil bu
Dom dom kurşunu
Paramparça ağzımdaki
Vurulmuşum, dağların kuytuluk bir boğazında
Vurulmuşum, düşüm gecelerden de kara
Canımı alırlar ecelsiz, sığdıramam kitaplara
Vurulmuşum, düşüm gecelerden de kara
Kirvem mallarımı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil bu
Dom dom kurşunu
Paramparça ağzımdaki
ayna gibi karşılıklı çoğalıp giden
kimi zaman habersizce elimden tutan
gölge gibi adım adım peşimden koşan
(*)
inandığım, alıştığım, paylaştığım sen vardın
sevindiğim, aldandığım, avunduğum sen vardın
yalanımı söylemeden gözümden bilen
düşeceğim tuzakları önceden gören
yalnızlığın ortasında yanımda duran *
oysa şimdi kalbindeki ateşi
söndür, öldür, unut gitsin diyorsun
o kadar olsa
unuturdum biliyorsun...
unutulması mümkün olmayan insan, şahane sesiyle insanı alıp götürür, huzurla yatsın.
onun yorumladigi sarkilarin, o*ndan baska kimse tarafindan soylenmesini istemedigim ustad. tutunsuz ve uykusuzken dinlenen, irin gibi biriken hislerin, bogaza dugumlenen sarkilarin bestekari.
ic sikintisini, kalp cikmazlarini bu kadar icten anlatabilen bir insan daha var mi?
"eğer bir albümüm çok satarsa; bir yerde yanlış yapmışım demektir..." diyerek, işleyişe lafın allahını sokan, piyanoda basılacak akorları gitarda basan, barış mançonun dağlar dağlar 45'liğini güzel ne güzel olmuşsunla yerinden eden; "değerimi bilen bilir, bilmeyenler sağ olsun..." diyerek gözlerini yuman efsane!! aziz nesine yaptığı şarkı için: