“Devrimci Kemal Atatürk, bizim esin kaynağımız oldu. 1919'da Anadolu'dan emperyalistleri atmak için, Bandırma gemisiyle Samsun'a çıktı. Büyük bir zafer kazandı. Biz de tam 40 yıl sonra, ülkemizden faşistleri kovmak için Granma gemisiyle Havana'ya çıktık. Biz de zaferle kucaklaştık...”
komünizm düşmanı olan atamızı prim malzemesi yapan marksist dalyaraklardan biri.
"Komünizm, Türk Dünyasının en büyük düşmanıdır. Her görüldüğü
yerde ezilmelidir" Mustafa Kemal Atatürk.
saygıdeğer bir insandı kendisi. yol yaptılar da cebinden mi verdiler? sen işini yaparken patrona bak şu işi senin için yapıyorum diyor musun? karşılığında para alıyorsun değil mi onlar da bu hizmetlerin karşılığını fazla fazla alıyorlar merak etme yaptıkları bir lütuf değildir. başa kim gelirse gelsen hizmet etmek zorundadır.
al jazeera Türk yapımı, Küba'nın unutulmayan lideri, fidel castro'nun hayatını anlatan kısa bir belgesel film.
kimine göre bir kahraman, kimine göre ise baskıcı bir diktatör. https://youtu.be/gwMnzUuKaGs
sakallarını kesmemesinin nedenini şöyle izah etmiş devrimci.
" in order for a spy to infiltrate us, he had to start preparing months ahead — he’d have had to have a six-months’ growth of beard, you see. so the beards served as a badge of identity, and as protection, until it finally became a symbol of the guerrilla fighter. later, with the triumph of the revolution, we kept our beards to preserve the symbolism."
ha eleştirdiğiniz o sefalette. kapitalist ülkelerin kübya koyduğu ambargolar ile alakalı.
övdüğünüz kapitalizm sosyalizmin önünü kesiyor gelişmesin diye. sonra vay efendim ülke geriymiş. ancak bir geri zekalı bunu böyle düşünüp ahkam keser.
ha bu arada o geri kalmış dediğiniz ülke afrika'ya en fazla ilaç yardımında bulunan ülke.
ufacık bir ada devleti, yüzlerce ambargo'ya rağmen. elektrik, su, internet faturası olmadan. eğitim eşitsizliği olmadan, gelir ayrımı olmadan güzel bir şekilde yaşıyor. küba'daki düzeni anlamak isteyenler youtubedeki tarafsız vlog gezginlerinden görüp kendi karar versin.
Fidel Castro’ nun mutlu insanların ülkesi Küba için yaptıkları saymakla bitmez. Nüfusu yaklaşık 12 milyon olan Küba’da okuma yazma oranı %100 ve herkes için dokuzuncu sınıfa dek eğitim zorunludur. Büyük bir eğitim seferberliği başlatılmıştır, herkes sağlık ve eğitim hizmetlerinden ücretsiz yararlanmaktadır. Kurulan üniversitelerde özellikle tıp eğitimi çok başarılıdır. Küba, Latin Amerika ve 3. Dünya Ülkelerine binlerce doktor gönderen ve bu ülkelerden gelen 17.000 tıp öğrencisine ücretsiz eğitim veren küçük ama büyük bir ülkedir.
“Marksizm bana toplumun ne olduğunu öğretti. Bir zamanlar kuzey güney neresi anlayamayan ormanda gözü bağlı bir adam gibiydim. Eğer ki sınıf çatışmasının tarihini tam olarak anlayamamışsan veya toplumun zengin ve fakir diye ikiye ayrıldığından, bazı insanların diğerlerini sömürdüğünden bir habersen o zaman ormanda kaybolmuşsun ve hiçbir şey bilmiyorsun demektir”.
Küba deyince akla; şekerkamışı tarlaları, köpekbalıkları ve sakallı devrim muhafızları, Havana deyince de kıyıya vuran sert dalgalar, kaldırım kenarlarında çürümeye terk edilmiş en yenisi 1958 modeli Amerikan arabaları, yarı çıplak esmer kızlar ve yalın ayak başı kabak çocuklar gelir...
Türk komünistleri de Küba'nın "çocuk doktorluğu" alanında kaydettiği gelişmeleri anlatmayı çok severler.
Öte yandan küba için konuyu daha da ileri götürüp, "tüketim sorunu yok çünkü tüketecek hiçbir şey yok" diyorum...
Küba'da halkın cep telefonu, bilgisayar ve hatta DVD oynatıcı alabilmesine daha 10 yıl önce izin verilmeye başlanmıştı. ne menem iş? güya fidel castro halk devrimi yapmıştı değil mi?
mesela Halk devriminden önce Küba'da bilgisayar kullanımı serbest, fakat satışı yasaktı ama devrimden sonra komple yasaklandı...
castro öleli 2 yıl oluyor, şuan küba'da ortalama ücret yirmi yedi dolarmış. Bu gelirle cep telefonu, bilgisayar ve fırın alınamayacağına göre, devrimden sonraki özgürlük, aslında "turistlerle iş tutan" hanımları ilgilendiriyor.
Bu hanımlar ve de yolcu pisliğinden çöplenen bütün hancılar, Küba'nın yeni burjuva sınıfını oluşturuyorlar. Fakat "orospu" yazıp yeşilleri üstüne dökünce, "haminnenin mesleği" ortaya çıkmayacak ilerleyen yıllarda...
neyse değerli yoldaşlarım (!) konu bu değil!
konu şu; siz değerli kübacılar, fidel castro öldükten sonra küba'nın hızla kapitalizme kaymasını zaten gözlerinizle göreceksiniz de, devrim yapmak için devirmeye çalıştıkları diktatör batista döneminde, Küba'da iki yüz kırk bin otomobil vardı, aynı günlerde, Menderes Türkiyesi'nde yüz bin. Onların nüfusu yedi milyon, bizimki o zaman otuz beş milyon.
Batista Kübası, Latin Amerika'nın en zengin ve okuma yazma oranı en yüksek ikinci ülkesiydi (birincisi Arjantin)... Gayrı safi milli hasılası ise Portekiz'den ileriydi!
değerli yoldaşlar (!) size bir soru sormama izin verin; acaba bir diktatör gidiyor diğeri mi geliyor hep?
geriye kalan ise devrim niyetine halkın çektiği binbir türlü acılar mı oluyor?
--spoiler--
türk komünistleri de küba'nın "çocuk doktorluğu" alanında kaydettiği gelişmeleri anlatmayı çok severler.
--spoiler--
türk muhafazarkarları,yada faşistleri
küba'daki kanser aşısını 'çocuk dokdorluğu' na indirgimek yolu ile güya komünistleri basite almaya çalışırlar.
bi'de kadınlarının fahişe! oluşundan dem vurulurki
adama sorarlar; cumhuriyet'le yönetilen ülkelerde
vesikalı - vesikasız seks işciliği yapan kaç kadın var?
köprü altlarından hiç bahsetmeyeceğim.
gezegenimizdeki savaşlar,terör,komşularıyla sorunu olmayan
yegane ülkelerden biridir küba.
1959 öncesi kübanın eğitim durumu ispanyadan daha iyi, kişi başına düşen doktor sayısı ingiltereden daha fazla, bebek ölümleri fransa ve almanyadan daha azdı. Yok öyle sosyalizm geliştirdi felan, binanın tepesine son kiremiti koyan adamın "aha ben inşa ettim" demesiyle aynı mantıktır bu.