(*)kimileri tarafından yanlış anlaşılan bir konu vardır hakkında. sscb köpeği falan değildir. sscb ile "mutualist" bir ilişki kurmak zorunda kalmıştır. sonra da sovyetler birliği tarafından arkadan vurulmuştur.
ikincisi ise, guantanamo konusundadır. guantanamo üssü resmi olarak küba topraklarında değil, amerikan topraklarındadır. bu yüzden guantanamo kapatılamamaktadır. bunun için uluslar arası arenada taa che'nin hayatta olduğu zamanlardan beri mücadele vermektedir. hakkını yememek lazımdır bu konuda.
ama gel gelelim yaşı başı almış gitmiştir. kanımca, tüm daha önceki yazdığım nedenlerden ötürü artı küba'nın devamlılığı için ülkeyi yönetebilecek adam gibi adamları seçip demokratik bir şekilde o koltuğu bırakmalıdır. malum, sonsuza kadar yaşamayacaktır çünkü.
ha bir de burada ve hakkında yazdığım diğer nötral şeylerde ne dediğimi bağırsak** uçlarıyla anlayıp fantastik çıkarımlar yapan duygusal demagog şebeklere de akıl mantık diletmiştir kendisi.
"küba, imparatorun çıkarlarının ateşli bir gardiyanı olan uluslararası para fonu (imf)'na üye olmayan ve üye olmak da istemeyen birkaç ülkeden biridir. eğer ellerimiz ve kollarımız, bretton woods'da üreyen ve ondan vazgeçmesi gereken ülkeleri de istikrarsız ve yokedici hükümetlerle politik olarak yıkan bu kötü kurum tarafından bağlanmış olsaydı, yukarıda saydıklarımdan hiçbirini gerçekleştiremezdik. dünyaya adaletsiz ve akıl dışı ekonomik düzenlerini empoze eden imf ve neoliberalizmin çifte boyunduruğuna bağlananlar için çıkış yoktur.
sosyalizm olmadan, ülkemizdeki herkes maliyetleri çok yüksek olmasına rağmen, dini inançları veya politik görüşleri sorgulanmaksızın ücretsiz sağlık ve ücretsiz eğitim hizmetlerinden faydalanamazdı.
sosyalizm olmadan, uyuşturuculardan, genelevlerden, kumarhanelerden, organize suçlardan, ölüm mangalarından, linç girişimlerinden ve kanun dışı cezalandırmalardan temizlenmiş bir ülke olamazdık.
sosyalizm olmadan, kübalı aileler çocuklarının sağlıklı, iyi eğitim görmüş, yetenekli insanlar olarak büyüdüklerini göremez, uyuşturucu kullanacağı, suç işleyeceği veya sınıf arkadaşı tarafından okulda öldürüleceği gibi korkulardan uzak olamazdı.
sosyalizm olmadan, küba bugün olduğu gibi yarımkürede abd toplumundan bile kâr elde eden uyuşturucu akışının karşısındaki en sağlam bariyer olamazdı.
sosyalizm olmadan, küba 42 yıldır, avrupa'nın birçok köşesinde olduğu gibi, başka bir dünyadan gelmiş gibi garip kıyafetler giyen adamlarla ve isyan karşıtı araçlarıyla, coplarla, kalkanlarla, plastik mermilerle, gözyaşartıcı gazlarla, biber gazlarıyla ve diğer araçlarıyla halkının üstüne saldıran polislerin baskısından ve vahşiliğinden acı çekmekten kurtulamazdı.
böyle şeylerin küba'da neden olmadığını anlamak batı için oldukça zor. onların birlik, politik bilinç, dayanışma, özveri, cömertlik, yurtseverlik, ahlaki değerlerle zenginleştirilen gerçek bir devrimin sağladığı eğitim, kültür ve adaletin vaat ettikleri hakkında en ufak bir fikirleri yoktur.
sosyalizm olmadan, yüz binlerce kübalı enternasyonalist görevleri üstlenemez, ülkemiz afrika'nın bir parça toprağı uğruna bile sömürgeciliğe karşı verdiği mücadeleye katkıda bulunamaz, ayrımcılık, ırkçılık ve faşizmin nefret dolu sisteminin görünüşte yenilmez olan kuvvetlerine karşı mücadele ederken bir damla kanlarını bile dökemezlerdi.
güney afrika ve afrika kıtasındaki diğer ülkelerle ticaret yapan, oralarda yatırımları bulunan ve buralardan muazzam kârlar elde eden ülkelerden hiçbiri -küba'nın afrika'da gördüğü, sahip olduğu ya da istediği bir parça toprak bile olmamasına rağmen- bu fedakarlığın paylaşılmasında en ufak bir katkıda bile bulunmadılar.
bizi afrika'dan ayıran muazzam uzaklıklar bu küçük, abluka ve kuşatma altındaki adayla aramızda dayanışma ruhunun bulunması için aşılmaz bir engel oluşturmadı.
sosyalizm olmadan, devrim'in yarattığı sonu gelmez insan kaynağı sayesinde 40 binden fazla kübalı sağlık görevlisi 90'dan fazla ülkede oluşturulan gönüllü uluslararası işbirliğine katılamaz, latin amerika, karayipler ve afrika'daki 16 ülkede geniş kapsamlı sağlık programlarını geliştirmek için yardım edemezdi.
sosyalizm olmadan, üçüncü dünya ülkelerinden gelen 15 bin 600 öğrenci küba üniversitelerinde eğitim göremez, bu ülkelerden gelen 11 bin öğrenci küba'da yüksek lisans eğitimi göremezdi.
sosyalizm olmadan, 24 ülkeden ve 63 etnik gruptan genç insan latin amerika'daki saygın tıp okullarımızda eğitim göremez ve her yıl 2 bin yeni öğrenci bu okullara kayıt yaptıramazdı.
sosyalizm olmadan, toplam 1500 öğrencisiyle ve 50 ülkeden her yıl gelen 588 gence eğitim veren uluslararası spor ve fiziksel eğitim okulu'nu kuramazdık.
sosyalizm olmadan, 1986'daki çernobil felaketinden etkilenen üç ülkenin 19 bin çocuğuna ve yetişkinine bu özel dönemin ortalarındayken sağlık hizmeti sunamaz, brezilya'nın goias kentindeki radyasyon sızıntısından zarar gören 53 kişiye de elimizi uzatamazdık.
saldırgan ve ahlaksız bir yönetim
bizim diğer insanlarla paylaştığımız şeyler, kübalı yurttaşlarımızdan hiçbirisinin milyonlarca orta düzey teknisyenden veya üniversite eğitimi almış profesyonellerden biri olmaları fırsatını engellemedi. bu, çok daha azıyla çok daha fazla iş; reklama, silahlara, uyuşturucuya ve lüks maddelere harcanan parayla ise herşeyin yapılabileceğini gösteriyor.
sosyalizm olmadan, küba, aslında çok da sıkılmadan, hegemonyacı süper gücün hükümetlerinin adaletsiz ekonomik düzenlerini, aç gözlülüğünü, yırtıcı, ikiyüzlü ve ahlaksız politikalarını hiçbir misilleme veya saldırganlık korkusu taşımadan uluslararası toplantılarda özgürce teşhir eden neredeyse tek ülke olmanın gıpta edilecek ayrıcalığından memnunluk duyan küçük bir ülke ve bu ilgiyi en çok hakeden meselelerin sadık bir sesi olarak dünyadaki pek çok insana örnek olamazdı.
sosyalizm olmadan, küba, gerçekten ülkemize karşı düşmanca veya aşırı derecede saldırgan davranan 9 abd başkanının -dürüst olmak gerekirse carter hariç- düşmanlığına dayanamazdı. yakın zamanda başkanlık tahtına oturanı da eklemek istiyorum; uluslararası arenada attığı ilk adımlardan ve danışmanlarıyla miami'deki terörist çetesinin konuştukları dilden de tahmin edileceği gibi saldırgan ve ahlaksız bir yönetimle karşı karşıya kalabileceğimize dair işaretler var.
sosyalizm olmadan, okur yazar olmama oranını sıfıra çekemezdik.
sosyalizm olmadan, istisnasız ülkenin en uzak ve en ücra köşelerinde bile bütün çocuklarımız için okullarımız ve öğretmenlerimiz olamazdı. ne ihtiyacı olanlar için özel olarak hazırlanmış okullarımız, ne % 100'lük ilköğretim düzeyimiz ne de % 98,8'lik ortaöğretim düzeyimiz olabilirdi. tam bir bilimsel eğitim veren meslek okullarımız, üst düzeyde eğitim veren yüksek okullarımız, askeri okullarımız, spor akademilerimiz, fiziksel eğitim ve spor okullarımız, ticaret okullarımız, profesyonel teknik ve politeknik eğitim enstitülerimiz, işçi ve köylüler için kolejlerimiz, dil okullarımız veya sanat okullarımız ülkenin her bölgesine yayılamazdı.
sosyalizm olmadan, küba'nın bugün 700 bin üniversite mezunu, 15 öğretmen eğitim koleji, 22 tıp okulu, toplamda 51 yüksek eğitim enstitüsü, 137 bin üniversite öğrencisine eğitim veren fakülteleri olamazdı.
sosyalizm olmadan, 67 bin 500 doktorumuzla 250 binin üzerinde profesör ve öğretmenimizle, 34 bin fiziksel eğitim ve spor eğitmenimizle, bu üç kategoride de (nüfusla orantılandığında) dünyadaki en yüksek düzeyi yakalayamazdık.
sosyalizm olmadan, spor, insanların bir hakkı olamaz ve küba, (nüfusla orantılandığında) dünyada en fazla olimpiyat madalyası kazanan ülke olamazdı.
sosyalizm olmadan, bugün sahip olduğumuz politik kültür seviyesine ulaşamazdık.
sosyalizm olmadan, 30 bin 133 aile doktorumuz, 436 polikliniğimiz, 275 hastanemiz, hem genel hem de uzmanlık alanında hizmet veren cerrahi müdahale, pediatri ve doğum hastanelerimiz ile 13 adet uzmanlaşmış tıp enstitümüz olamazdı.
sosyalizm olmadan, ülkemizin 133 bilimsel araştırma merkezi ve on binlerce yönetici ve uzman araştırmacısı olamazdı.
sosyalizm olmadan, 1 milyon 12 bin emekli işçimiz, 325 bin 500 emekli aylığı alan yurttaşımız, istisnasız, gerektiğinde, ülkenin her tarafında sosyal refahı artıran sosyal güvenlik sisteminden faydalanan 120 bin insanımız olamazdı.
sosyalizm olmadan, parsellerle veya kooperatifler aracılığıyla kendi arsasına sahip olan 163 bin insanımız, kooperatif üretimi içindeki temel birimlerde kendi yerlerine, makinelerine ve ürünlerine sahip 252 bin tarım işçimiz olamazdı.
sosyalizm olmadan, ailelerin % 85'i kendi evlerine sahip olamaz, nüfusun %95'i elektrikten, % 93.3'ü içme suyundan faydalanamaz, 48 bin 540 km otoyol, neredeyse tamamı sulama, endüstri ve günlük hayatta kullanılan 1005 adet baraj yapılamazdı.
sosyalizm olmadan, doğum sırasında ölen çocukların sayısı binde sekizlerden daha aşağıya çekilemezdi. 13 bulaşıcı hastalığa karşı geliştirilen aşılar çocuklarımızı koruyamaz, insanlarımızın ortalama yaşam süresi 76 yıla çıkartılamazdı. hiv virüsü oranı abd ve kalkınmış diğer zengin ülkelerdeki gibi 0.6 değil de, 0.03% olmazdı. 2000 yılında kan bağışında bulunmak için gönüllü olan 575 bin kişi olamazdı.
sosyalizm olmadan, gençlerimizin 100%'üne eğitim aldıkları alanlarda iyi işler bulacağımıza, eğitimleri için onlara tüm fırsatları sunacak programları geliştireceğimize şimdi verdiğimiz gibi söz veremezdik.
sosyalizm olmadan, çalışmaları bizim maddi ve manevi ihtiyaçlarımızı karşılayan kol emekçileri ve entelektüeller, toplumda hakettikleri öncü role asla sahip olamazlardı.
sosyalizm olmadan, eskiden küçük görülen ve yüz kızartıcı işlerde çalıştırılan kübalı kadınlar, neredeyse tüm kalkınmış kapitalist ülkelerin ulaşamadığı bir hedef olarak; bugün ülkemizin teknik iş gücünün 65%'ini oluşturamaz, eşit iş için eşit ücret alamazlardı.
sosyalizm olmadan, işçi ve emekçilerin, yurttaşların, kadınların, devrim savunma komiteleri'nde örgütlenen semt sakinlerinin, ilk öğretim, orta öğretim ve yüksek öğretimde eğitim alan öğrencilerin, üniversite öğrencilerinin, küba devrimi gazilerinin kitle örgütleri olamazdı. bu örgütler, halkımızın büyük çoğunluğunu kapsayamaz, devrimci süreçte belirleyici bir rol oynamaz ve ülkenin kaderinde ve önderliğinde gerçekten demokratik bir katılım sağlayamazlardı.
sosyalizm olmadan, abd dahil, dünyanın pek çok ülkesinde olanın tersine; sokaklarında dilencilerin dolaşmadığı, çocukların yaşamak için çalışmak zorunda oldukları ve okullarına gidemeyip sokaklarda yalınayak dolaşarak dilenmedikleri, cinsel sömürüye maruz kalmadıkları, suç işlemedikleri, çetelere katılmadıkları bir toplum yaratamazdık.
sosyalizm olmadan, gelişmede, doğayı korumak için verilen inatçı ve kararlı mücadelede seçkin bir yere sahip olamazdı.
sosyalizm olmadan, ülkenin kültürel mirası savunmasız bırakılacak, yağmalanacak ve yok edilecekti. küba'nın en eski şehirlerindeki tarihi bölgeler mimari yapılarıyla tamamen uyumsuzluk gösteren yeni binalarla çevrilecekti. ziyaretçilerin, restorasyonu ve korunmasını gittikçe artan bir özenle sürdürdüğümüzü gördüğü başkentimizin en eski bölgeleri varolamayacaktı. genelkurmay sarayı'nın arkasında, yüzlerce yıllık bir üniversite binasının yıkılarak yerine gözümüze batan bir helikopter pistinin yapılması bu iddialarımız için yeterince sağlam bir delildir.
sosyalizm olmadan, dünyada pek çok insanı etkileyen yıkıcı yabancı etkisine dayanamayacak, ülkemizde bugün gelişen sağlam kültürel ve sanatsal hareketlere şahit olamayacaktık: restore edilen ve genişletilen yüksek sanat enstitüsü, devrim'in yarattığı saygın bir enstitüdür; sayılarını ülkenin her tarafında artıracağımız 43 mesleki ve peofesyonel sanat okulunda çok değerli bilgiler öğretilmektedir ve geçen yıl yaptığımız 15 yeni sanat eğitim okulunda bu yıl 4 bin genç eğitim almaktadır. toplamda 15 bin kişiye eğitim verebilecek bu okulara her yıl 4000 öğrenci alınacak ve yüksek okul derecesiyle mezun olacaklardır.
bugün 306 kültür merkezine, 292 müzeye, tüm halka açık olan 368 halk kütüphanesine ve 181 sanat galerisine sahibiz.
sosyalizm olmadan, tüm üniversitelerimizde televizyonlu kurslar açamayacak, ilk programlarında muazzam bir etki yaratamayacak ve kübalıları dünyadaki en eğitimli insanlar haline getirmek için genel kültürü yüksek bir seviyeye çıkaracak kaydadeğer bir başarı elde etmeye söz veremezdik.
300 gençlik bilgisayar kulübü çalışıyor ve 20 bin kişisel bilgisayar orta ve yüksek öğretimin hizmetinde. bilgisayar kullanma yeteneği tabana yayılarak okul öncesi eğitimden başlayıp üniversite düzeyine kadar çıkartılacak."
çökmeye çok elverişli bir rejimi uygulamakta olan, ilerleyen yaşına rağmen -belki de yerine geçecek birini hala bulamadığı için- görevinin başında bulunan iyi huylu diktatör. abdye meleşme ihtiyacı hissetmeyen asil siyasetçilerden.
latin amerikadaki olumlu gelişmelerin ardından,"emperyalizmden temizlenmiş özgür bir dünyaya emin adımlarla ilerliyoruz." diyen siyaset adamı.
(bkz: vamos bien)
Fidel Alejandro Castro Ruz (d. 13 Ağustos 1926, Mayari), Küba Devrimi'nin önderlerinden olan, Kübalı Marksist devrimci. Devrim sonrası, Küba devlet başkanı.
Orta halli ispanya göçmeni bir toprak sahibi olan Angel Castro y Argiz'in, aşçısı Lina Ruz'dan doğan evlilik dışı beş çocuğundan ikincisidir. Çocukluğu yoksul bir yöre olan Mayari'de geçmiştir. Oriente ilinin merkezi Santiago'daki Katolik okullarında ve Havana'daki Cizvit lisesi Belen ilahiyat Okulu'nda öğrenim gördü. 1950'de Havana Üniversitesi'nden hukuk doktoru olarak mezun oldu.
Öğrenciyken, 1947'de Dominik Cumhuriyeti'ne karşı başarısızlıkla sonuçlanan bir devrimci harekete ve 1948'de Bogota'daki kent ayaklanmalarına katıldı.1947'de Küba Halk Partisi'ne girdi.1950-52 arasında avukatlık yaptıktan sonra Temsilciler Meclisi seçimleri için Küba Halk Partisi'nden adaylığını koydu. Ama 10 Mart 1952'de iktidardaki Carlos Prio Socarras hükümetini deviren Küba'nın eski başkanlarından General Fulgencio Batista seçimleri iptal etti.
1953 başlarında Batista diktatörlüğünü yıkmak amacıyla küçük bir grup oluşturan Kastro, 26 Temmuz'da Santiago'daki Moncada Kışlasına 125 arkadaşıyla birlikte bir baskın düzenledi.Ama başarısızlığa uğrayarak tutuklandı.16 Ekim 1953'te Santiago'daki Küba Yüksek Mahkemesi'nde yapılan yargılamada Tarih beni aklayacaktır (La Historia Me Absolvera) cümlesiyle biten ünlü savunmasını yaptı.Mahkeme sonunda 16 yıla mahkum oldu.Juventud Adasında 21 ay hapis yattıktan sonra, Batista'nın emriyle cezasının geriye kalan bölümü bağışlandı.
1955'te Küba'dan ayrılarak Meksika'ya geçti ve 26 Temmuz Hareketi adlı yeni bir örgüt kurdu.ispanya iç Savaşı'na katılmış olan Kübalı Alberto Bayo'nun yönetiminde gerilla savaşı eğitimi gören örgüt üyeleri 2 Aralık 1956'da Granma yatıyla Küba'ya dönerek Oriente'de karaya çıktı.Burada hükümet kuvvetleriyle girişilen çatışmalarda arkadaşlarının çoğunu yitiren Castro, aralarında kardeşi Raul Castro ve Ernesto Che Guevara'nın da bulunduğu 12 arkadaşıyla birlikte Oriente'nin güneybatısındaki Maestra Dağlarına çekildi.Bu dağlarda iki yıl boyunca Batista'nın kuvvetlerine karşı başarılı bir gerilla savaşı yürüttü.Giderek siyasi desteğini yitiren ve bir dizi askeri yenilgiye uğrayan Batista, 31 Aralık 1958'de Dominik Cumhuriyeti'ne kaçtı.Castro 1959'un ilk günlerinde Havana'ya girdi.Hukukçu Dr. Manuel Urrutia Leo devlet başkanlığına, Castro da başbakanlığa getirildi.
Castro hükümeti ilk olarak fiyatları ve kiralarıdüşürdü.Ardından köklü bir toprak reformu başlattı; 40 hektarı geçen toprak bedelleri 20 yılda ödenmek üzere kamulaştırıldı ve halk çiftlikleri olarak işletilmeye başlandı.Önceleri Castro'ya karşı çıkmakla beraber 1959'a doğru gerilla hareketini desteklemeye başlayan Küba Sosyalist Halk Partisi (PSP) Castro ile ilişkilerini geliştirerek etkili bir konum kazandı.Bu durumdan tedirgin olan Urrutia'nın toprak reformunun ertelenmesi yönündeki baskıları üzerine, Castro istifa etti.Ama halkın yoğun tepkisi karşısında Urrutia görevinden çekilmek zorunda kaldı.Yerine Osvaldo Doticos getirilirken Castro yeniden başbakan oldu.
Bu sırada toprakların kamulaştırılmasından zarar gören ABD şirketlerinin baskısıyla ABD hükümeti Küba'ya karşı ekonomik ambargo uygulamaya başladı.Ekonomisi tek ürüne dayalı bir ülke olan Küba, öteden beri ABD'ye sattığı şekeri SSCB'ye satmaya başladı.ABD şirketlerinin elindeki rafineriler, şeker karşılığında SSCB'den alınan ham petrolü işlemeyi reddedince, Castro bu rafinerileri devletleştirdi.Bu gelişme ABD ile Küba'nın arasını daha da açtı.Devrimden sonra ABD'ye kaçan ve John F. Kennedy yönetiminden silah ve mali destek sağlayan Kübalıların Nisan 1961'de giriştiği Domuzlar Körfezi Çıkartması başarısızlıkla sonuçlandı.Castro çıkarmanın ardından yayımladığı Havana Bildirisi ile ilk kez, Küba'nın sosyalist politikalar izleyeceğini dünyaya duyurdu.1962'de SSCB'nin Küba'ya balistik füzeler yerleştirmesi ve John F. Kennedy'nin Küba'yı deniz ablukasına almasıyla dünya bir nükleer savaşın eşiğine geldi.Bunalım ancak ABD'nin Küba'da hükümeti devirmek için artık girişimde bulunmayacağına söz vermesi ve SSCB'nin Türkiye'deki Amerikan füze rampalarının kaldırılması karşılığında nükleer silahlarını Küba'dan geri çekmeyi kabul etmesiyle atlatılabildi.Bununla birlikte Merkezi Haberalma Örgütü (CIA) Castro'yu öldürmeye yönelik suikast planları düzenlemeyi sürdürdü.
Eğitimini hukuk alanında yapmıştır. 1952'de Batista'ya karşı giriştiği mücadele sonucunda hapsedilmiştir (1953-1955) ve ardından da sürgüne gönderilmiştir. 1956'da Küba'ya dönerek 26 Temmuz Hareketi'ni başlatmıştır ve 2 Ocak 1959'da iktidarı ele geçirmiştir.
Fidel Kastro 31 Temmuz 2006 tarihinde sağlık problemleri nedeniyle yetkilerini geçici olarak Başkan yardımcısı ve kardeşi Raúl Kastro'ya devretmiş ancak sağlık durumunun düzelmesiyle tüm yetkilerini geri alarak Nisan 2007'de görevinin başına dönmüş ve cia nın "küba lılar ölümsüzlüğün sırrınımı buldu acaba" diye kara kara düşünmesine neden olmuştur.
che ile birlikte konuşmuş,tartışmış,öğrenmiş ve öğretmiş insandır.silah arkadaşıdır.ama kübayı kurtardıktan ve başa geçtikten sonra che nin kübaya neden gittiği bir türlü açıklığa kavuşamamıştır.küsmü ayrılmışlardır.mektubunu ölmeden önce okuması che ile aralarını mı açmıştır bilinmez.
halkina hitap etmesini bilen, cümleleri kisa kurup, herkezin anlayacagi sekilde konusmasini bilen, hayran olunasi küba devlet idaresini elinde tutan kisi...
hangi halk başkanı vardır ki halkı tarafından bu kadar sevilsin?gözümün önüne gelen şapkası ve purosu ve ait olduğu yer kübayla fidel kastro bir bütündür.
küba halkının fakir olduğundan bahsedilse de en güzel enstrumantel parçaların oradan çıktığı düşünülürse halk pek de fakir değildir.mimari açısından hiçbir yerde görülemeyecek yapılara sahiptir.
fidel castro nun kübası sovyet rusyadan sonra çıkmaza sürüklenir söylentilerini berberinde getirmiş olsa da küba turizmiyle yakta kalmayı başardı ve hala da dimdik ayakta...ve fidel spnrası deniliyor küba da ne olur...hiçbir şey olmaz bence yine küba yolunda fidel kastro varmışçasına devam edecektir çünkü halkı fidele bağlıdır...
hıım demem lazım:viva la fidel!