başrollerinde jimmy fallon ve drew barrymore un oynadığı film.filmde bu sefer futbol değil beyzbol var.filmde adamın tuttuğu takım (bkz: boston red sox) ile sevgilisi arasında kalmasını izledikten sonra,başıma bu tarz bişey gelse ne yapardım acaba diye düşündüm.galatasaray mı yoksa aşkmı.ancak vardığım sonuç net oldu.dünyada birçok kızla tanışıp aşık olabilirsin ama galatasaray bir tane.elbette galatasaray.bu arada film de oldukça güzel.
"neyse, zaten arsenal taraftarıymış" dedirten hayal kırıklığı.
öncelikle hikayenin asıl adamı gayet dövülesi bir tip. babasına yaptığı gıcık hareketlerle başlıyor zaten kitap. daha sonra kendine acıma, tripler vs. daha sonra taraftarları bir aşağılama, en gerçek taraftar olduğunu belirtme halleri. arsenal'in fanatik taraftarını öyle sikip atıyor ki bir an acıdım adamlara. holiganları kimse sevmez tamam da bir sus be adam. sen olmasan klup batacak sanki.
neyse asıl gelmek istediğim nokta -türkçe çevirisini okuduğum için- kitabın anlatımı. benim becereksizliğim de olabilir ama kitabın içine girmek (kelimelerde kaybolmak, cümleler arasında dağılmak) mümkün değil, anlatım o kadar karışık ki. aynı paragaf içinde beş farklı konuya atlayıp, iki kişiden alıntı olabiliyor. bunların üstüne bir de bağış erten'in felaket çevirisi ile kitap çekilmez bir hâl alıyor.
bir kitapta olabilecek en gıcık şey çevirmenin notu saçmalığıdır. 'şimdi siz bilmezsiniz, gelin sizi bilgi birikimim ile aydınlatayım' demenin densiz bir yolu. bağış erten buna daha ilk sayfadan başlıyor, üstelik * koyarak sayfa altında bir uyarıyla değil okuduğunuz paragrafın orta yerine konuşlanarak. dağılmaya teşne dengenize son çelmeyi de bağış erten takıyor. -görüldüğü üzere ağdalı cümle kurmak inanılmaz bir yetenek değil. bu cümlelerin kişiliğini kaybedip bütünü (kitap) oluşturacak hale gelmesi mesele- neyse efendim bundan sonra çok basit çeviri hataları da göze batmaya başlıyor. "anne-veya-babasız-pazar-ikindisi-hayvanat-bahçesi-ziyareti-problemi". bu cümle tırnağına kadar kitaptan alıntı. cümleyi okurken tınıda bir yanlış olduğunu, şurada annesiz veya babasız denmesi gerektiğini fark etmek çok mu zor. son olarak çevirmenin fazla insiyatif kullanması durumu da var kitapta. bir yerde 'hatice de netice de önemli' deniyor kitapta. belki benim bilgi birikimiminin öküzlüğü ama var mı böyle bir deyim ingilizce'de. hayır türkçe'deki kullanımı bile deyim sayılır mı; o zaman "çarşı herşeye karşı" bir atasözü müdür?
bunlar detay olarak gözükebilir ama insanı kitaptan soğutan şeyler detaydır zaten. yüzüklerin efendisi serisini okumak en fazla beş gün sürüyorsa bu kitabı bitirmek iki hafta almamalı.
david evans ın orijinal kitaba sadık kalarak yönettiği film. başrollerinde, fanatik bir arsenal taraftarı coğrafya öğretmenini canlandıran colin firth ve onun tarih öğretmeni yavuklusu ruth gemmell yer almaktadır. bir çeşit 'ya tuttuğun takım, ya ben!'* filmidir.
nick hornby'nin 1992 de çıkan kitabı. 1997 de sinema filmi olarak karsımıza cıkar. drew barrymore oynamaktadır.
hayat futbol mudur? belki de bazılarımız icin oyledir;)
-spoiler-
"sonraları kadınlara nasıl aşık olduysam, futbola da öyle aşık oldum:ansızın, açıklanamaz bir şekilde, üzerine kafa yormadan, getireceği acı ve kafa karışıklığını bir nebze düşünmeden..."
**
"arsenal maçi olduğunda bütün işleri iptal etmemin sonsuza kadar süremeyeceğini biliyordum. ileride bir gün mutlaka oğlumun mezuniyeti, kizimin balosu gibi elzem şeyler arsenalin maçina denk gelecekti ve ben ikisi arasinda seçim yapmak zorunda kalacaktim... 2025 yilinda oğlumun ya da kizimin, psikiyatristin koltuğuna uzanmiş "babam arsenali bana tercih etti" dediğini görebiliyordum.."