garip bir şahsiyettir, kendini diğer hocalardan farklı görür. haklıdır da kanımca. dersi tiyatraldır, monotonluğa karşıdır. konuları cinsellikle bağlantılar kurarak anlatır, böylece zihnimizde daha canlı yer tutacağına inanır. kız öğrenciler için zaman zaman zor anlar yaşatan bir durumdur bu. çok güzel bağlama çalar. konser de vermişti bize zamanında. biz de bunu kaydedip, internette yayarak 2. irem vakasını yaşatacağımızı söylemiştik. "hocam meşurrrr etçez sizi". o da "ben bulutsuzluk özlemi ve yeni türküyle çaldım genç" demişti arkadaşımıza. derse bir klu sıvalı, bir yakası içerde bir yakası dışarda gelirdi. tarz bir insandır kendileri.
öğrenci feyyat hocaya saati sormak ister.
-hocam saatiniz var mı?
-evet var.
hoca hiç istifini bozmaz, yürür gider. *
eğitim fakültesinin aykırı insanı. derslerinde ders dışı konuştuklarıyla popülaritesini tavana vurdurmuş. bir bilge bakışı ve edasıyla insanı kimi zaman sınıftan alıp götüren, öğrenciseverliği ve antiöğretim üyesi kimliğiyle bizlerin yıllarca kahrını çekmiş bir babacan.yardımcı doçent feyyat gökçe..
bir türlü dersin konusuna tam anlamıyla giremeyen ders değil de başka bir şey dinliyormuş hissine sıklıkla kapıldığınız, garip tavırlarıyla vereceği tepkileri önceden ölçemediğiniz ve bu durumdan hiç hoşnut olmadığınız, devamlı üniversiteyi beğenmeyen, başka bir yere gitmek istdeğini söyleyen, ama her nedense bir türlü gidemeyen,her sene kendisinin yazdığı, fakat içindekilerin hiçbir öğrenci tarafından anlaşılmadığı kitabını okumakta ısrar eden ve kesinlikle akademik kariyerle ilgili hiçbir şeyi temsil etmediğini,aksine insanı soğuttuğunu düşündüğüm, otomasyonda ders seçerken ismini gördüğümde bile ürktüğüm ve kaçtığım, derslerinde ne zaman 'bana bir şey söyleyecek' endişesiyle diken üstünde oturduğumuz türü ender bulunan bir şahsiyettir.
Çok değişik bir ders işleme tekniği olan konuları ne yapıp edip cinsellikle bağlanyan bir hoca. Bu şekilde unutmak için büyük çaba harcamanız gerekli.****
uludag üniversitesi eğitim fakültesi'nin en sıcak en öğrenci dostu hocasıdır. gerçi öğretmenlik mesleğine giriş dersinde, sırf satsın diye, kendi yazdığı devlet ve eğitim adında dersle alakası olmayan bir kitap okutup, kıçımızdan kan almıştır ama olsun. severiz kendisini ailecek.
eğlenceli fakat gerçekten derste ne yapacağı hakkında en ufak bi bilginiz bile olmuyor.
bazen acaba bugün ders işleyebilecek miyiz diye soruyor insan kendine.
gerçek anlamda düşünmenizi sağlayan uludağ üniversitesinin yegane akademisyenlerinden biridir. kelebek etkisinin sınıf yönetimi ile alakasını anlattığında gözümde daha da büyüyen entellektüel insan.
perşembe sabahları 8.45 dersine kendisinden en az 20 yaş küçük bizlerden çok daha dinamik ve canlı gelen fakat beklediği ilgiyi göremeyen hocamızdır. bizlerde zeka kırıntısı aramaktan yorulmuş olsa da, bazı arkadaşlarımızı çileden de çıkarsa, derslerini ilgi ve sevgiyle takip ettiğimdir. saygılar sunarım. *
Uludağ Üniversitesi hayatımın fitilini ateşleyen, zepzeki, capcanlı, zırzımlak coşkulu, yardımsever (aslında her "şey"i sever) malzeme avcısı, kelebek gibi uçup arı gibi sokan adam. Derslerimle uçmamı sağlayan yegane süpermen fabrikası.. O bir fabrikatör, o bir işçi, o bir o bir kelime bulamıyorum; yaşanası insandır o zat-ı çakmak taşı..
üniversiteye ilk başladığımız günlerde, "burası üniversite değil,burası lise leyn" tespitiyle toz pembe hayallerimizin pembesini götürüp, tozunu bırakan, tanışılası, ne halt etmeye çalıştığı anlaşılmaya çalışılası, biraz çaba gösterilip söylemeye çalıştıkları anlaşılmaya başlandığında büyük bir sevgi ve saygıyla bağlanılası uludağ üniversitesi eğitim bilimleri bölümü hocası. bir de kendi yazdığı kitabı vardır ki; okuduğunuzdan bi halt anlamazsınız ama yine de okursunuz. kişisel gelişiminize olağanüstü katkıda bulunduğu hissi verir. yazılanları çözümleyebilsek öyle de olurdu, bundan eminim * sınıfça tapıyoruz, 3. sınıfta sınıf yönetimi dersimizi kendisinden alacağımız günleri iple çekiyoruz.
Uludağ üniversitesi eğitim derslerinin fenomeni. eğitim konularını, cinsellik ve aşkla bağdaştırıp unutulması mümkün olmayan benzetme ve açıklamalarla en sıkıcı konuları bile öğrencinin aklına kazıyan, başka derslerde o konuyu işlediğinizde aradan yıl bile geçmiş olsa direk ''feyyat hoca ne demişti?'' sorusunu akıllara getiren, öğrenciye mümkün olan her yardımı yapmakta tereddüt etmeyen güzel insan... gerçekten üniversite öğrencisi olduğunuzun farkına varıp, ''ben üniversitedeyim harbiden yaa'' duygusunu yaşamak istiyorsanız feyyat hocanın bir kaç dersine katılmanız yeterlidir.
uludağ üniversitesi öğrenci işleri otomasyonu hesabınıza girip, sınıf yönetimi dersinize tıkladığınızda karşınızda bu isim varsa, o dönemin vize haftasından 2 hafta sonra teslim etmeniz gereken, içeriği aşağıda belirtilmiş raporlardan oluşan bir klasör hazırlamaya kendinizi hazırlayınızdır:
- 5 adet eğitim içerikli film
- 3 adet tiyatro oyunu
- 3 sivil toplum örgütü ( 1 i bir sendika kuruluşu olmak üzere )
- 1 sanat galerisi ( resim olabilirmiş...)
- 5 adet herhangi bir kuruma ait form dolumu
- 1 spor müsabakası ( canlı izlenirse daha iyi olabilirmiş...)
bir feyyat hoca soru örneği olarak:
aşağıdakilerden hangisi ceza ile ilgili kabul edilebilir bir eğitim anlayışıdır?
a) dayak cennetten çıkmadır.
b) kızını dövmeyen dizini döver.
c) tokadı yiyince bak nasıl da öğreniyorsun.
d) ceza bir davranış değiştirme aracı değildir.
e) nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, takdirle uslanmayanın.... *
"gel beni boz" diye bağırıp çağırmayan öğrenciye dokunmayan; düşünmeden verilmiş cevaplara, aslı olmayan suçlamalara, temelsiz yargılara ve en çok da boş konuşup, saçmalayanlara tahammülü olmayan; tahammülünü yitirdiğinde ise sesi öteki sınıflardan duyulan uludağ üniversitesi - eğitim fakültesi nin evet biraz sinirli velinimetidir. tavsiye edilir, kızdırmayınız efenim.
marjinal birisi mi olduğunu yoksa marjinal birisiymiş gibi görünmeye mi çalıştığını anlayamadığım değişik bir insan. kendisini problem-solver olarak tanımlar.
uludağ sözlükten kendisiyle ilgili entryleri takip ettiğini söyleyen hoca. umarım bunu da okur.
efendim öncelikle son derece ukala bir insandır. patavatsızlığı ele almayı dobralık sanan, "her şeyi ben bilirim"ci (halbuki bir insan bin yıl okusa, her şeyi biliyor musun diye sorsanız, estağfurullah ben haddimi biliyorum der),hitabet yeteneği olduğuna can-ı gönülden inanan ve bu yeteneğini gözlerini bir portakal boyutuna getirip sesine bir beden eğitimi öğretmeni makyajı yaparak başarıyla sergilediğini düşünen, dokunmadığı su sabun kalmadığı için parmak kaldırıp ağzının payını verip vermemek konusunda kendinizi tutmanızın müsebbibi olmak suretiyle bir sabır kahramanı olmanızı sağlayan, öğrencilik yıllarından kalan ideoloji ateşini içinde her daim canlı tutarak günümüz sorunlarına sadece bu perspektiften bakacak kadar ufku geniş, düşünce dünyası engin, lütuf-u rabbülalemin bir hocadır kendisi. veleddallin amin. nice aydın öğretmenler yetiştireceğine dair içimizde şüphenin zerresi ikamet edemez.
üniversite hayatım boyunca karşılaştığım kaliteli, bulunduğu konuma emekleri ile gelen ve kendini sürekli geliştiren yegane hocalardan biridir kendisi. Eğitim sisteminin gelişmesi ve daha nicesi için fikirlerine danışılacak elleri öpülesi hocadır. Keşke imkanım olsaydıda daha çok dersi ondan alabilseydim.
ilk aldığım dersinden koşullu geçtiğim halde ikinci aldığım başka bir derste yüksek bir harf notuyla dersini geçtiğim, ders yönetimini beğendiğim uludağ üniversitesindeki zorluklarla mücadele eden bir hocamız.
hakkında bu kadar güzel entry okuyunca ben kendimi yanılıyorum zannettim.
bir an dersi düşündüm de, yanılmıyorum.
tanıma gelecek olursak, değişik olacağım diye yapması gerekenlerin tümünü unutan adamdır, kanımca.
entry leri okuduğunu da biliyorum, bunu da okusun. benim için bir sakıncası yok.
hakaret etmeyeceğim gerçi, kendisini seven-sayan çok. ilk derste "vay be öğrencilerini ne güzel tiyatroya, sinemaya, etkinliğe yönlendiriyor" desem de, anlamadığım durumları da var. milletin gezmesini-tozmasını eleştiriyor, "derse gelmediğinden babanın haberi var mı?" falan diyor mesela. pardon, sorun nedir? adam devamsızlıktan kalsa hesabını sen mi veriyorsun, pardon yani.
herkesin mutlaka iyi bildiği yönleri, dersi işleme tekniğini yetkin bulanı, bulmayanı, ıvırı zıvırı çok fazla da olsa, bana biraz, uçukluğun dozajı istemsizce yukarıya çekilmiş gibi geliyor derste. hani fakültede formasyon derslerini veren de üç-beş hocayı tanırım, diğerleri suya sabuna batmaz, akmaz, kokmaz, farklılık da iyidir, çabuk çıkmaz ama, ı ıh, bu kadarı fazla.
ders anlatımı esnasında, "bir sınıfta ne kadar çok kural, ne kadar çok kurallı cezalı uygulama varsa, o sınıfta öğrenme o kadar düşer." dedikten sonra, "dersime en fazla 10 dk geç kalabilirsiniz, aralardan sonra da en fazla 3 dk." dersen, adama adıyla numarası arasında 5 yerine 8 boşluk bırakmış diye eksi verip "vize ödevinden 5 puan kırdım" dersen, söylediğinle yaptığını pek bir tutmamış olursun, sanırım. önce fikirle, zikir. bence. yani ilerde kendisiyle aynı mesleği yapacak biri olarak, bana öyle geliyor. bilmiyorum, yoksa şüphen mi var?
neyse, seveni sevmeyeni varken, kendisi saygıdeğer bir hoca iken bu kadar eleştiri yersizdir belki de. çünkü parmak kaldırıp eleştiri yaptığında da kendisini savunacak, seni yerin dibine yollayacak cümleler biliyor kendileri. lüzum yok.
buraya adını yazıp, okuyup sonra dersini alacaklara tavsiyeler,
dersinde akıllıca laflar edip hocayla dikleşeyim demeyin. kendisi en çok yerin dibine sokmak için akıllıca laf eden adamları arıyor. "döğüşmek istiyorum bugün." diyor falan. bulaşmayın. gidin derse, ödevlerinizi yapın, eksi almayın, çok da şeapmayın. geç de kalmayın sonra çok kızıyor, geç kalınca da eksi veriyor.