örneğin lord rotherham, londra'daki sözkonusu ödül töreninde, fethullahçıların toplam okul sayısını kendi okulları gibi kabul ile övünerek "50'den fazla ülkede 500'den fazla müessese" olarak açıklamıştır. keza, fethullahçıların balkanlarda romanya, bulgaristan, arnavutluk, moldova gibi ülkelerdeki okullarının sayısını artırma çabalarının yanısıra, yunanistan'da da okul açma pazarlıkları bilinmektedir. fethullahçıların şirket-okul açma, örgütlenme çabası içinde oldukları diğer ülkeler ise aynen şöyledir: fransa, belçika, isveç, norveç, hollanda, finlandiya, danimarka, ispanya, kanada, çin ve japonya. tüm bu ülkelerdeki okulların açılmasında türkiye'nin sözkonusu ülkelerle imzaladığı ikili kültürel antlaşmalar kesinlikle devredışıdır. dolayısıyla fethullahçıların yurtdışındaki okullarında milli eğitim bakanlığı'nın herhangi bir denetimi de sözkonusu değildir. diyelim ki olsa bile bu denetimi yapacak birimin başında hâlâ militan bir fethullahçının bulunması, devletin ve sistemin aczi adına oldukça manidardır. dolayısıyla tüm bu okulların açılma izni ve denetimi, ilgili devletlerin istihbarat servislerine aittir. dolayısıyla, fethullahçıların ikili ajan rolü oynadıklarına inanmak da doğru olmaz, onlar multi-ajan statüsü ve işlevi dahilinde hareket etmektedirler. fethullahçılar, türkiye'nin hasmı olan ülkeler için en uygun ve en zengin ajan borsasını oluşturmuşlardır. iyi derecede yabancı dil bilen, hocaefendilerine "dog" sadakati ile bağlı, okul ve şirket açma izni karşılığında her şeye, kendi devletine, ulusuna, gerektiğinde kendi söylemlerine bile ihanet edebilen -örneğin, doğu türkistan türklerini, kosova türklerini, kerkük türklerini yok sayacak kadar sağırlaşabilen- fethullahçılar, artık ulusal bir cemaat değildirler. olsa olsa uluslararası bir ajan borsası: okul-şirket açma izni ver, istediğin kadar ajanı tepe tepe kullan!..
3. etki ajanları ile mücadelede almanya ve abd örnekleri
türkiye dahilinde kontr-espiyonaj faaliyetlerini yürütmek mit'nın asli görevidir. askeri alanlarda da hiç şüphesiz tsk istihbarat kuruluşları faaliyet gösterme yetkisine sahiptir? ya etki ajanları ya da nüfuz casusları için?!. türkiye'de maalesef böyle bir misyonu olan resmi kurum yok!.. olmadığı için de türkiye cumhuriyeti devleti'nin kendini savunma mekanizması felç olmuş durumda!.. işte, hedef ülkelerde etki ajanlarını en yoğun biçimde kullanan ve kendi ülkesinde ise hasım ülkelerin etki ajanlarına hayat hakkı tanımayan iki örnek: almanya ve abd.
1.
almanya örneği:
almanya'da kontr-espiyonaj, etki ajanlığı ve benzeri faaliyetlerle mücadeleyi üstlenen federal anayasayı koruma teşkilâtı bfv (bundesamt für verfassungsschutz)'ın yanısıra, ulusal polis örgütü ve de dış istihbarat servisi bnd (bundesnachrichtendienst) arasında koordinasyonu sağlamakla yükümlü ve de geniş yetkiye sahip -ernest uhrlau'nun yönetiminde- ayrı bir birim daha bulunmaktadır. almanya'daki türklere yönelik olarak bu istihbarat servislerinin koordineli biçimde yürüttükleri faaliyet sonrasında, türkiye'deki siyasal-dinsel ve de etnik bölünmüşlüğün küçük bir modeli oluşturulmuştur. almanya'da faaliyet gösteren her türlü şeriatçı-mezhepçi, nizâm-ı âlem ülkücüsü, ikinci cumhuriyetçi, bölücü, marksist terör örgütleri, yine türk kimliğine, türk devletine, cumhuriyete, laik hukuk sistemine, kısaca türkiye'ye karşıdırlar. yalnız bir farkla, kuklalaştırılmış sözkonusu örgütlerin tamamı, alman istihbarat servislerince sımsıkı kontrol altında -türkiye'ye karşı- sevk ve idare edilmektedirler. alman istihbarat servislerinin kontr-espiyonaj ve etki ajanlığı faaliyetlerine karşı kendi ülkesindeki duyarlılığı, kabuledilebilir sınırlar dışında, adeta paranoya derecesindedir. örneğin, kendi vatandaşlarının sorunları ile ilgilenmek gibi asli görevlerini yerine getiren diplomatlarımızdan yedisi, bu yılın başında, iki grup halinde (önce üç, sonra dört) olmak üzere- casusluk suçlamasıyla sınırdışı edilmek istenmiştir. türkiye, bu iş için bizzat ankara'ya gelen almanya istihbarat servisleri koordinatörü ernest uhrlau'nun baskılarına -koşullu da olsa- sonuçta boyun eğmiş; diplomatlarımız geri çekilmiştir. resmi gerekçe her ne kadar, sözkonusu diplomatlarımızın, 350 türk vatandaşının ölümünden doğrudan sorumlu olan pkk'nın sözde komutanı cemal kod adlı murat karayılan'ı izleyerek casusluk (!) faaliyetinde bulunmaları ise de, gerçek gerekçenin bir misillemeden ibaret olduğu yadsınamayacak ölçüde açıktır: önceki mit müsteşarı döneminde, mit'i kontrol altında tutma ve yönlendirme çabalarındaki başarıları bilinen bnd, halihazırdaki mit müsteşarı döneminde -ki bu dönemde almanya'nın desteğindeki pkk'nın üst düzey yöneticilerine yönelik iki başarılı sınırdışı operasyonu: "yarasa operasyonu" (şemdin sakık ve arif sakık), "safari operasyonu" (abdullah öcalan) gerçekleştirilmiştir- kendilerine yönelik tüm bilgi akışının kesilmesinden dolayı paniklerken, üstüne üstlük pkk'nın bir başka katili olan cevat soysal'ın 21 temmuz 1999'da moldova'da mit görevlilerince derdest edilerek türkiye'ye getirilmesi ile tüm dünya istihbarat servislerinin önünde resmen aşağılanmıştır. zira, soysal'ın yakalanmasının açıklaması, almanya'nın dışişleri bakanı joschka fisher'in türkiye ziyareti sırasında -özellikle- yapılmıştır. ve alman bakana, cani soysal'ın üzerinden çıkan mönchengladbach (eyalet ofisi-lfv) mahreçli 0790937 no.lu seyahat belgesi gösterilerek açıklama istenmiştir. ve mit müsteşarı, bu gelişmelere tavır olarak almanya'ya yapacağı planlı gezisini iptal etmiştir. ilk kez türkiye'ye yönelik düşmanca faaliyetlerden dolayı hem de resmi bir belgenin hesabının sorulması ve de tavır konulması, işte sözkonusu misillemenin kaynağını oluşturmuştur. bu konularda almanya'nın tek yanlı kuraltanımazlığı, diplomatik nezaketsizliği, hatta saldırganlığı yeni bir olgu değildir, tıpkı son olmayacağı gibi. hâlâ hatırlardadır, 1989'da stuttgart başkonsolosluğumuzda görev yapan iki, berlin konsolosluğumuzda görev yapan iki, bonn'da, nürnberg'de, hamburg'da ve köln'de görev yapan birer diplomatımız olmak üzere, toplan sekiz diplomatımızın "casus" suçlaması ile türkiye'ye dönmeleri sağlanmıştı. keza, 1994'de bonn'daki büyükelçiliğimizde iki, berlin'de ise bir diplomatımız, yine "casusluk" suçlaması ile geri gönderilmişti.
gelelim türkiye'deki "almanya"ya. türkiye'nin almanya'nın ulusal bütünlüğü aleyhine hiçbir amacı ya da girişimi yok. almanların irredandist-şoven ırkçılığı ise, sadece insan hakları ve de işçilerimizin can güvenliği ile sınırlı olarak takip ediliyor, hepsi o kadar. türkiye'nin 2.400.000 vatandaşının mevcudiyetine karşın, almanya'da geçerli bir etki ajanı programı bile bulunmuyor. her ne kadar tek yanlı çalışan gümrük birliği anlaşması dolayısıyla aksi mümkün olmasa da, alman şirketlerine yönelik ihale ya da ithal kısıtlaması sözkonusu değil.
kısaca hiçbir olumsuz önyargımız olmadığı gibi, olumsuz yaptırım politikamız da yok. türkiye'nin almanya'daki vatandaşlarının ulusal kimliklerinin korunması, huzur ve can güvenliklerinin sağlanması yolunda izlemede bulunması sadece bir hak değil, uluslararası mevzuata göre de kabul edilmiş bir yükümlülük. tıpkı, almanya'nın türkiye'de yaşayan 100.000 civarındaki etnik alman vatandaşını izleme, koruma, hak ve hukukunu savunma yükümlülüğü gibi. türkiye almanya'nın bu yükümlülüğüne saygı duyuyor. almanya ise asla. almanya, rusya federasyonu, abd, çin, iran gibi stratejik önemi olan ülkeler gibi türkiye'de de görev yapan tüm diplomatlarını (büyükelçi, müsteşar, başkonsolos ve tüm konsoloslar, her derecedeki sekreterler, basın-eğitim-kültür ataşeleri) bnd kadrosundan atamaktadır. askeri ataşelerinin bile anbw (amt für fernmeldwesen bundeswehr) mensubu olduğu tüm ilgililerce bilinmektedir. örneğin, bu ülkenin ankara büyükelçiliği'ne bu yılın başında atanan dr. rudolf schmidt'in ilk işi, kdp'nin irtibat bürosu'nda (sözde kürdistan büyükelçiliği) verilen izinsiz nevruz resepsiyonuna katılmak olmuştur. arkasından, alman dışişleri müsteşarının "artık kürtler için federasyonun tartışmaya açılması" talebi gelmiştir. büyükelçi, 27.6.2000'de, diyarbakır'da 39.5 milyon dm'a malolacak atıksu arıtma tesisinin temel atma törenine, "kürdistan" mizanseni içinde katılarak şov yapmıştır. bir başka deyişle, bölge halkına ülkesi adına doğrudan destek mesajı vermiştir. akabinde, alman kalkınma enstitüsü başkanı prof.dr. peter trevner başkanlığındaki heyetin sözde yatırım amaçlı gezisi -hem de iki ay içinde iki kez- sözkonusu olurken, bunu diğer alman heyetleri izlemiştir. nedense ziyaretler, mondros mütarekesi ile sevr antlaşması'nda yeralan "vilayat-ı sitte"ye yapılmaktadır, yoksa ekonomik açıdan çok daha geri olan kastamonu'ya, bolu'ya, yozgat'a değil. türkiye'deki şeriatçı yapılanmalarla doğrudan ilişki içinde bulunan bnd ajanları, bir başka koldan "misyonerlik" kisvesi altında da faaliyet sürdürmektedirler. alman sefaretinin diplomatik dokunulmazlığı ile gerçekten dokunulamayan bnd misyonerleri, binlerce türk vatandaşını islâmiyetten koparmayı başarmışlardır. örneğin, sözde depremin yaralarını sarma gibi son derecede insancıl amaçlarla izin alarak adapazarı'na gelip de burada psikolojik sorunlarını devam eden depremzedelere din değiştirme telkinatı yapan bnd bağlantılı üç örgüt: "alman protestan kilisesi", "federal alman kilisesi" ve "türkiye-alman kiliseleri birliği", yıkıcı faaliyetlerini el'an sürdürmektedirler. türkiye, bugüne kadar hiçbir alman diplomatını ve de görevlisini sınırdışı etme irade ve kararlılığını gösterememiştir. bu, nasıl bir sorumsuzluk ve onursuzluktur?
kaydedilen o ki, bnd'nin kontrolünde türkiye'de etki ajanı bulan-yetiştiren, sevk ve idare eden "humboldt vakfı", "konrad adenauer vakfı", "heinrich böll vakfı" gibi vakıfların yanısıra, gazeteci, araştırmacı, arkeolog, sosyolog, işadamı, çevreci vb. kimliğinde -yüzlerce değil- binlerce bnd ajanı türkiye'de, türkiye aleyhine faaliyet yürütmektedir. ama türkiye, misilleme politikası uygulamamaktadır; daha doğru deyişle, -karar mekanizmalarına yuvalanan alman etki ajanlarının engellemesiyle- uygulayamamaktadır. hatta o kadar ki, içişleri bakanlığı'nın 24.3.2000 tarihinde yürürlüğe koyduğu, türkiye'ye girilmesine izin verilmeyecek 56 kişilik sakıncalılar listesinde, yeni zellanda'dan romanya'ya kadar pekçok ülkeden isim bulunurken bir tek alman'ın ismine rastlanılmamaktadır (5). bunun adı, vatanseverlik ya da devlet adamlılığı değildir. bağımsızlığın, bağımsız dışpolitikanın olmazsa olmaz türünden en önemli ilkesinin biri ulusal güç kaynaklarını harekete geçirmekse, en az onun kadar önemli olan bir diğeri misilleme yapmaktır. hem ulusal güç kaynaklarını harekete geçiremeyeceksiniz ve hem de misilleme politikalarını üretip yürürlüğe koyamayacaksınız. bunun adı, olsa olsa manda zihniyetli maşalıktır, etki ajanlığıdır ya da gafil olmaktır.
dünya ülkelerinin tümünde, en çok etki ajanına sahip olan ülke abd'dir. bu ülke, dünyada en çok devletlerarası hukuk ihlâli yapan; hedef ülkelerin egemenlik haklarını hiçe sayan; insan hakları konusundaki olumsuz siciline karşın diğer ülkeleri bu konuda eleştirmeyi dünya jandarmalığının gereği kabul eden; dünyayı sömürmeyi tanrı'nın kendilerine verdiği bir hak olarak gören, politik ve ekonomik megolomaniye sahip bir ülkedir. örneğin, abd'deki klu-klux-klan örgütü gibi ırkçı örgütlerin kanlı eylemleri; zencilere ve kızılderililere ve de hispanik kökenlilere uygulanan ayrımcı muameleler; vietnamda 5000 masum köylüyü katleden cani teğmene (my lai katliamı) verilmeyen idam cezasının, özellikle hispaniklere ve zencilere -son örnek mumia abu jamal- verilmesi; kızılderililere yapılan insanlık suçunun -tarih boyunca soykırıma maruz bırakılan bu halkın bugün tamamı tecrit kamplarında (rezervation camp) tutulmakta olup, nüfusunun % 56'sı işsiz, % 44'ü ise alkoliktir. ortalama yaşam, kampların olumsuz koşulları nedeniyle, beyazların yaşam süresinden 20 yıl daha kısadır- hala devam ettirilmekte olması; derin devlet olgusundan kaynaklanan siyasal suikastlar ve yasadışı operasyonlar; kadınlara uygulanan ayrımcı ücret-terfi politikaları ve daha nice örnekler... abd'nin etki ajanlarının çabaları sayesinde, bu eksiklikler, ihlâller -bir iki istisna dışında- tüm dünyada tartışılmaz, irdelenmez, hatta gündeme bile getirilmez.
tüm dünyada profesyonel ilişkinin sürdürüldüğü yüzbini aşkın abd etki ajanından sözedilmektedir. sadece kuzey ırak'da, güvenlik gerekçesiyle türkiye üzerinden götürülen ajan sayısının 5.000'in üzerinde olduğu dikkate alınacak olursa, tüm ülkelere ait bu tahmini rakamın abartılı olmadığı anlaşılacaktır. aynı abd, kendi ülkesinde yabancılara çalıştığı kuşkusu hissedilen etki ajanlarına ise kesinlikle hayat hakkı tanımamaktadır. bu tür şüphelilerle mücadele görevi, fbı (federal bureau of ınvestigation), dıa (defense ıntelligence agency), nsa (national security agency)'dir. ayrıca abd vatandaşı olmayan şüpheliler için sdds (state departmen diplomatic security) de devreye girmektedir. bırakınız abd'nde yabancı bir devletin etki ajanı olmayı, en belgesel bir eleştiri getirmeniz halinde bile size yönelik derin devlet yaptırımlarının arkası gelmeyecektir. örneğin, bir abd vatandaşı olan dr. michael parenti, abd sistemini yargıladığı "kirli gerçekler" gibi kitapları nedeniyle takibata maruz kalmış; özel ya da devlet üniversitelerinde ders vermesi yasaklanmıştır. bu ülkede, ancak cıa ile bağlantılı olmak koşuluyla dr. chomsky gibi seçilmiş sözde muhaliflere rejimi muvazaalı biçimde eleştirme (!) hakkı tanınmaktadır. son olarak, arlington'da faaliyet gösteren "turkish cultural and political center"ın yayın organı olan elektronik dergide, bu merkezin yöneticisi sayın atilla ongun tarafından yazılan küçük ama çok önemli bir haber-yorum yazısı dolayısıyla, hakkında dıa tarafından soruşturma açıldığı duyumu gelmiştir. asıl acı olanı, ihbarın üç türk vatandaşı tarafından aidiyet duydukları abd'nin çıkarlarına duyarlılık gösterilerek ve yazılı olarak yapılmış olmasıdır. hiç şüphesiz, bu üç türk vatandaşının, gerçekte abd etki ajanı oldukları muhakkaktır. sayın ongun, türkiye'nin çıkarlarına sahip çıkıp haklı uyarı yaparken, yaşamını sürdürdüğü abd'ne de herhangi bir saygısızlıkta bulunmamıştır (6). isimleri ancak ilgili makamlara verilecek olan bu üç işbirlikçi etki ajanının biri, son derece ünlü bir gazetecidir. önce rusçu, sonra fkö militanı, sonra maocu, sonra humeynici, sonra koyu özalcı ve şimdi de ikinci cumhuriyetçi-amerikancı olarak tanınan ve büyük bir gazetemizde köşe yazarlığı da yapan bu gazetecimizin yanısıra, bir diğer muhbir, büyük bir işadamları derneğinin washington temsilcisi, sonuncusu ise washington büyükelçiliğimizde sözleşmeli olarak dışarıdan görev yapan bir kadın personeldir.
kuruluşu olan 1947'den itibaren türkiye'deki casus ve etki ajanlarını sevk ve idare eden cıa (central ıntelligence agency)'in ankara'daki istasyon şefliği, günümüze kadar türkiye cumhuriyeti devleti'ne karşı en büyük suçları işlerken, bugüne kadar hiç mi hiç takibata uğramamıştır. hatta o kadar ki, cıa hesabına casusluk yaparken suçüstü yakalanan mit üst düzey sorumlularından muzaffer savaşman yargılanıp mahkûm edilirken, onu çalıştıran, yönlendiren amerikalı diplomat casus, görevini hiçbir şey olmamış gibi sürdürmeye devam etmiştir. bir başka ifadeyle, sınırdışı edilen ya da ülkesine geri çağrılma talebinde bulunulan bir cıa görevlisi türkiye tarihinde henüz sözkonusu olmamıştır. diğer taraftan, türkiye'deki etki ajanlarının özellikle radikal kürtçü kesimi, en itibarlı, rahat ve kazançlı-verimli dönem olarak sanırız son bir yıllık james jeffrey dönemini hatırlayacaklardır. resmiyette büyükelçilik siyasi müsteşarı olarak görev yapan cıa istasyon şefi jeffry, özellikle hadep ve refah benzeri şeriatçı yapılanmalarla, kendisinden önce bu görevde bulunan francis ricciardone'den daha pervasız ilişkilere girmiştir. kendisi gibi diplomatik teammüllere saygı göstermeyen, türkiye'nin etnik ve dinsel açıklarını alenen istismar eden büyükelçi mark parris ile uyum (!) içinde çalışan james jeffry, nihayet ülkemizden ayrılmaktadır. yeni büyükelçi robert pearson'ın en önemli yardımcısı hiç şüphe yok ki yeni istasyon şefi stuart e. jones olacaktır. kaldı ki, jones'un sadece bu görevi yenidir. kendisi, uzunca bir süredir adana konsolosu olarak görev yapmaktadır, dolayısıyla güneydoğu ve kuzey ırak konusunda hayli deneyimli bir istihbaratçıdır, pardon diplomattır.
türk devleti ve halkı, bugün içindeki abd güdümlü etki ajanlarını rahatlıkla tanıyacak-ayırdedecek bilgiye deneyime ve belleğe sahiptir. siyasileri, gazetecileri, akademisyenleri, diplomatları, bürokratları, işadamları, kimi meslek kuruluşlarının yöneticileri ile aramızdaki abd etki ajanlarını az buçuk tanıyoruz. onları, abd büyükelçiliğindeki resepsiyonlarda, konferanslarda, özel davetlerde; abd ile türk adının birlikte anıldığı dernek ve konseylerde; abd tezinin desteklendiği tüm platformlarda, kürtçüler, şeriatçılar, ikinci cumhuriyetçiler arasında görebilirsiniz. aynı kıstaslar, ingiltere, iran, suudi arabistan, fransa, çin gibi ülkelerin istihbarat servislerince sevk ve idare edilen içimizdeki diğer etki ajanları için de geçerlidir.
1.
etki ajanları sorununa çözüm önerileri
sorun, türkiye'nin bağımsızlığı ve geleceği ile doğrudan ilgilidir. önce, devletin yapısal değişikliklere gereksinimi bulunmaktadır. devlet, ülkesi ve milletiyle bölünmezliğini korumak için önce savunma mekanizmasındaki gedikleri kapatması gerekmektedir. etki ajanlarının, klasik casuslarda olduğu gibi polisiye önlemlerle bertaraf edilmeleri günümüzde kesinlikle sözkonusu değildir. işbirlikçilere tck'da karşılığı olmayan bir suçtan dolayı nasıl takibat açılamazsa, sırf abd ya da almanya ya da herhangi bir ülkenin çıkarlarını savunduğu, söylemlerini dile getirdiği, politikasını desteklediği, kısaca maksatlı da olsa salt görüş bildirdiği için gözaltına bile almak mümkün değildir. demokrasi ve insan haklarında giderek yükselen uluslararası normlar dikkate alındığında, etki ajanlarına karşı alınacak önlemler, uluslararası düzeyde tepkiyi de beraberinde getirecektir. önemli olan bu tür tepkileri karşılayacak sağlam bilgi-belge ve gerekçelere sahip olmaktır. bir de, olası tepkilere karşı misilleme politikaları üretmek ve en uygun zamanlama ile bunları uygulamak önemlidir. etki ajanlarının temizlenmesi demek, türkiye'nin gerçek cumhuriyet aydınları tarafından yeniden yönetilmeye başlaması demektir. işte sorunun çözümüne yani etki ajanlarının radikal biçimde etkisizleştirilmesine somut katkı sağlayacak önerilerden birkaçı:
*
* türkiye, güçlü ve köklü bir demokrasiye sahip olmak istiyorsa, önce ve öncelikle, en az abd'nde, ingiltere'de, almanya'da olduğu kadar güçlü bir hukuksal yapıya sahip olmalıdır. bunun için, etki ajanlarının her fırsatta örnek gösterdikleri bu hedef ülkelerin, özellikle kamu düzeninin korunmasına ilişkin mevzuatlarının cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi süratle çevrilmesi, türkiye'ye adaptasyonu sağlandıktan sonra da süratle tbmm'den geçirilmesi gerekmektedir. öylesine gerekmektedir ki, tck 312. madde dahil olmak üzere türk yasalarını antidemokratik bulan hasım ülkeler, çok daha sert olan kendi mevzuatlarının yürürlüğe girmesi durumunda olayları istismar edemesinler. örneğin, almanya'nın siyasal partilere ve illegal örgütlere yönelik mevzuatı, ingiltere'nin terör ve basın özgürlüğü ile ilgili mevzuatı, fransa'nın azınlıklara yönelik mevzuatları gibi.
* türkiye, güçlü ve köklü bir demokrasiye sahip olmak istiyorsa, önce ve öncelikle, en az abd, ingiltere ve almanya'daki kadar güçlü bir devlet yapılanmasına sahip olmalıdır. türkiye'nin güvenlik ve devlet politikasının sürekliliği açısından en büyük eksikliği, emniyet genel müdürlüğü ile mit arasında, anayasal düzeni, kamu güvenliğini iç ve dış tehdit odaklarına karşı hukuk devleti sınırları içinde koruyup kollayacak bir devlet kuruluşunun bulunmayışıdır. abd'nde fbı, ingiltere'de mı5 (cıs, cıd dahil), almanya'da ise federal anayasa'yı koruma teşkilâtı bfv, güçlü devlet olgusunun temel dinamiğini oluştururken, türkiye'de bu konuda yaşanmakta olan zaaf ortadadır. türk devletindeki bu zaafı giderecek bir türk anayasayı koruma kurumu gibi isim alabilecek bir yapılanmaya şiddetle gereksinim duyulmaktadır. şeriatçı, bölücü örgütler başta olmak üzere, organize suç örgütleri, kamu düzenini etkileyecek düzeydeki toplu kaçakçılık (vergi, narkotik, silâh, kara para aklama, siyasal rüşvet, büyük ihalelere fesat karıştırılması, haksız teşvik vb.) ile etkin mücadele; etki ajanlarının etkisizleştirilmesi (deşifre ile teşhir); dış ülke istihbarat servislerinin türk vatandaşlarını kullanarak yürüttükleri sosyal-ekonomik-toplumsal ve de dinsel istihbarat faaliyetlerin izlenmesi ve önlenmesi;
türkiye'de ve hedef ülkelerdeki insan hakları ihlâllerinin takibi ve değerlendirilmesi; ulusal "think-thank" işlevi nedeniyle türkiye'nin içte ve dışta izleyeceği ulusal politikaları ve misilleme stratejilerini belirleme; mgk'nın tüm kararlarını izleme ile sonuçlandırma; devletin stratejik önem taşıyan kurum ve kuruluşlarının -sayıştay dışındaki- tüm denetleme ve doğal afetlerde kriz koordinasyon işlevini üstlenme; trt dahil medyaya doğru bilgi akışı sağlama ve "chicken feed" türü yanlış yönlendirme amaçlı haber malzemelerinin ayıklanmasına yardımcı olma; yargıya bilgi ve belge hizmeti sunma; stratejik öneme haiz görevlere atanacakları belirleme ve izleme gibi görevleri üstlenecek böylesine bir kurumun örgüt şemasının, ab standartlarına uygun olarak almanya'nın federal anayasayı koruma teşkilâtı'ndan aynen kopya edilmesinde hiçbir sakınca bulunmamaktadır. böyle bir kurumun mutlaka cumhurbaşkanlığı kampüsü içinde yer alması; yöneticilik ve danışmanlık görevlerine ise devlete ve laik hukuk devletine bağlılığı kamuoyunca da bilinen, bir başka ifadeyle bugüne kadar etki ajanlarının hedef gösterip saldırdıkları isimlerden, örneğin vural savaş, kemal yavuz, yekta güngör özden, coşkun kırca, osman olcay, mümtaz soysal, fatih altaylı, emin çölaşan, ismet solak gibi ödünsüz cumhuriyet aydınlarının getirilmesi; personel atamalarının özel bir yasayla -politikacıların etki alanı dışında- gerçekleştirilmesi gerekmektedir. böylece, parlamento ya da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçları ne olursa olsun, hatta hizbullah sempatizanları bile iktidara gelse, devletin temel iç ve dış politikalarında en ufak bir sapma meydana gelmeyecektir. böylece, demokrasimiz sarsıntı geçirmeksizin ya da askıya alınmaksızın, mevcut etki ajanları, kamuoyunu yönlendirmeye, politikaları şekillendirmeye ilişkin tüm güç ve avantajlarını kaybedeceklerdir.
* türk devleti, etki ajanlarına inanılmaz güç sağlayan medya patronlarını disipline etmek zorundadır. medya patronları, çıkarları gereği etki ajanlarını nasıl kullanıyorlarsa, yine vergi, teşvik, kredi vesair yasal kozlar kullanılmak suretiyle istihdam ettikleri özellikle de ikinci cumhuriyetçi olarak tanınan bu kişilerin işlerine son vermek durumunda bırakılmalıdır. türk devleti sadece bu sonucu alsa bile, etki ajanlarının tasallutundan ve kamuoyunu yanlış yönlendirme girişimlerinden büyük ölçüde kurtulmuş olacaktır.
* türkiye'deki cumhuriyet yanlısı tüm sivil toplum örgütleri, rejime ve ülkeye sahip çıkma doğrultusunda milli güvenlik kurulu kararlarına -her türlü demogojiden uzak- destek vermelidirler. kendi ülkesinde yetkileri kıyaslanamayacak kadar daha geniş olan ulusal güvenlik konseyi'ne (nsc) sahip abd'nin yanısıra ab ülkeleri de, demokratikleşmenin önünde en büyük engel olarak mgk'nu görmekte, şiddetle eleştirmektedirler. bu düşmanlığın göstergeleri bile, mgk'nın bağımsız türkiye için ne denli önemli olduğunu ortaya koymaya yeterlidir. etki ajanlarının henüz giremedikleri ya da çok az nüfuz edebildikleri türk silahlı kuvvetleri, atatürk ilke ve devrimlerinin bekçisi olan tek ulusal kurumumuzdur. ancak, bugüne kadar yüksek askeri şûra kararlarıyla bu kuruma sızmış olan şeriatçıların tasfiyesi peyderpey mümkün olurken, hâlâ varlığını korumayı başaranlara karşı mgk'nın daha duyarlı olması -bir başka ifadeyle önce kendine çeki düzen vermesi- gerekmektedir. örneğin, mgk'da (tib) ve milli güvenlik akademisi'nde görev yapan, ders veren ya da mezun olanlar arasında çok sayıda fethullahçı danışmanın bulunduğu duyumlarının üstüne gidilmeli; sivillere örnek olmak için gereği öncelikle yerine getirilmelidir.
* türk devleti, etki ajanı yetiştiren ya da yönlendiren abd ve ab -özellikle almanya- vakıflarının türkiye'deki tüm faaliyetlerini süresiz durdurmalıdır. yasak kapsamına, güney kore, ingiltere, abd ve özellikle de almanya misyonerlik kuruluşları dahil edilmelidir. abd'nde yarım milyon, ab ülkelerinde ise dört milyona yakın vatandaşımızın yaşadığı dikkate alındığında, meb'na okul açma izni vermeyen tüm ilgili devletlerin türkiye'deki okullarının da kapatılmaları gündemde tutulmalıdır. karşılıklılık (muadiliyet) ilkesi çerçevesinde, türkiye'deki okullarını muhafaza etmek isteyen ya da sayısını artırmak isteyen ülkeler, aynı miktardaki türk okuluna kendi topraklarında açma izni vereceklerinin bilincinde olmalıdırlar. almanya'nın eğitim alanında daha etkin olmak için yaptığı son girişimi, bir alman üniversitesi'nin kurulması yolundadır. hiç şüphesiz, karşılığını almadan vermek, yalnızca tanrı'ya -bir de maalesef türkiye'ye- mahsustur. uluslararası ilişkilerde geçerli en önemli ilkelerden biri çıkarların karşılıklı gözetilmesi ilkesidir. türk dışpolitikasında bu ilkeye, atatürk'ten bu yana gereken özen gösterilmemektedir.
* etki ajanlarının sayısal açıdan artırılmasında, belirlenmesinde ve yurtdışı eğitiminde hedef ülkelere en büyük desteği maalesef yök yapmıştır. yurtdışına master ve doktora yapmak üzere gönderilen türk öğrencileri, -ki meb bursu ile gidenlerle birlikte sayı binlerle ifade edilmektedir- ilgili istihbarat servislerinin ve de bölücü-şeriatçı yapılanmaların paylaşımı olgusu ile karşı karşıya kalmış; acıdır ki önemli bir bölümü, tüm masraflarını üstlenen kendi devletine yabancılaştırılmış, hatta düşmanlaştırılmıştır. halihazırda yök başkanı prof.dr. kemal gürüz'ün müdahalesi ise geç kalınmış bir müdahale olmuştur. yök'nun bu ihmaldeki sorumluluğu büyüktür. 12 eylülden sonra üniversitelerdeki yaklaşık 1700 cumhuriyet aydını öğretim elemanının tasfiyesi ile başlayan antidemokratik uygulamalar, özellikle anadolu'daki üniversitelerin şeriatçı kadroların eline geçmesiyle sonuçlanmıştır. benzer kadrolaşma çabaları köklü üniversitelerimizde de sözkonusudur. cumhuriyet düşmanı şeriatçı kadroların tasfiyesi, yine onları bu konuma getiren 2547 sayılı yasanın aynen korunarak ama mevcut sürecin tersine işletilmesi ile mümkün olacaktır. türban konusunda şeriatçıların eleştirilerini alan yök, son rektör seçimlerinde dokuz eylül üniversitesi'ne özel "ilgi" gösterirken, örneğin ondokuz mayıs üniversitesi ile gazi üniversitesi'nde eksik-duyarsız inceleme yapıldığı kanısını uyandırmıştır. bu zaafiyeti gözönüne alarak, üniversiteleri bilimsel öncü kurumlar haline getirmenin en önemli koşulunun, ancak yöneticilerinin ödünsüz cumhuriyet aydını olmaları halinde yerine geleceğine inanmak gerekir. yök için düşünülebilecek prof.dr. kemal alemdaroğlu, prof.dr. türkan saylan, prof.dr. nur serter gibi laik hukuk devletine bağlılığı kanıtlanmış, korkutulması-satınalınması olanaksız akademisyenlerin mevcudiyeti, devlet açısından önemli bir şanstır. türkiye'nin kıt kaynaklarının yurtdışı eğitimleri için sorumsuzca ve hesapsızca heba edilmesinin önüne geçilmesi ve de yurtdışındaki öğrencilerin sözkonusu tehlikeye maruz bırakılmamaları için, alternatif uygulamalar yapılabilir. örneğin, odtü, boğaziçi, itü gibi köklü üniversiteler bu eğitim işlevini üstlenebilir. maliyetin küçük bir bölümünün sarfıyla en ünlü yabancı öğretim üyelerinin bu üniversitelerde istihdamı olanaklı olabilir. hem de kaynak aktarımı ile güçlenecek bu üniversiteler, dünyanın sayılı üniversiteleriyle boy ölçüşebilecek; yabancı öğrenci çekecek düzeye ulaşabilir. ayrıca, yök, tüm üniversiteleri denetleyerek, abd ve alman üniversite ve vakıflarının, türk akademisyenlerle yürüttükleri projeleri kontrol etmeli; sosyal bilimler dalında türkiye'yi kritik açıdan ilgilendiren konulardaki projelere kesinlikle izin vermemelidir.
* basın-yayın ve enformasyon genel müdürlüğü, yukarıdaki kurum ile hükûmet arasındaki koordinasyonu sağlayacak, halkın doğru bilgilendirilmesini ve bu doğrultuda kamuoyunu oluşturulmasını olanaklı kılacak bağımsız bir bakanlık haline dönüştürülmelidir. bbc'ye tanınan tüm özerklik, bu bakanlığa bağlanacak trt'ye de tanınmalı; özellikle başta teröre ilişkin haberler olmak üzere, kamun çıkarları doğrultusunda batının kabul ettiği yayın sınırlamaları aynen uygulanmalıdır. trt'nin bir devlet kurumu olarak başına, özel kanallarla rekabet edebilecek deneyime, cumhurbaşkanı eskilerinden azar yemeyecek gurur ve onura sahip bir cumhuriyet aydınının getirilmesi sağlanmalıdır. keza, etki ajanlarının tezleri ile ilgili hazır toplanmış ve değerlendirilmiş bilgi ve belgelerin kamuoyuna maledilmesi, bu bakanlığın görevi olmalıdır. örneğin, çağcıl kapitilasyon örneklerinden uluslararası tahkimi savunan etki ajanı politikacı, gazeteci vesairenin taahhütleri neydi? türkiye'ye hemen girmesi gereken yüz milyar dolarlık yabancı sermaye taahhüdünün kaç milyar doları girdi ya da girmedi? kamuoyunu yalan haberle korkutarak ya da özendirerek iğfal edenlere nasıl bir hukuksal yaptırım uygulanacak? gümrük birliği ekonomik olarak türkiye'ye ne kazandırdı, ne kaybettirdi; kaç işyeri kapandı, kaç işsiz sokağa çıktı? ımf, dtö, ab ya da dünya bankası'nın dayatmalarına teslim edilen türk tarımının geleceği ne olacak? köylerden kaçınılmaz biçimde kentlere akacak işgücü potansiyeli nasıl değerlendirilecek ya da konut açıkları nasıl kapatılacak? kitlesel açlığın tahmini süresi ne olacak ya da genleriyle oynanmış tarım ürünlerinin halk sağlığına ilişkin etkileri nasıl giderilecek? gelir dengesizliğin yarattığı sosyal patlamaların önüne nasıl geçilecek? ülkenin enerji yatırımlarını ihmal ederek yabancı enerji lobilerine teslim etmeye, bu bağlamda ekonomik ve çevresel maliyeti diğer enerji türlerine karşı kıyaslanmayacak ölçüde yüksek olan nükleer enerjiyi getirmeye çalışanlar; alternatif siyasal ve ekonomik alternatiflerine karşın türkiye'yi daha pahalı olan ve rusya federasyonu'na bağımlı kılacak mavi enerji hattını yaşama geçirenler, kimlerden oluşmaktadır; çıkar ilişkileri, kişisel servet beyanlarındaki değişiklikler sözkonusu mudur? fransa'da tarikatlar yasaklanırken, abd'nde davidian tarikatının şeyh ve müritlerinden -bir kısmı bebek ve kadın- 80 kişi fbı elemanlarınca yakılarak öldürülürken ve de bu olayı ortaya çıkaran hukukçu faili meçhule kurban giderken, japonya'da ve güney kore'de tarikatlara ciddi kısıtlamalar getirilirken, neden türkiye'de şeriatı açıkça istemek, şeriat için teröre başvurmak "demokratiklik" kavramı içinde mütalaa edilmekte ve dokunulmazlık önerilmektedir? abd ve ab ülkelerindeki insan hakları ihlâlleri; avrupa insan hakları mahkemesi'nde bu ülkeler aleyhine alınan kararların, yine bu ülkelerdeki hapisanelerin durumları, türk vatandaşlarına ya da türk kökenlilere yönelik ayrımcı uygulamaların çarpıcı örnekleri ne, ne kadarı kamuoyuna yansıtılıyor? kaç türk parlamenteri ya da gazetecisi ya da insan hakları uzmanı, abd ya da ab ülkelerindeki hapisanelerde teftiş etti? kaç tanesi ıra, eta gibi ayrılıkçı örgütlerin militanları ile görüşüp haklı istemlerini ve maruz kaldıkları derin devlet baskılarını dünya kamuoyuna duyurmaya aracılık etti? kendi ülkesinde idamı kaldırmayan, siyasal nitelikli faili meçhulleri aydınlatamayan abd, tıpkı diğer ab ülkeleri gibi, 37 cumhuriyet aydınını sivas'ta yakan şeriatçı caniler ya da hizbullahçı caniler için değil de, neden ille de abdullah öcalan için idamın kaldırılması talebinde bulunmaktadırlar? fanatik türk düşmanı ermeni tarihçi hovenisyan'ı boğaziçi üniversitesinde tek taraflı soykırımı (!) anlattıran ya da gözyumanların yanısıra, tırmanan türk aleyhtarı ermeni kampanyalarına hâlâ bir önlem alamayan; türk düşmanlığı ve ermeni, rum ve kürt lobilerine yakınlığı bilinen cıa elemanı henri barkey'e washington'da türk büyükelçiliği'nde resepsiyon düzenleyerek onu onurlandıran (!) sorumlular kimlerdir? türkiye'deki bölücü ve şeriatçı terörü destekleyerek insanlık suçu, çifte standart uygulayarak hukuksal cinayet işleyen ülkelerin terör örgütleri ilişkilerinin ayrıntılı boyutları nelerdir? bu soruları ve daha onbinlercesini yanıtlarıyla birlikte kamuoyunun bilgisine sunmak, türkiye'deki etki ajanlarının söylemlerinin içinin boşalmasına, dolayısıyla etki yitirmelerine yeterli olacaktır.
* türk milli eğitiminde, eğitim ve öğretim birliği esas alınmalıdır. dinsel eğitime mutlaka son verilirken, bilimsel ölçütlerde din görevlisi yetiştirecek öğretim kurumlarındaki tüm öğretmen ya da öğretim elemanlarının laik hukuk sistemine bağlı, şeriatçı yapılanmalarla ilişkisi olmayan cumhuriyet aydınları arasından seçilmeleri sağlanmalıdır. cumhuriyet, kendini savunacak din adamları kadrosunu mutlaka oluşturmak zorundadır. dinsel kökenli etki ajanlarının söylemlerinin çürütülmesi için gerçek anlamda islâmiyeti çok iyi bilen; mezhep ya da tarikat sapkınlıklarını reddeden; öteden beri türkiye düşmanı olan iran, suudi arabistan gibi ülkelerin ihanetlerini tarihsel boyutta çok iyi bilen cumhuriyetçi din görevlilerinin yetiştirilmesi -dinsel sömürünün önüne geçmek için- bugünkü koşullarda şart olmuştur. türkiye bir din, dolayısıyla bir mezhep devleti değildir. dış istismarın önünü kesmek için, şeriatçı yapılanmalarla mücadelede zayıf kaldığı için diyanet işleri başkanlığı yeniden yapılandırılmalıdır. diyanet vakfı ise türk kadınlarına ve de laik hukuk sistemine saygı için lâğvedilmeli; sahip olduğu yaklaşık 200 trilyon lira tutarındaki tüm malvarlıkları devlete devredilmelidir.
* etki ajanları tarafından yönetilen malûm bölücü ve şeriatçı çizgideki insan haklarına ilişkin dernek ve vakıflar, yasadışı eylem ve ilişkileri ile kapatılmayı binlerce kez hak etmişlerdir. yerlerine insan haklarının savunmanın devlet ve rejim düşmanlığı ile yabancı ülkeler lehine beşinci kol faaliyeti yapmak demek olmadığına inanan kadroların kuracağı dernek ve vakıflar ikâme ettirilmelidir; hatta devlet bakanlığı'na bağlı insan hakları üst kurulu ile tbmm insan hakları komisyonu üyeleri yeniden hassas bir değerlendirmeden geçirilmelidirler. okullarda insan haklarına ilişkin temel eğitime özel önem verilmeli; bu kavramı istismar eden etki ajanlarının söylem ve eylemleri de anlatılarak, öğrencilerin ulusal güvenlik konularındaki duyarlılıkları artırılmalıdır. insan hakları konusunda ayrıca pilot seçilmiş bir ya da birkaç üniversitede (a.ü. s.b.f.'nde mevcut), enstitü ya da anabilimdalı kurulmalı; tüm dünyadaki insan hakları gelişmeleri ve ihlâllerine ilişkin bilgi ve dokümantasyon merkezi oluşturulmalıdır. ingiltere'den bir heyetin diyelim, ılısu barajının insan hakları boyutu ile ilgili bir ziyareti sözkonusu olduğunda, mevcut diğer devlet ihalelerinde ingiliz firmaları devredışı bırakılmalı; bu da yeterli değil, kuzey irlanda'daki insan hakları ihlâli kamuoyunun gündemine getirilmeli; hemen arkasından faraza mütareke döneminde istanbul'un resmen işgali sırasında ingiliz askerlerince şehzadebaşı karakolu'nda uyurken yataklarında kurşunlanan şehitlerimizi yadeden etkinlikler düzenlenmelidir. fransa için cezayir'de, uzak doğu'da ve de mütarekede çukurova bölgesinde gerçekleştirdikleri soykırım (jenosit) anma etkinlikleri ve de anıtları; almanya için yahudi soykırımı; abd için vietnam dahil tüm dünyadaki hukukdışı saldırılarda (my lai, hiroşima, nagazaki vd.) ölen sivil kurbanların yanısıra, tipik bir örnek olmak üzere, 1-7 kasım tarihleri arasında kızılderili haftası gündemi işgal edebilir. hatta, abd'deki kızılderililere -özgürlük değil- sadece insanca yaşama hakkı istediği için 1977'de tutuklanan ve hâlâ hapiste tutulan kızılderili lider leonard peltier için af kampanyaları açılabilir. ya da faili meçhule kurban giden kızılderili liderlerin katillerinin bulunması talep edilebilir. eğer insan haklarından murat, tüm insanların temel hak ve özgürlüklerini sağlamak ve buna ilişkin hukuksal normları yüksek tutmaksa, hiç sorun yok. ancak, insan hakları sicili son derece bozuk olan abd ve ab ülkelerinin bu konusu istismar ile türkiye'ye yönelik bir baskı ve müdahale aracı olarak kullanmalarına geldiğinde, misilleme yapmak da bağımsız devlet olmanın bir gereği.
türkiye'deki etki ajanlarından tabanı olan tek kesim fethullahçılar olduğuna göre, öncelikle bu dış odaklı ajan yapılanmasının dağıtılması şart olmuştur. cumhurbaşkanı tarafından hükûmete iade edilen memurların görevden alınmaların kolaylaştıran kanun hükmündeki kararname, bir an önce yasalaşarak meclisten geçirilmelidir. fethullahçılar, bu kararname ile başta emniyet olmak üzere stratejik kurum ve kuruluşlardaki yandaşlarının memuriyetten uzaklaştırılacağını "içeriden" istihbar etmiş olacaklar ki, ittihat ve terakki partisi döneminde çıkarılmış, aradan geçen zaman nedeniyle işlevini yitirmiş memurin muhakematı usulü kanununa sahip çıkmaktadırlar. yasa çıkıncaya kadar, devletin ilgili kuruluşlarının yanısıra, şahsım gibi tüm cumhuriyet aydınları da -tek tek- ya da sivil toplum örgütleri aracılığıyla devlet kurum ve kuruluşlarında saptadıkları fethullahçıların listelerini oluşturmaları ve kesin listenin ancak bu toplanan listelerin resmi makamlarca radikal ve titiz bir değerlendirmeden sonra netleştirilmesi gerekmektedir. fethullahçıların devletten tasfiyesi ile eşgüdümlü olarak bir pişmanlık yasasının çıkartılması, bu şeriatçı yapılanmanın dağılma sürecine katkıda bulunacaktır. tüm bu operasyonların takipçisi ve güvencesi, 28 şubat kararlarının uygulayıcısı ve takipçisi olan mgk'dır. zira mevcut hükûmetin fethullahçılar ya da diğer şeriatçı yapılanmalarla mücadelede siyasal niyet ve kararlılık zaafiyeti hissedilmektedir. bu hükûmetin düşmesi de sorunun çözümü için yeterli değildir; önce erken bir genel seçimle tbmm'nin parti dağılımının, sonra da türkiye'de var olan politikacı profilinin değişmesi gerekmektedir. türkiye'nin, ab adaylık kapısında sonsuza kadar beklemesi pahasına ulus-devlet bütünlüğünden ödün veren; uluslararası tahkimi tartışmasız kabul ile çağcıl kapitilasyonların kapısını açan; tam bağımsızlıktan vazgeçmenin cumhuriyete en büyük ihanet olacağını algılayamayan; bölgesel ittifaklara yönelik alternatif politikalar üretmek yerine, sonuçları ne olursa olsun ab'ne koşulsuz teslimiyetçiliği yeğleyen; sömürge valisi görünümlü lider ve politikacılardan kurtulmak zorundadır...
sonsözü, cumhuriyetin kurucusu büyük atatürk, "gençliğe hitabesi" ile söylemektedir. büyük atatürk, sanki bugünün fotoğrafını çekmiştir, saptamalarında. ne var ki, o'nun döneminde düşmanın topu ve tüfeği ile mücadele ediliyordu. şimdilerde, kitle iletişim araçları, borsaları, ımf'i, dünya ticaret örgütü ve her türlü ekonomik ve teknolojik olanakları var düşmanın. sevr'i uygulatmak için top ve tüfekle türkiye'ye güç yetiremeyen düşman, şimdilerde elindeki tüm olanakları kullanıyor, aynı amaca ulaşmak için. o'nun döneminde sadece bir vahdettin, bir damat ferit, bir ali kemal, bir dürrizade abdullah vardı, şimdilerde ise binlerce vahdettin, damat ferit, ali kemal, yüzbinlerce dürrizade abdullah var aramızda işbirlikçi olarak. ve bizi yönetiyorlar; kaynaklarımızı, onurumuzu, umutlarımızı, geleceğimizi, bağımsızlığımızı, ulusal bütünlüğümüzü parça parça peşkeş çekiyorlar düşmana. büyük atatürk'ün ilke ve devrimleri kadar gereksinim duyuyoruz yeni bir kuvayı milliye ruhuna.
atatürk'ün gençliğe hitabesi
ey türk gençliği! birinci vazifen, türk istiklâlini, türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. bu temel, senin en kıymetli hazinendir. istikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır. bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. istiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. bütün bu elim şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. millet, fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
ey türk istikbalinin evlâdı! işte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
1.
başbakanlık müsteşarı ahmet şağar imzasıyla yayınlanan 1 mayıs 2000 gün ve b.02.0.ppg.o.12.320-7380 sayılı genelgesinde, bir halk deyişiyle sıra savma kabilinden, içi boş, afaki, kendi içinde tutarsız talimatlar yeralmıştır: "... ülkemizde görevli yabancı misyon yetkililerinin çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının özellikle alt düzey görevlileri ile sık sık görüşmeler yaptıkları ve sosyal ilişkiye girdikleri, bunun sonucunda da birtakım önemli bilgileri elde ettiklerine dair duyumlar alınmaktadır. bu tür sakıncalı temaslarda son günlerde önemli bir artış kaydedildiği, ilgili kuruluş ve bakanlık temsilcilerinin katılımlarıyla gerçekleştirilen üst düzey toplantılarda da dile getirilmektedir.... resmi yollarla ulaşılamayan bazı bilgilerin alt kademelerdeki memurlardan elde edilebilmesi, birçok sakıncayı beraberinde getirmektedir. bu durumun önüne geçilebilmesi ise kamuda görevli personelin bu tür temaslardan kaçınmaları ile mümkün olacaktır. tüm kamu personelinin istihbarat ve istihbarata karşı koyma önlemleri hususunda bilgilendirilmesi ve yönetim kadrolarındaki görev değişiklikleri gibi aksamaların önüne geçilebilmesi açısından bu konudaki dökümlerin devir-teslim evrakı arasında yer alması sağlanacaktır.... ayrıca ülke güvenliği, çıkarlarının korunması bakımından önem taşıyan evrak ve bilginin, yetkili olmayan kişilerin eline geçmesi ve izinsiz açıklanması önlenecek ... gerekli tedbir alınacaktır.... bu çerçevede gizlilik dereceli yazıların işleme konulması ve korunmasında gerekli hassasiyetin gösterilmesi ve bu talimatın tüm personele imza karşılığı tebliğ ile bu konularda ihmali görülenler hakkında yasal işlem yapılmasının gereğini rica ederim".
bu genelgenin neresi düzeltilebilir ki? önce müsteşarın casusluk kavramından ne anladığı belli değil. sadece üzerinde "gizli" damgası basılı olan evrak mı önemli olan? sorumluluk ve duyarlılık, sadece "alt düzey görevlileri" için mi sözkonusu? her türlü casusluk itham ve isnadından ve de sorumluluktan azade, istediği yabancı misyon yetkilileriyle görüşmesinde, bilgi-belge aktarmasında sakınca olmayan dokunulmaz üst düzey yetkilileri içine kimler girmekte? bu koşulsuz "güvenilir" üst düzey yetkililerinin ayrıcalığının yanısıra, alt düzey yetkililerine potansiyel casus gözü ile bakmanın hukuksal ve mantıksal dayanağı ne? sonra, bu konu diyelim ki dağıtım listesinde neden mta enstitüsü'ne gönderiliyor da, yasayla kurulmuş istanbul barosu'na gönderilmiyor? onların bilgilendirmeye gereksinimleri yok mu? belki de daha fazla var. başbakanlık müsteşarlığı kendi bünyesinde bu duyarlılığı gösterip eğitim veriyordu da, iran'a bilgi aktaran hizbullahçı memur nasıl oldu da başbakanlığın en gizli bilgilerinin bulunduğu bilgi-işlem dairesinde uzun süreyle görev yapabildi? başbakanlık müsteşarı, bölücü ve şeriatçı yapılanmalarla temas halinde olan ve bunları destekleyen malûm ülkelerin heyetleriyle ile görüşen, davetlerine katılan, ödül alan milletvekillerini, akademisyenleri, -hadep'liler dışındaki- belediye başkanlarını, kısaca tüm kamu görevlilerini de izlemekte midir? bu genelge, diyelim ki üniversitelerde görev yapan tüm öğretim elemanlarına imza karşılığı tebliğ edilmemişse -ki şahsıma böyle bir tebliğ sözkonusu olmamıştır- sorumluları hakkında ne gibi yasal işlem uygulanacaktır? bu soruların yanıtı gereklidir; yoksa eski bir deyimle, gerisi abesle iştigaldir, ciddiyetsizliktir.
2.
3. iran'ın istihbarat servislerinin saptadıkları türk şeriatçılarını eğitme ve yönlendirme faaliyeti, aşağıdaki sözde ngo, gerçekte derin devleti oluşturan kuruluşlar üzerinden yürütülmektedir: onbeş hurdad vakfı, kudüs savaşçıları, islami tebliğ teşkilâtı, şehid vakfı, mustafadlar vakfı, kültür inkılâbı yüksek şûrası, islâmi ve kültürel bağlar teşkilâtı vd.
4. çin halk cumhuriyeti'nin türkiye'ye yönelik beşinci kol faaliyetleri için bkz. dr. necip hablemitoğlu, "hükûmet-çin-doğu türkistan", yeni hayat, 57, temmuz 1999, s. 5-6.
5. geniş bilgi için, imaj için bir abd vatandaşı tarafından yazıldığı iddia edilen ancak kendileri tarafından kaleme alınan ve feza yayınları arasında çıkarılan sözkonusu kitap için bkz. ann lyn web, iftiranın değişmeyen mantığı, (istanbul: 1999). ayrıca cemaatin gazetesindeki köşe yazılarında, abd'ni özgürlükler ülkesi olarak takdim eden ve övgüler yağdıran; bu ülkenin onayı ve desteği olmaksızın hiçbir şey yapılamayacağına ilişkin çok sayıda makale yayınlanmıştır. artık cemaat içinde abd'ni "şeytan" olarak niteleyen hiç kimse kalmamıştır; tüm müritler bu büyük dünya jandarması devlet önünde gönülden "biat" ederek fahri vatandaşı (!), etki ajanı aday adayı olmuşlardır.
mart 2000'de içişleri bakanlığı tarafından hazırlanarak sınır kapılarına bildirilen 56 kişilik listedeki isimler arasında bir tek alman vatandaşına yer verilmemesi, içişleri yetkililerinin unutkanlığı ile değil, olsa olsa alman etki ajanlarının gücü ile açıklanabilir. örneğin, sakıncalı ilân edilerek ülkeye giriş tahdidi konulan problemli yabancılardan avusturyalı zoolog ırenaus eibelfeldt, türkler ve türkiye aleyhine yayınlarıyla dikkat çeken n-3 adlı tv kanalında, "türkler ve hayvanlar" konulu bir program yaparak ünlenmiştir. programında türklerle hayvanlar arasında aşağılayıcı, tahkir edici benzetmeler yapan germen faşisti eibelfeldt'in adına listede yer verilirken, alman n-3 tv sorumlularına giriş tahdidi getirilmemesinin makul bir açıklaması bulunmamaktadır. listede yer alan problemli şahıs statüsündeki sicilli türkiye düşmanlarının adları, milliyet ve meslekleri şöyledir:
eric lubbock (ingiliz-parlamenter), anrew penney (ingiliz-gazeteci), sheri laizer (yeni zellanda-londra kürt derneği yönetim kurulu üyesi), pamela o'toole (ingiliz-bbc muhabiri), claus ther (avusturya-yazar), ırenaus eibelfeldt (avusturya-zoolog), michael feeney (ingiliz-papaz), jonathan sudken (ingiliz -af örgütü üyesi), kathryn porter (abd-insan hakları konseyi üyesi), angelika faukhauser (isviçre-parlamenter), estella schmid (ingiliz-parlamenter), panayotis sguridis (yunan-parlamenter), dimitrios vunatsos (yunan-parlamenter), leonardos hatziandreu (yunan-parlamenter), ıonnis statopulos (yunan-parlamenter), madria mahera (yunan-parlamenter), kostas baduvas (yunan-parlamenter), andonis naksakis (yunan-general), damiano frisullo (italyan-gazeteci), hristodopulos paraskevaidis (yunan-başpiskopos), klaus slavensky (danimarka-parlamenter), soren sondergaard (danimarka-parlamenter), villa sigurdsson (danimarka-parlamenter), gert petersen (danimarka-parlamenter), lasse budtz (danimarka-parlamenter), kai cleibak (isviçre-gazeteci), thomas clmarke (ingiliz-gazeteci), laroline anne (ingiliz-gazeteci), kaija reıkko (finlandiya-gazeteci), tom kankonev (finlandiya-gazeteci), richard wayman (ingiliz-gazeteci), gunnar nilsson (isveç-gazeteci), said zerevan (isveç-gazeteci), ake hedman (isveç-gazeteci), van der meer (hollanda-af örgütü üyesi), gunnar hybertsen (hollanda-gazeteci), maria wagenaar (hollanda-af örgütü üyesi), montreo lange (ispanya-af örgütü üyesi), zabala booudana (ispanya-af örgütü üyesi), lechuga jimenez (ispanya-af örgütü üyesi), martorel perez (ispanya-af örgütü üyesi), edwin davies (ingiliz-avukat), giula chiarini (italya), marcello musto (italya), ramon montovani (italya-parlamenter), walter de cesaris (italya-parlamenter), giovanni bianchi (italya-parlamenter), paulo cento (italya-parlamenter), marco pezzoni (italya-parlamenter), evgeni mavtchenkov (rusya-parlamenter), bovrdouku pavel (rusya-parlamenter), boc ekhian (lübnan-parlamenter), panos kamenos (yunan-parlamenter), dimitri samdu (romanya-parlamenter). bu sakıncalılar listesinden, yunan hükûmeti'nin daha sonra araya girmesiyle yunan ortodoks kilisesi hristodopulos paraskevaidis'in adı çıkarılmıştır. hiç şüphesiz, bu listenin, avrupa ve abd'nde militanlık düzeyinde türkiye karşıtı parlamenter, gazeteci, akademisyen, diplomat ve istihbaratçılar gözönüne alındığında son derece eksik hazırlandığı göze çarpmaktadır. sadece köln'deki türkiye karşıtı faaliyet gösteren ırkçı bfv elemanlarının sayısı bile bu listenin kat ve kat üstündedir.
abd istihbarat servislerini harekete geçiren sözkonusu önemli haber-yorum yazısının metnini, bu ülkeyi demokrasi ve düşünce özgürlüğünün beşiği olarak takdim eden etki ajanlarına ve bir de kendi vatandaşını abd çıkarları için jurnalleyen amerikan malı muhbirlere ithaf ediyorum -n.h.-.
6- abd istihbarat servislerini harekete geçiren sözkonusu önemli haber-yorum yazısının metnini, bu ülkeyi demokrasi ve düşünce özgürlüğünün beşiği olarak takdim eden etki ajanlarına ve bir de kendi vatandaşını abd çıkarları için jurnalleyen amerikan malı muhbirlere ithaf ediyorum -n.h.-.
henrı barkey ve "tesir ajanlığı"! bu devletin sahibi yok mu? atilla ongun
"türkiye cumhuriyeti, mustafa kemal atatürk ve o'nun silah arkadaşlarının türkleri tarih sahnesinden silmek için batı emperyalizmine karşı verilen bir kurtuluş savaşı sonrası kurulmuştur. osmanlı'nın son döneminde, aşağıda sayın yargıtay başsavcısı vural savaş'ın belirttiği gibi, türkiye cumhuriyeti'nin son on yılı ile bir paralellik arz etmektedir. bu paralellik, vural savaş'ın ifadesindeki "neredeyse bize ne mutlu türküm diyene demeyi yasaklayacaklar" cümlesi ile osmanlı'nın son döneminde türk'e "köpek" yakıştırması yapan azınlık ırkçılarının günümüz izdüşümüdür. osmanlı'nın emperyalizm tarafından parçalanması ve yine bu güçler tarafından anadolu'nun paylaşımı karşısında zor şartlarda yüce atatürk arkasına aldığı türk ulusunun desteği ile başarıya ulaşmış ve tarihte göktürklerden sonra ikinci defa türk adıyla bir devlet kurulmuştur. fakat bütün bu zor şartlar altında yüce atatürk'e karşı erzurum ve sivas kongrelerinde amerikan mandacılığını savunan "tesir ajanları" çıkmıştır ki, benzerleri günümüzde daha açık, korkusuz ve pervasız bir şekilde propagandalarını yapmaktadırlar. bunlar türkiye'de yaşayan nüfusu beş bini geçmeyen etnik toplulukların bile "insan haklarını" savunurken, türkün insan haklarına ilgisizdirler, çünkü gerçek amaçları aslında insan hakları değil, atatürk'ün kurduğu türkiye cumhuriyeti'ni bölmek, güçsüz bırakmak ve amerikan emperyalizmine karşı tam bağımlı kılmaktır.
amerika'nın türkiye'ye karşı uyguladığı amansız psikolojik savaş, yoğun bir şekilde devam etmektedir. bu gizli savaşta değişik yöntemler kullanılmakta olup, bunlardan en önemlisi, türkiye'de bulunan gazeteciler, diplomatlar ve bazı bilim adamları vasıtası ile türk kamuoyunu ve devlet görevlilerini yönlendirme faaliyetleridir. bu yönlendirme faaliyetleri içine ne yazık ki bazı "t.c. devlet görevlilerinin de" bulaşması, oyunu daha kirli hale getirmektedir. yabancı istihbarat örgütlerinin 1980 öncesi izledikleri yöntem olan türkiye'deki bazı gazete yazarları ve bilim adamlarını tesir ajanlığında toplumu yönlendirmede kullanmasının yanında, son yıllarda "yönlenmemesi gereken bazılarının da" yabancı istihbarat örgütlerinin etki alanına girdikleri açık bir şekilde izlenmektedir.
etki alanına giren bu kişilerin bir çoğu abd'de merkezi istihbarat teşkilâtı ile (cıa) dolaylı ve dolaysız iletişim halinde olan amerikalılar ile kontak halinde bulunan şahsiyetlerdir. türkiye üzerine çalışan ve cıa ile iletişim halinde bulunan amerikalıların birçoğunun türkiye karşıtı lobiler ile çok yakın temasları mevcut olup, bu lobileri türkiye'ye karşı mümkün olduğunca kullanmakta ve desteklemektedirler. yukarıdaki başlıkta belirtildiği üzere, abd'de yukarıdaki tanımlamaya uyan en önemli isimlerden sadece birisi, türkiye'ye karşı her türlü saldırgan ve nefret faaliyetinin arkasındaki kişi olan henrı barkey'dir. henrı barkey, türkiye karşıtı faaliyetler içinde kürt sorununda pkk'yı desteklemekte, abdullah öcalan'ın roma'da olduğu dönemde cıa eski görevlisi graham fuller ile birlikte terörist lideri ziyaret etme girişiminde bulunmuş fakat öcalan'ın italya'dan zamanından önce ayrılması sonucu bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştır. barkey, pkk'nın siyasallaşma sürecinde çok aktif bir rol almış ve bu terörist örgütün türkiye'de yasallaşması için yoğun bir propaganda yapmış, makale ve kitap çıkarmıştır. barkey, ermeni soykırımı masalı için de türkiye ve türk insanı karşıtı faaliyetlerine devam etmiş, bu amaçla abd kongresi'nde ermeni masasından eşinin türkiye karşıtı faaliyetlerinden ötürü türkiye'ye girmesi yasaklanmış türk düşmanı ıllinois milletvekili abd kongresindeki türkiye karşıtı lobinin çıbanbaşı john porter ve eşi ile defalarca görüşmüş; türk silahlı kuvvetleri aleyhine washington'da lobi yapan türkiye'deki radikal dinci gruplara destek vermiş; onların abd programlarını hazırlamış, abd dışişleri bakanlığı ile görüşmelerinde randevuları almıştır. bunlar sadece henrı barkey'in "bu satırlarda açıklanabilen" türkiye karşıtı faaliyetlerinin sadece küçük bir kısmıdır.
azerbaycan'ın seçimle iktidara gelmiş bir cumhurbaşkanı olan, atatürkçü kişiliği ve demokrasiye inanmışlığı ile bir simge konumundaki ebulfeyz elçibey ile görüşmeyi reddedenlerin, henrı barkey gibi tesir ajanlarına türk elçiliklerinde kokteyl vermeleri ve bu şahsı oralara davet ederek meşruiyet kazandırmaları üzüntü vericidir. bazı türk devlet görevlilerinin türk'e olan alerjileri, yüce atatürk'e karşı amerikan mandacılığını savunanlar ile aynı paraleldedir. bu şahıslar sadece elçibey'e mi önyargılıdırlar? hayır. daha iki hafta evvel washington'da bulunan kırım türklerinin lideri mustafa cemil kırımoğlu'na da aynı "ilgiyi" göstermişlerdir.
bunlar ermeni lobisine karşı büyük bir mücadele veriyoruz masalını türkiye'ye yutturmaktadırlar. oysa ermeni karşıtı çalışma yapmaya başladıkları günden beri abd kongresi ve eyaletlerinde ardısıra ermeni soykırımı tasarıları geçmektedir. zaten, türkiye'nin ermeni sorunu yoktur, olmayan bir sorunla uğraştıklarından çalışıyormuş izlenimi yaratmaktadırlar. türkiye'de ermeni olmadığından, ermeni sorunu da yoktur, olmayan bir soruna karşı mücadele edenlerin esas amacı çıkar, mevki, para, kısaca kendi kişisel menfaatleridir. ayrıca bu soruna başka bir perspektiften bakarsak, acaba ermeni soykırımı tasarısının abd kongresinden geçip geçmemesi o kadar önemli midir? acaba bu "sorunu" biraz da bundan "maddi çıkar elde eden çevreler mi" büyütmektedirler? kiraladıkları lobi şirketlerine yoksul türk halkının parasını saçmakta, lobi şirketleri ise türkiye'yi yolunacak tavuk gibi görmektedirler. yunan lobisinin en önemli ismi olan andrew manatos'un şu cümleleri gerçekten üzüntü vericidir, ama ne yazık ki gerçektir: "türkiye lobi yapmıyor, sadece kendi halkının parası ile bazılarını zengin ediyor". bunu söyleyen bir yunanlıdır. 1998 yılındaki türk lobi şirketi, daha evvelki senelerde türkiye aleyhine çalışan bir lobi şirketidir. hiç tarihini araştırmadan türkiye'nin lobisini üstlenecek bir kuruma 2.5 milyon dolar verenler, yılın yarısı olmadan aynı lobi şirketinin bir 2.5 milyon daha talep etmesi karşısında bozguna uğramışlardır. oysa türkiye'de 17 ağustos depremi ile hâlâ çadırlarda yaşayan türk halkı, bu yöneticilere lâyık değildir. atatürk'ün ve kurtuluş savaşını verenlerin ve bu ülke uğruna şehit olanların üzerine soğuk su içip, kendi zevkleri için kokteyl verenlerin, henrı barkey gibi ajanları türk elçiliklerine davet etmemeleri gerekir. çünkü orasının parasını yoksul türk halkı vermektedir. türk elçilikleri, türkiye aleyhine çalışanların evi değil, türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının ulusal çıkarlarını koruyan bir müessesedir.
abd yasalarına göre amerikan hükûmetinin önemli görevlerinde çalışanlar, başka bir devletin vatandaşı olamazlar. ya türkiye'de?!. henrı barkey'e davet verenlerin acaba bırakın birinci derece akrabalarını, kendi aile fertleri içinde amerikan vatandaşı olanlar var mıdır? varsa bile ne yapılmaktadır?
türkiye'de türkleri hor gören, azerbaycan'daki, batı trakya'daki, kuzey ırak'daki, çeçenistan'daki, bosna'daki insanları veya diğer türk topluluklarını hor görmesi gayet doğaldır. çünkü kendisi azınlık ırkçısıdır, kişisel menfaatleri herşeyin üzerinde tutan bir parazittir. türk halkı, parazit, hırsız, soyguncu, kendi kültürü ile barışık olmayan yöneticilere lâyık değildir, hele ki tesir ajanı konumundakilere hiçbir ülkenin insanları lâyık değildir.
bu satırlar, türkiye'nin bağımsız bir devlet olduğu iddiası üzerine yazılmıştır. bu iddia yüce atatürk'ün türk ulusuna bir emanetidir".
(not: sayın atilla ongun, türkiye'den binlerce kilometre öteden türkiye'nin acısını yaşamak, abd'den türkiye'yi savunmak buna denir. türkiye'den ya da türk sefaretlerinden abd'yi savunanların, olmayan gurur ve onurları dışında eksiklikleri ya da kayda değer sorunları yok, yalnızca ekonomik fazlalıkları var. diyelim ki bu kategoride bir türk diplomatıysanız, diyelim ki abd dönüşünde emekli maaşına mahkûm olmuyorsunuz, fethullahçılar kendi tv kanallarında sizi derhal danışman (!), etki ajanı konumundaki medya patronları da köşe yazarı yapıveriyorlar... yazık ki yazık!.. çok yazık!..).
nurculuk; başlangıçta bir tarikat olarak doğmamış, said-i nursi tarafından yazılan nur risaliyesinin okunup yayınlanmasına dayanan ve bunları okuyanların meydana getirdiği dini bir cemaat olarak oluşmuştur...
nurculuk tarikatını kuran said-i nursi, 1873 yılında bitlis ilinin hizan kazasına bağlı nurs köyünde doğmuştur. doğduğu köyün ismine izafeten nursi soyadını almıştır. taraftarları ve talebeleri tarafından zamanın alimi, zamanın harikası anlamına gelen bediüzzaman ismi verilmiştir.
said-i nursi, 1925 yılında tunceli bölgesindeki şeyh sait isyanı esnasında, genel asayişin temini amacıyla önce burdura, daha sonra da ıspartanın barla nahiyesinde mecburi ikamete tabi tutulmuştur. nurculuk faaliyetlerinin etrafında odaklandığı risale-i nur külliyatı nın ilk olarak barla nahiyesinde yazmıştır.
risale-i nur külliyatı adı verilen ve sözler, mektubat lemalar ve şualar gibi ana başlıklar altında toplanan 130 parçadan ibaret eserlerinden dolayı zaman zaman hakkında davalar açılmıştır. bu davalar süresince uzunca bir zaman cezaevinde kalmış ve hayatını mecburi ikamete tabi tutulduğu çeşitli illerde geçirmiştir.
23 mart 1960 tarihinde şanlıurfa da ölen said-i nursinin cenazesi halil-ür rahman camiine defnedilmiş ancak cenazesinin şanlıurfa dan alındıktan sonra gömüldüğü yer bilinmemektedir veya nurcu kesim dahil kamuoyu böyle bilmektedir.
said-i nursinin ölümündem sonra yine büyük ölçüde aynı çizgide sürdürülen faaliyetler, dönemin şartları içerisinde hayata geçirilmiş bazı dernek ve yayın organlarıyla da desteklenmiş ve mevcut imkanlar dahilinde daha geniş kitleye ulaşmanın yolları aranmıştır. kendilerince, nurculuk hareketinin en önemli ve bariz vasfının, kişilerin imanını kurtarma ve bu amaçla propagandif faaliyetlere önem verme olduğu ifade edilmektedir.
ilk defa, 1955 1957 tarihlerinde kuran-ı kerim ile risale-i nurların yazılışı nedeniyle iki gruba ayrılan nurcular arasındaki bu gruplaşma, said-i nursinin ölümünden sonra daha bariz bir şekilde ortaya çıkmıştır. bu gruplardan;
(1) birinci grup; kurana küfür yazısı ile hizmet olmaz parolası ile faaliyetlerini yürütmekte, risale-i nurların mutlaka el yazısı ve arap harfleriyle yazılması tezini savunmakta ve bunun sağlanması için de nurcuların arapça öğrenmesini öngörmektedir ki bunlara, yazıcı nurcular denilmektedir.
(2) okuyucu nurcular diye adlandırılan ikinci grup ise; latin harfleri ile yapılacak çalışmalarının hedeflerine varmada daha yardımcı olacağı kanısında olup, bu fikri empoze etmeye çalışmaktadırlar.
okuyucu ve yazıcı grup arasındaki bu farklılaşma, daha sonra 1969 tarihinden itibaren okuyucu grup içinde faaliyet gösteren fethullah gülen ve taraftarlarını ayrı bir grup olarak ortaya çıkarmıştır.
1982 anayasa oylamasına kadar okuyucu, yazıcı ve fethullah gülen grupları olarak faaliyet gösteren nurcu kesimde, anayasa oylaması nedeniyle yeni bir bölünme daha oluşmuş, okuyucu grup; gazeteci ve şuracı olarak iki ayrı gruba bölünmüştür.
b. amacı:
nurcu gruplar genel anlamda; said-i nursinin öğretilerinin propagandasını yaparak öncelikle teokratik bir devlet kurulmasını isteyen taban yaratmayı, bilahare devlet yönetimini ele geçirmeyi amaçlamaktadır.
c. stratejisi:
nurculuğun genel olarak stratejisi devletin sosyal, siyasi, iktisadi ve hukuki temel nizamlarını dini esas ve inançlara göre düzenlemektir.
2. teşkilat:
a. günümüzde faaliyet gösteren önemli nurcu gruplar:
1 - yeni asya grubu
2 - meşveret grubu
a mustafa sungur grubu
b mehmet kırkıncı grubu
c mehmet kurdoğlu grubu
3 - med-zehra grubu
4 - acz-i mendi grubu
5 fethullah gülen grubudur.
b. günümüzde faaliyet gösteren önemli nurcu grupların oluşumu, teşkilat ve faaliyetleri:
a. 1970 yılında yayın hayatına başlayan yeni asya gazetesi çevresindeki faaliyetleriyle bilinen bu grubun en önemli özelliği siyasetle yakından ilgileniyor olmalarıdır. 12 eylül askeri harekatından sonra yeni asya gazetesinin kapatılması üzerine yeni nesil gazetesini çıkartmaya başlamışlardır.
b. aynı şekilde kendi misyonları doğrultusunda 1990 yılına gelindiğinde, gazete bünyesinde yaşanan siyasi tartışmalar sonrasında bu gazeteden ayrılan mehmet kutluların liderliğindeki bir grup yeni asya adıyla yeni bir gazete daha çıkarmaya başlamıştır.
c. adı geçen grup, gazete çalışmalarının haricinde köprü, bizim aile, cankardeş isimli dergileri de çıkarmakta, kendisine ait öğrenci evleri, özel okul ve şirketleri vasıtasıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.
d. anılan grup son dönemde, istanbulda faaliyet gösteren yeni asya ilim kültür ve araştırma vakfı bünyesinde 2001 yılı içerisinde, risale-i nur enstitüsü adı altında bir enstitü kurma girişiminde bulunmuştur. ancak enstitünün herhangi bir üniversiteye bağlı olmaması ve enstitüyü bitirenlere belge verilmemesi gibi sebeplerden dolayı müracaatta bulunanların kayıt yaptırmadığı belirlenmiştir. bunun üzerine yönetim, enstitüyü faaliyete geçirme fikrinden vazgeçmiştir. ancak araştırmalarda bulunacak kişilere yardımcı olmak amacıyla önümüzdeki günlerde ilgili kurumlardan izin alarak araştırma merkezi kurma çalışmasına gidecekleri öğrenilmiştir.
e. mehmet kutlular, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçundan dolayı ankara 1 nolu dgm tarafından açılan dava sonucunda 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılarak 22 mayıs 2001 tarihinde metris cezaevine kapatılmıştır. bilahare 31 mayıs 2001 tarihinde kırklareli/vize cezaevine nakledilmiştir.
adı geçen şahıs şartlı tahliye yasasından faydanalarak tutuklu bulunduğu kırklareli/vize ilçesi kapalı cezaevinden 21 şubat 2002 tarihinde tahliye edilmiştir.
2 meşveret grubu:
a. mustafa sungur grubu
1. anılan grubun son dönemde yurt dışı eğitim faaliyetleri, risale-i nur basım ve dağıtım çalışmaları ve fethullah gülen benzeri bir yapılanma içerisine girme çabaları dikkat çekmektedir. bu meyanda;
2. adı geçen grup tarafından gürcistan/tiflis ve acara özerk cumhuriyeti/batumda dershane açıldığı
3. grubun rusya ve azerbaycanda dershanelerinin bulunduğu
4. gürcistandaki cami imamlarının yeterli bilgiye sahip olmadığı ve köylülerin islamiyetle ilgili konularda kendilerine danıştıkları
5. azerbaycandaki dershaneye 2001 yılı içerisinde polis tarafından baskın yapıldığı, kitaplara el konduğu, nurcuların tepkileri üzerine polisin kitapları iade ettiği, bu olaydan sonra cemaate katılımın arttığı
6. anılan grubun tacikistan ve çeçenistanda bulunan mensupların, bölgede etkin olan radikal islamcı unsurlar tarafından kitap okumakla müslümanların sorunlarının çözülmeyeceği gerekçesi ile taciz edildikleri belirtilmiştir.
x. anılan grup tarafından ısparta/barlada gerçekleştirilen yurt dışı temsilcileri toplantısında;
1. f.gülen grubu benzeri bir yurt dışı yapılanma modeli uygulanması, bu çerçevede öncelikle yabancı ülkelerde vakıf dernek gibi sivil toplum örgütleri kurulması, akabinde ülkelerin yasaları çerçevesinde öğretim kurumları açılmasına yönelmesi
2. kültür eğitim vakfında bulunan said nursiye ait kitapların yurt dışında basılıp dağıtılmasında elde edilecek gelirin tekrar yurt dışı faaliyetlerde harcanması ve kitapların yabancı dillere çevrilmesi
3. malezya, fas, balkan ülkeleri, rusya federasyonu ve türk cumhuriyetleri gibi ülkelere yaygınlaşan faaliyetleri paralelinde, internette bir mail grubu oluşturdukları ve cemaat haberlerini tek çatı altında toplayarak bir anda her tarafa ulaştırdıkları, söz konusu çalışmanın almanya’da da yaygınlaştırılmasını kararlaştırıldığı tespit edilmiştir.
4. ayrıca anılan kesim, rusyada sürdürülen faaliyetler çerçevesinde, yılda 6 -7 kitabın rus diline tercümesinin yapılabilecek konuma gelindiği, hali hazırda 10 kitabın tercümesinin yapıldığı, bunların sının basıldığı, 4ünün ise basılma aşamasında olduğu, basımı gerçekleştirilen kitapların rusyanın en ücra yerlerine kadar ulaştırıldığı öğrenilmiştir.
bunun yanı sıra mustafa sungur yönetimindeki nurcu kesim tarafından, rusya kostroma şehrinde bedi-üz zaman camii adı altında yaptırılmakta olan külliye inşaatının, 11 eylül eylemleri sonrasında rus yetkililer tarafından durdurulmasına rağmen, rusya hükümeti tarafından söz konusu grubun ılımlı çizgide faaliyet göstermesi ve çeçenlerle ilişkilerinin sınırlı olması nedeniyle cemaatin ülkedeki dershanelerinin faaliyetine izin verdikleri belirlenmiştir. (rusya/kosturma, said- i nursinin 1. dünya savaşı esnasında ruslara esir düştüğünde kaldığı yer olması nedeniyle nurcu cemaatler için önem taşımaktadır.)
5. ayrıca mustafa sungur yönetimindeki meşveret grubu nurcu kesim tarafından, hollandada flemenkçe, almanca ve ingilizce risaleler basıldığı ve halkın islama olan ilgisinin artmasından da istifadeyle kütüphanelere de dağıtım yapıldığı belirlenmiştir. bunun yanı sıra mustafa sungur yönetimindeki meşveret grubu nurcu kesimin, tataristanda bugüne kadar yaklaşık 60 bin adet risale-i nur bastırıp dağıttığı, bu ülkedeki din görevlilerinin söz konusu yayınlara sıcak baktıkları, camilerde imamların risale-i nur okudukları ve vaaz konularını anılan kitaplardan seçtikleri istihbar olunmuştur.
b. mehmet kırkıncı (şura) grubu:
1. bu grup, 1980 yılına kadar yeni asya grubu ile birlikte hareket etmekte iken, bu tarihten itibaren siyasi tercihlerde ihtilafa düşmeleri sonucu bu gruptan ayrılan mehmet kırkıncı tarafından kurulmuştur. söz konusu grup, kontrolündeki vakıflar ve öğrenci evleri vasıtasıyla erzurum, ankara ve adana ağırlıklı olmak üzere çeşitli illerde faaliyet göstermektedir. grubun bünyesinde daha ziyade eski nurcular bulunmaktadır. anılan grubun son dönemde yurt içi yanı sıra yurt dışı eğitim faaliyetlerine de ağırlık verdiği gözlenmektedir. bu meyanda anılan grup, halen rusyanın 125 noktasında risale-i nur eğitimi vermektedir.
2. söz konusu nurcu grup lideri mehmet kırkıncı; müslümanların kutsal bayramlarından devletin haksız kazanç elde ettiği ve bu kazancın devlet yöneticilerinin eğlence masrafı olarak kullanıldığı gerekçesi ile kurban derilerinin türk hava kurumuna ( thk ) bağışlanmasına kesinlikle karşı olduğunu belirtmektedir. bu çerçevede, cemaat mensubu öğrencilerin uyarılarak, aileleri tarafından kesilen kurbanların derilerinin thkna verilmesine engel olmalarını istediği öğrenilmiştir.
1. okuyucular arasında yer alan bu grubun liderliğini mehmet kurdoğlu yapmaktadır. söz konusu grup başta ankara olmak üzere halen adana ve kahramanmaraşta bulunan çok sayıdaki öğrenci evlerinde faaliyetlerini sürdürmektedir.
2. bunun yanı sıra anılan grubun 1980li yılların başında itibaren tskne sızma girişimlerinde bulunduğu, hali hazırda bu girişimlerini çeşitli illerde sürdürdüğü tespit edilmiştir. söz konusu grupla ilişkisi tespit edilen birçok tsk personelinin 2000 2001 yıllarında alınan yaş kararları doğrultusunda tsk ile ilişkileri kesilmiştir.
3. grup elemanlarının en belirgin özelliği, öğrenci evlerinde said-i nursinin eserlerini okumanın dışında tüm metod ve faaliyetleri reddediyor olmalarıdır. yurt, üniversiteye hazırlık dershanesi gibi müesseselerin açılması ya da gazete ve dergi gibi yayın organlarının çıkartılması bu grup tarafından benimsenmemekte ve islama asıl hizmetin dershane tabir edilen evlerde risale-i nurların okunması ve anlatılması ile yapılabileceği görüşü savunulmaktadır.
4. anılan grubun son dönemde de eskiden olduğu gibi ev toplantılarına ağırlık vererek taban genişletme faaliyetlerinde bulunduğu gözlenmektedir. bu meyanda dini içerikli kitaplar okunmakta ve dini kasetler dinlenmektedir.
5. ayrıca söz konusu grup lideri mehmet kurdoğlunun kendi ismini hatırlamama, zaman zaman günleri şaşırma gibi durumlar gösteren bir rahatsızlığı bulunduğu öğrenilmiştir. anılan şahsın, söz konusu durumla ilgili olarak psikolojik tedavi gördüğü belirtilmektedir.
3. med zehra grubu:
a. nurcu kesim içerisinde çok küçük bir kesimi oluşturmakla birlikte özellikle said-i nursinin kürt yönünü ön plana çıkartmaları ile dikkatleri çeken bir gruptur. muhammed sıddık dursunun liderliğinde faaliyet gösteren bu gruba bağlı olanların tamamı kürt vatandaşlarımızdan oluşmaktadır.
b. 1989 yılında yayın hayatına başlayan dava isimli dergi ve med ( marifet, eğitim, dayanışma ) vakfı çerçevesinde bu grubun faaliyetlerini takip etmek mümkündür. ayrıca yine ayrı görüşlere sahip olan zehra eğitim ve kültür vakfı da bu kesimin görüşleri doğrultusundaki faaliyetleriyle dikkatleri çekmektedir.
c. kürt milliyetçiliğini esas almalarından dolayı diğer tüm nurcu gruplar said-i nursinin, islam dinine aykırı olan ırka dayalı bir milliyetçilik anlayışını ne eserlerinde ne de hayatında kesinlikle savunmadığını ileri sürerek, bu kesimin fikirleri ve yaklaşımlarını kabul etmemektedirler.
d. bunun yanı sıra said-i nursinin hep birleştirici olduğunu hatta şeyh saidin isyan girişimleri sırasında kendisinden yardım istemesine rağmen asırlarca islama hizmet etmiş türk milletinin torunlarına kılıç çekilmez diyerek bu isyanı benimsemediği ve katılmadığını eserlerinde belirtmesi, diğer nurcu kesimlerin bu gruba sıcak bakmasını önlemektedir.
e. zehra eğitim ve kültür vakfı, izzettin yıldırım (ölü)ın kurduğu grubun legal organizasyonudur.
f. nurculuğu kürtçülük ideolojisi doğrultusunda kullanma noktasında s.dursun ile birleşen anılan grup, politik tercihini pkkdan yana yapması ve bu yönüyle de kabul görmesi bağlamında s.dursun grubundan ayrılmakta, hatta daha da öne çıkmaktadır.
g. içişleri bakanlığınca 13 ocak 2000 tarihinde anılan vakfın merkez, yurt içi şube ve temsilcilikleri ile bunlara ait iktisadi işletme ve şirketlerin teftişi ile vergi yönünden incelenmesi sonucunda; söz konusu vakfın birimlerinin temelli kapatılması sonucuna varılmıştır. bunun akabinde anılan grup; said-i nursinin vasiyeti olduğu iddiasıyla sürdürdüğü vandaki medrese-ül zehra lisesi inşaatına devlet tarafından el konulmasının önüne geçme arayışlarına yöneldiği belirlenmiştir.
h. son dönemde izzettin yıldırım grubu nur cemaati tarafından, kürt kimliğinin ve said-i nursinin kürt halkına yönelik mesajlarının yaygınlaşması amacıyla, nurcu gruplar arasında ayrışımın tam olarak yaşanmadığı doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerine yönelik olarak, said-i nursinin eserleri arasında yer alan ancak kürtçü nurcu gruplar dışında okunmayan içtimai reçeteler isimli kitabın, tanıtımı ile okunmasına dayalı bir çalışma başlatıldığı tespit edilmiştir.
1. erzurum ili, pasinler ilçesi, korucuk köyü nüfusuna kayıtlı 1941 doğumlu fethullah gülen çeşitli medrese ve yörenin tanınmış din adamlarından almış olduğu derslerle ilk eğitimini tamamlamıştır. söz konusu şahıs 1958 yılında kazandığı diyanet işleri başkanlığının vaizlik imtihanı sonrasında ise edirne, kırklareli, balıkesir, manisa, çanakkale, izmir gibi illerde çeşitli camilerde vaiz ve imam olarak görevler almıştır
2. gündelik politikalarla uğraşılmasını doğru bulmayan fethullah gülen 1970 yılında nurcu kesimden ayrılarak müstakil hareket etmeye başlamıştır. asıl gayenin iman hakikatlerinin anlatılması olduğu ve politika ile içli dışlı olmanın bu gayeye gölge düşürdüğü iddiasıyla, faaliyetlerini daha ziyade öğrenci ve genç kesim üzerinde yoğunlaştırmıştır. bunun yanı sıra bilhassa kasetlere çekilen vaazlarıyla muhafazakar kesim arasında da tanınmaya başlamıştır.
3. 1971 yılında nurculuk faaliyetlerinden dolayı hakkında kovuşturma başlatılmışsa da af kanunundan istifade ederek davası düşmüştür. 12 eylül 1980 sonrasında hakkında verilen tutuklama kararı nedeniyle aranmaya başlanılan gülenin 1986 yılında burdurda yakalandığı ve dgmde verilen takipsizlik kararı sonucu serbest bırakıldığı bilinmektedir.
4. 1989 yılından itibaren izmir, ankara, istanbul illerinde tekrar vaazlar vermeye başlayan gülenin günümüzde yazmış olduğu çeşitli kitaplarla da faaliyetlerini devam ettirdiği gözlenmektedir. akyazılılar vakfı ve türkiye öğretmenler vakfı gibi kuruluşlarla başlayan faaliyetler günümüzde hayata geçirilen çok sayıda dernek ve şirket aracılığıyla çok daha geniş bir yelpazede sürdürülmektedir. önceleri öğrencileri barındırmak amacıyla açılan evler zamanla yerini yurtlara, daha sonra özel okullar ve üniversite hazırlık dershanelerine bırakmıştır.
5. eğitim konusundaki çalışmaları kapsamında özel kolejler açmaya başlayan söz konusu cemaat, bu sahadaki başarılarıyla faaliyetlerini yurt dışına da taşıma imkanı bulmuş ve böylece büyük çoğunluğu orta asya cumhuriyetlerinde olmak üzere 68 ülke ve özerk bölgede değişik isimler altında üniversite, lise, ilkokul, anaokulu ile eğitim ve dil merkezi bulunmaktadır.
6. ülkemiz içerisinde açmış olduğu özel kolejlerin yanı sıra hemen hemen her ilde açılan üniversite hazırlık dershaneleriyle de yoğun bir eğitim faaliyeti içerisinde olduğu gözlenen grubun yurt içinde;
i. 1 üniversite
ii. 112 lise
iii. 122 ilköğretim okulu
iv. 12 anaokulu
v. 263 dershane
vi. 639 yurt açtığı tespit edilmiştir. keza cemaatin denetimindeki vakıf sayısı 100, dernek sayısı 73, şirket sayısı 473 olarak belirlenmiştir.
7. 1978 yılında yayın hayatına başlayan ve günümüze kadar yayın politikasını değiştirmeyen sızıntı dergisi, bu grubun en eski yayın organıdır. buna ilave olarak günümüzde çıkartmakta oldukları zaman gazetesi, yeni ümit ve aksiyon dergileri ile ulusal düzeyde yayın yapan samanyolu televizyonu ( stv ) ve çeşitli radyo istasyonları da yine bu cemaatin görüşleri doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir. görüldüğü üzere söz konusu cemaat eğitim hizmetlerine vermiş olduğu önem kapsamında faaliyetlerini iletişim alanında da yoğunlaştırmış ve bu alanda da önemli atılımlar yapmıştır.
8. özellikle toplumun her kesimini kucaklayıcı tarzdaki yaklaşımları nedeniyle dini motifli terör örgütleri ve radikal dini kesimler tarafından çok büyük eleştiri ve hareketlere maruz kalan fethullah gülen bu kesimler tarafından demokratik ve laik türkiye cumhuriyeti devletini savunuculuğunu yapmakla da suçlanmaktadır.
b. amacı
1. fethullah gülenin amacı; devletin tüm sistemlerine islam hükümlerini egemen kılarak, teokratik bir islam diktatörlüğü kurmaktır. bu amacına ulaşabilmek için de topluma hoşgörü ve barış mesajları vermeye yönelik ılımlı bir cemaat lideri portresi çizmeye özen göstermektedir.
2. fethullah gülen hiçbir kuvvet tarafından geri adım atmaya zorlanamayacağı bir duruma ulaştığında atatürk ilke ve inkılaplarını ortadan kaldırmayı laik, demokratik, sosyal hukuk devletini yıkarak, şeriat esaslarına dayalı bir rejim kurma amacını bu ılımlı görünüm altında gizlemektedir. çünkü; fethullah gülen ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflerine ulaşmanın yıpratıcı olduğunu tespit ederek, kurulu sisteme ters düşme yerine onunla barışık ama onu içten içe ele geçirici bir politikayı yeğlemektedir. bu sebeple, birinci hedef olarak; asker, sivil ve emniyet teşkilatında örgütlenmek esas alınmıştır.
1.. stratejinin birinci adımında; devletin bütün kadrolarında ve bürokraside, milli eğitim bakanlığı ve emniyet teşkilatında kadrolaşmayı
2. stratejinin ikinci adımında; bünyesinde bulunan vakıf, okul ve dershanelerde, eğitilmiş gençlerden oluşan bir taban oluşturmayı
3. stratejinin üçüncü adımında ise; kendisine maddi destek sağlayacak sermayeyi oluşturmayı hedeflemektedir. yurt dışında türkiye de kurulacak islami devlete, uluslar arası alanda sempatiyle bakacak bir gençlik oluşturmayı ilke olarak benimsemiştir.
4. bu doğrultuda; fethullah gülen oluşturduğu öğrenci seçme ekipleriyle semt ve köyleri dolaşarak zeki ve becerikli öğrencilerle irtibat kurmakta bilahare evlerde, dershanelerde ve kamplarda, beyin yıkama metoduyla bu kişileri amaçları doğrultusunda yetiştirmektedir.
5. fethullahçılar görsel; sözel yayın organlarının propaganda gücünü kabul ederek televizyon, radyo, gazete ve dergi gibi kitle haberleşme araçlarını etkin olarak kullanmaktadırlar.
6. ayrıca fethullah gülen; sahip olduğu imkanlarla semavi dinlerin temsilcileriyle başlattığı diyalog vasıtasıyla “dünya dinler birliği; adı altında bir oluşuma zemin hazırlamıştır. bu oluşumla islam dininin temsilcisi olma yolunda uluslar arası alanda karşılıklı çıkarlara dayanan bir stratejiyi uygulamaktadır.
ç. yurt içi yapılanması:
fethullah gülen cemaati;nin örgütlenme yapısı, devlete alternatif yapılanmanın gerçeğini tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. bu örgütlenme, zirvede fethullah gülen olmak üzere silsile yolu ile bireye kadar inen bir teşkilatlanmayı kapsamaktadır. bu yapı;
- cemaatin başı fethullah gülen
- istişare kuruluşu; ya da ;şurası; denilen ve 12 kişiden oluşan beyin takımı
- ülke imamları
- bölge imamları
- şehir imamları
- esnafları organize eden imamlar
- semtlerden sorumlu imamlar
- ev düzeyinde görevli imamlar
- bireyleri kontrol eden imamlar
- ilköğretim ve lise düzeyinde öğrencilerle ilgilenen sorumlular
- dershanelerden sorumlu rehberlerden oluşmaktadır.
d. yurt dışı yapılanması:
f.gülen taraftarlarının yurt dışı teşkilat yapısına bakıldığında dört ana yapılanmanın mevcut olduğu görülmektedir. bunlar;
- uzakdoğu ( daha çok güney kore, japonya, endonezya, tayland ve çin’in hedef alındığı görülmektedir )
- avrupa ( hollanda, belçika, italya, ingiltere, ve almanya’da etkin oldukları gözlenmektedir )
- amerika
- kafkaslar ve orta asyadır. ( ağırlık olarak türk cumhuriyetlerinde teşkilatlandığı görülmektedir )
f.gülenin bu ülkelerdeki faaliyetlerinin daha çok okul ve kültür dernekleri alanlarında gerçekleştirildiği bilinmektedir.
e. yurt içi faaliyetleri
1. f.gülenin faaliyetleri tüm yurt sathında yaygın bir görünüm arz etmekle birlikte özellikle samsun, adana ekseninin batısında kalan illerde ve üniversite çevrelerinde doğuda ise erzurum da yoğunlaşmaktadır.
2. f.gülen cemaatinin yurt içinde faaliyet gösteren eğitim kurumları, imam hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılmasından sonra irticai kesim tarafından rağbet edilen eğitim kurumları haline dönüşmüş 200 civarında vakıf ve şirket tarafından desteklenir hale getirilmiştir.
3. fethullahçılar örgütlenme ve faaliyetleri ile ; devlet içinde devlet özelliği göstermekte ve özellikle grubun okulları milli eğitime alternatif bir anlayışla yönetilmektedir. söz konusu okullarda görev yapacak öğretmen ve idareciler grubun önde gelenleri tarafından tayin edilmektedir.
4. fethullah gülen cemaatine ait bazı okul ve dershanelerde kız - erkek öğrencilere gündüz ve yatılı olarak ayrı binalarda eğitim verilmekte böylece yarının kuşakları olan öğrenciler okul çağında siyasal islamın zihniyeti ile yönlendirilmektedir.
5. öte yandan günümüzde f.gülen grubu tarafından dershane kavramının değişik bir boyutta ele alındığı görülmektedir. nurcu gruplar çok önem verdikleri gençlik kesiminin kazanılması için öğrenci evlerinin aynı zamanda dershane olarak da kullanmaktadırlar. yetişmiş öğrencilerin sorumlu olduğu evlerde nurculuk ve diğer dini konularda bilgiler verilmektedir.
6. f.gülen cemaati tarafından meslek sahibi yetişkinlere ve öğrencilere yönelik olarak açılan ve cemaat hakkında tartışmalara neden olan kampların son dönemde olası tepkiler nedeniyle düzenlenmediği görülmektedir.
7. f.gülen grubu nurcu kesim ile ilgili olarak dönem içerisinde intikal eden haberlerden anılan kesimin önemli yatırımlar yaptığı batı toplumlarında 11 eylül saldırıları sonrasında islamiyet aleyhine oluşan ortam nedeniyle yeniden yurtiçi çalışmaları ön plana çıkaran bir hareket tarzı izleme temayülü içerisinde olduğu izlenimi edinilmiştir.
8. bu kapsamda; f.gülenin 11 eylül tarihinde abdde meydana gelen eylemlerin cemaatin faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyerek çıkmaza soktuğu değerlendirmesinde bulunarak türkiyedeki imajın tekrar güçlendirilmesi için yeni stratejilerin oluşturulması bundan böyle hizmet konusunda cemaat aleyhine gelişecek durumlarda hoşgörülü davranılmaması cemaatin gizli bir faaliyet yürütmediği bu nedenle bugüne kadar faaliyetlerde alınan tedbirler nedeniyle hizmetin aksadığı, gazete ve tvlere taviz verilmemesi ve propaganda faaliyetlerine ağırlıklı olarak yönelmesi yönünde talimat verdiği öğrenilmiştir.
9. bu bağlamda cemaat tarafından;
; ekonomik ve siyasi olaylara halkın bakış açısının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi amacıyla kısa adı sanar olan samanyolu araştırma grubu adlı bir oluşumu faaliyete geçirildiği
türkiyedeki faaliyetlerin yürütülmesi sırasında fazlası ile ön plana çıkan ve deşifre olan cemaat mensuplarının önümüzdeki dönemde özellikle uzakdoğu ülkelerinde faaliyet gösteren birimlerde görevlendirilmeleri kararlaştırıldığı
öğrenci kesiminde taban bulunmasında büyük ölçüde istifade edilen öğrenci yurtlarının peyderpey kapatılması kararı alındığı, kararın alınmasında yurtların çok çabuk deşifre olması devletin ve halkın dikkatini çekmesi ile velilerin çocuklarını yurtlara göndermekten imtina etmesinin etkili olduğu bundan sonra öğrenci evlerine önem verileceği
cemaatin geçmiş yıllarda yaz tatilinde gerçekleştirilen okuma kamplarıyla ilgili olarak 28 şubat sürecinden sonra kamplar üzerindeki denetimlerin artması ve bu tür kampların farklı mütalaalara yol açması nedeniyle bundan böyle uygulanacak tasarruf tedbirleri kapsamında hareket edilerek, yurtlarda kalan öğrencilerin yaz tatili için memleketlerine gönderilmesi yönünde talimat verdiği
milli eğitim bakanlığı tarafından alınacak 5000 öğretmen için cemaatin denetimindeki dershanelerde çalışan öğretmenlerin müracaatta bulunmalarının kararlaştırıldığı
izmir deki cemaate ait evlerde kalan öğrencilerin 2-3 günlük veya yarıyıl tatilinde memleketlerine giderken beraberinde cemaat mensubu yabancı uyruklu bir öğrenciyi de götürmeye çalışması ve ailesiyle tanıştırması yönünde bir çalışmanın başlatılmasının planlandığı
anılan kesim tarafında ilköğretim ve lise gençliğine yönelik yürütülen çalışmalar kapsamında; cemaatin mahalle temsilcileri vasıtasıyla illerde pilot okullar belirleneceği, anılan okullarda sempatizan öğretmen ve velilerin tespit edilmesi okul aile birliklerinde görev almak suretiyle öğrenci ve velilere ulaşılması, cemaate ait yurt ve dershanelerde öğrenim gören öğrencilerin pilot okullara kayıtlarının yaptırılmasının kararlaştırıldığı öğrenilmiştir.
10. bunun yanı sıra söz konusu cemaatin
cemaat şirketlerinin ekonomik anlamda mutlaka dışa açılmalarını ve bunun ihmale gelmemesi gerektiğini, kombassana bu yönde tavsiyelerinin olduğu bir şemsiye gibi türkiyenin dışarıdan kuşatılacağını güçlenmek için yabancı ortaklara yer verilmesi
üniversitelerde sözleşmeleri yenilenmeyen cemaat mensubu şahısların ivedilikle yurt dışına çıkartılmaları ve anılanların eğitimlerinin söz konusu yerlerde devam ettirilmesinin sağlanması bu şahısların özellikle abd ve kanada vatandaşlığına geçirilmesi yönünde çalışmalara hız kazandırılması yönünde çalışmalar yaptığı belirlenmiştir
diğer yandan f.gülen grubunun önümüzdeki dönemi yurt içinde de hamle yılı olarak hedeflediği bu kapsamda akademisyen ve üniversite gençliğini cemaatin denetimindeki dergilere abone yapma kampanyası başlatılması ayrıca üniversitelerde çevre kulüpleri adı altında yapılanmaya gidilmesi ve ek maddi kaynak arayışlarına yönelmesi doğrultusunda çalışmalar yapılmasının planlandığı tespit edilmiştir.
f. yan kuruluşlar ve destekleyen sivil toplum örgütleri
1. yayın organları
- ağrı ekspres ( mahalli ) ( ağrı )
- bizim iklim dergisi ( mahalli ) ( amasya )
- samanyolu dergisi ( ankara )
- ufuk bülteni ( ankara )
- irfan çocuk dergisi ( batman )
- radyo şimşek ( bursa )
- semaver ( mahalli ) ( edirne )
- medya gazetesi ( erzincan )
- zaman gazetesi ( istanbul )
- bisiklet çocuk dergisi ( istanbul )
- zirve ( güven-der yayını ) ( istanbul )
- aksiyon ( haftalık ) ( istanbul )
- akademik araştırmalar dergisi ( istanbul )
- avrasya dergisi ( istanbul )
- sızıntı dergisi ( izmir )
- yeni ümit (izmir )
- ekoloji çevre dergisi ( 3 ayda ) ( izmir )
- fountain ( 3 aylık – ingilizce ) ( izmir )
- kayseri zambak gazetesi ( haftalık-mahalli )(kayseri )
- hür ışık ( mahalli ) ( manisa )
- aktif manisa ( mahalli- 15 günde bir ) ( manisa )
- kasiad bülteni ( samsun )
- vuslat ( samsun )
- gökkuşağı gazetesi (mahalli-haftalık) ( siirt )
- özel üftade ilköğretim okulu dergisi ( uşak )
- özel üftade erkek lisesi dergisi ( uşak )
- uşak sanayici ve işadamları derneği ( ustad)dergisi ( uşak )
- van güncel gazetesi (haftalık-mahalli) ( van )
2. propaganda vasıtaları:
a. televizyonlar
- samanyolu tv (ulusal)
- kanal f tv (muğla/fethiye)
- kanal 21. yüzyıl tv (muğla/fethiye)
- selam tv (siirt)
- merkür tv (van)
b. radyolar:
- dünya radyo (ankara)
- nur fm (diyarbakır)
- burç fm (istanbul)
- samanyolu fm (izmir)
- tempo fm (manisa)
- radyo likya (muğla/fethiye)
- doğuş fm (muğla)
- filiz fm (muş)
- esra fm (van)
radyo kanalları bu cemaatin basın yayın faaliyetlerine verdiği önemi gösterdiği kadar, bu alanda ne denli etkin bir güce sahip olduklarını da gösterrnektedir.
ayrıca;
- toplantılar (dershaneler, yurtlar, özel okullar, vakıflar, evler, özel hastaneler, özel şirketler)
- video kasetler
- muhtelif dönemlerde yapılan kamp çalışmaları propaganda maksatlı olarak kullanılmaktadır.
g. yabancı ülkelerdeki faaliyetleri ve bu ülkelerin örgüte verdiği destek;
f.gülen grubunun son dönemde özellikle kafkaslar ve orta asya’daki türk cumhuriyetleri ve özerk bölgeler ile abd de faaliyetlerinin yoğunlaştığı gözlenmektedir. bu meyanda cemaat tarafından;
türkiye de yüksek öğrenim görecek bir öğrencinin masrafı ile türk cumhuriyetlerinde 7-8 öğrencinin öğrenim görmesinin mümkün olduğu yönündeki tespitten hareketle, yurt dışında özellikle türk cumhuriyetlerinde bulunan okullarından mezun olan öğrencilerin, yüksek eğitimleri için bulundukları ülkeleri tercih etmeleri amacıyla bir yönlendirme başlatma,
türkiye de öğrenim görmekte ısrarcı olan öğrencilerin ise anılan cemaatin yurt dışındaki okullarının öğretmen ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla üniversitelerin türk dili ve edebiyatı bölümlerini seçmeleri doğrultusunda yönlendirilmesi kararı alındığı öğrenilmiştir.
bunun yanı sıra f.gülen cemaatinin rusya ve orta asyadaki faaliyetleri önceden destek görürken çeçenistan olayları nedeniyle islami hareketlere karşı artan duyarlılık bağlamında son dönemde kontrol ve engellemelerde artış olduğu gözlenmektedir.
ayrıca cemaat tarafından orta asya ülkelerine yönelik ekonomik yatırımlara önem verildiği bu çerçevede maddi sıkıntı çeken cemaat dışındaki tekstil işletmelerinin satın alınarak işletmelerde bulunan makinelerin cemaate ait şirketler kanalıyla orta asya ülkelerine gönderilmesinin planlandığı öğrenilmiştir.
bu bağlamda söz konusu cemaatin yurt dışı faaliyetleri ülke bazında incelendiğinde;
1. romanya
fethullah gülen cemaatinin romanyadaki eğitim faaliyetleri ışık-eğitim kurumları vasıtasıyla yürütülmektedir. ülkede cemaate ait; 2 lise 1 ilkokul 1 anaokulu ve 1 dil okulu bulunmaktadır. ayrıca ülkede cemaat tarafından 15 günde bir zaman-romania adı altında bir gazete çıkartılmaktadır.
2. bosna hersek
fethullah gülen cemaatinin ülkedeki eğitim faaliyetleri sema eğitim vakfı tarafından yürütülmektedir. ülkede cemaate ait 3 lise bulunmaktadır.
3. rusya
f.gülen taraftarlarının rusyadaki üniversitelerde 6 türkçe bölümü, 3 lise, 1 eğitim ve dil merkezi bulunmaktadır.
4. gürcistan
f.gülen cemaatinin gürcistandaki eğitim faaliyetleri çağlar a.ş ve mars a.ş tarafından yürütülmektedir. cemaatin ülkede; 1 üniversite, 3 kolej ve 1 dil merkezi bulunmaktadır.
5. azerbaycan ve nahçıvan
f.gülen cemaatinin ülkedeki faaliyetleri daha çok okul ve kültür dernekleri şeklinde görülmektedir. cemaatin ülkede 1 üniversite, 12 lise (3’ü nahçıvanda) 1 ilkokul bulunmaktadır. ülkedeki eğitim faaliyetleri çağ öğretim a.ş tarafından yürütülmektedir. cemaatin azerbaycanda birbiri ile bağlantılı faaliyet gösteren 1 tv (samanyolu tv), 1 radyo istasyonu (burç fm) ve bir günlük gazetesi (zaman gazetesi) mevcuttur. anılan grubun son dönemde; ilk ve orta öğretim öğrencilerinin yaz tatili dönemlerinde faydalanmaları amacıyla, ilk kez latin harfleriyle azeri dilinde basılmış iki kitabın yayımlandığı tespit edilmiştir. ayrıca azerbaycanda faaliyet gösteren kafkas üniversitesi yönetiminin yeni bir üniversite kampüsü için çalışma başlattığı söz konusu çalışmanın yaklaşık 2 yıl içerisinde tamamlanmasının planlandığı istihbar olunmuştur.
6. kazakistan
fethullah gülen cemaatinin kazakistandaki eğitim faaliyetleri hali hazırda; 1 üniversite, 27 lise, 1 ilkokul ve 1 dil okulunda sürdürülmektedir.
7. kırgızistan
fethullah gülen cemaatinin kırgızistandaki eğitim faaliyetleri sebat a.ş tarafından yürütülmektedir. ülkede cemaate ait; 1 üniversite, 11 lise ve 1 dil okulu bulunmaktadır. ayrıca cemaat tarafından kırgızca/türkçe dillerinde haftalık olarak zaman gazetesi çıkartılmaktadır. ayrıca kırgızistanda sebat eğitim hizmetleri a.ş tarafından anılan firmaya ait okullardaki eğitim durumu hakkında yayımlanan bir raporda;
a) kırgızistanda 13 eğitim kurumu ile hizmet verildiği
b) okullarda toplam 329 öğretmen, 3025 öğrenci ve 310 yardımcı personelin bulunduğu
c) okullara 2001-2002 öğretim yılı için 52 bin 863 öğrencinin müracaat ettiği bu öğrencilerden 800ünün önümüzdeki yıl okula kabul edileceği
d) okullarda uygulanan tüm programların kırgız cumhuriyeti milli eğitim bakanlığı tarafından onaylandığı
e) okullardan şimdiye kadar 1228 öğrencinin mezun olduğu bunlardan sinin tcs ve yos sınavını kazanarak eğitim görmek üzere türkiye ye gittikleri hususlarına yer verildiği tespit edilmiştir
8. özbekistan
fethullah gülen cemaatinin özbekistan’daki eğitim faaliyetleri silm a.ş; tarafından yürütülmektedir. ülkede cemaate ait; 10 lise bulunmaktadır.
9. türkmenistan
f.gülen cemaatinin türkmenistandaki eğitim faaliyetleri başkent eğitim a.ş tarafından yürütülmektedir. ülkede cemaate ait; 1 üniversite, 13 lise, 1 ilköğretim okulu ve 1 eğitim ve dil merkezi bulunmaktadır. ayrıca ülkede başkent eğitim a.şne ait uluslar arası türk-türkmen üniversitesinde bülten press isimli bir dergi çıkarılmaktadır. f.gülen cemaati tarafından çıkartılan fountain isimli dergi ücretsiz olarak dağıtılmaktadır.
f.gülen cemaatinin afganistandaki eğitim faaliyetleri pak-türk uluslar arası çağ eğitim vakfı tarafından yürütülmektedir. ülkede cemaate ait 7 lise bulunmaktadır. ancak 2002 şubat ayı içerisinde cemaate ait okulların pan-türkizme hizmet ettiği gerekçesiyle taliban yönetimiyle ters düştüğü bu çerçevede afgan eğitim bakanlığının anılan okul yöneticilerinden ülkeyi terk etmelerini istediği öğrenilmiştir. bunun üzerine cemaat yönetimi afganistandaki eğitim faaliyetlerini durdurarak ülkeyi terk etmiştir.
bilindiği üzere 11 eylül 2001 tarihinde abdne yapılan terör saldırısı sonrasında abd tarafından afganistana yönelik hareket başlatılmıştır. harekatın hitamında fethullah gülen cemaati üst düzey mensuplarının afganistandaki hizmet faaliyetlerinin tekrar başlatılması ve yeniden yapılandırılmasıyla ilgili istişarelerde bulunmak amacıyla aralık 2001 ikinci haftası içersinde abdye gittikleri belirlenmiştir. bilahare söz konusu cemaatin afganistandaki okulların mart 2002 ayında yeniden açılmalarını sağlayacak bir protokol imzaladığı, protokolün ülkelerin değişik bölgelerinde yeni okulların açılmasını da içerdiği öğrenilmiştir. ayrıca afganistanın eğitim ihtiyacının karşılanmasında önemli rol üstlenmek emelinde olan f.gülenin türkiyedeki her il cemaatinin bir afgan şehrindeki eğitim faaliyetini finanse edecek şekilde organize olmasını istediği ve bu ülkenin yeniden yapılanması için verilmesi beklenen abd yardımlarından faydalanmayı umduğu da istihbar olunmuştur.
11. kamboçya
ülkede söz konusu cemaate ait halen 1 lise bulunmaktadır. ayrıca ülkede halen inşası devam eden cemaate ait diğer okulun inşaat giderlerinin karşılanması içn kaynak temini çalışmalarının sürdürüldüğü öğrenilmiştir.
12. arnavutluk
f.gülen cemaatinin arnavutluktaki eğitim faaliyetleri gülistan şirketi tarafından yürütülmektedir. ülkede anılan cemaate ait 5 lise bulunmaktadır. ülkede anılan cemaate ait 5 lise bulunmaktadır. ayrıca kosovada cemaate ait 1 lise bulunmaktadır. bunun yanı sıra f.gülen cemaatinin arnavutluktaki uzantısı olan gülistan şirketinin kosova ufuk vakfı adı altında bir yardım örgütü kurduğu ve mart 2001 ayı içerisinde birleşmiş milletler kosova geçici yönetimi makamlarına başvurarak bahse konu kuruluşu ngo statüsünde tescil ettirdiği belirlenmiştir.
f.gülen grubu nurcularca abd ile iş yapmak ve yerleşmek isteyen türkiyedeki mensuplarına ekonomik, sosyal ve hukuki açıdan danışmanlık yapmak üzere washingtonda truestar consulting co. isimli bir danışmanlık şirketi kurulduğu abdnin 7 ayrı eyaletinde faaliyet gösteren şirketin; cemaat mensuplarının abdne göç etmelerini teşvik etmek amacıyla zaman zaman türkiyede seminerler düzenlediği tespit edilmiştir.
f.gülenin cemaatin abddeki faaliyetlerine ilişkin yaptığı açıklamada; abddeki yurt ve okullardaki öğrenci sayısının hızla arttığını, öğrenci velileri ve abdli iş adamlarının cemaat çalışmalarına ilgi ve maddi katkılarının çoğaldığını ifade ettiği öğrenilmiştir. buna paralel olarak f.gülen talimatı çerçevesinde 2001 yılı sonunda abdde bir kolej inşaatının başlatılacağı öğrenilmiştir. 2002 2003 eğitim yılında açılması planlanan kolejin tüm giderlerinin bu ülkede yaşayan cemaat mensuplarınca karşılanacağı ifade edilmektedir. halen ülkede cemaate ait 1 üniversite ve 3 lise bulunmaktadır.
bunun yanı sıra halen abdde ikamet eden f.gülenin ocak 2002 ayı itibariyle irtibat kanalı olarak yeni oluşturulan http://www.herkul.org adlı web sayfasını kullandığı ve özellikle dini konularda yaptığı sohbetlerin günlük ve periyodik olarak anılan siteye aktarıldığı tespit edilmiştir. diğer taraftan f.gülenin cemaatinin abddeki yapılanmasında kullanmak için türkiyeden 1.5 milyon dolar talep ettiği bu meblağın il cemaatleri tarafından toplanmakta olduğuna dair bilgilerde alınmıştır.
14. kanada
cemaat üst yönetimince üniversite mezunu cemaat mensuplarının kanadaya yerleşmeleri hususunda 2001 yılından itibaren yapılan telkinler sonucu ottowada yeterli sayıya ulaşıldığı bundan sonra kanadaya gidecek olan cemaat mensuplarından montreal ve torontoya yerleşmelerinin istendiği öğrenilmiştir.
15. hong kong
cemaatin 1999 yılı içerisinde ticari faaliyet yürütülmesi amacıyla çalışmalara başladığı hong kongta günümüz itibariyle 3 şirketin faaliyet gösterdiği belirlenmiştir.
16. tanzanya
ülkede ışık eğitim ve sağlık vakfı bünyesinde 1 lise faaliyet göstermektedir. söz konusu okulun bu yıl ilk mezunlarını vereceği öğrenilmiştir. ayrıca cemaat tarafından yapılacak yeni okul için tanzanya hükümetinin arsa tahsisinde bulunduğu ülkede sağlık konusunda da yatırım yapmak için görüşmelere devam edildiği, yapılacak yatırımla izmirde cemaate ait şifa hastanesi ile işbirliğine gidileceği tanzanyanın kültürü, coğrafyası ve yatırım yapılacak iş kolları konusunda vakıf olarak 2 kitapçık hazırlandığı, bu kitapçıkların tanzanyada yatırım yapmak isteyen cemaat mensuplarına dağıtıldığı öğrenilmiştir.
ülkede yasal düzenlemelerin yapılması sonrasında; şam, lazkiye ve halep şehirlerinde özel okul açma çalışmalarının başlatıldığı belirlenmiştir.
18. macaristan
ülkede cemaate ait 1 anaokulu, 1 eğitim ve dil merkezi bulunmaktadır. ayrıca ülkede yaşayan ve aralarında fethullah gülen cemaati mensuplarının yer aldığı şahıslarca islam dininin macaristanda geniş kitlelere tanıtılması ve türk vatandaşların sorunlarının çözülmesine yardımcı olunması amacıyla tolerans vakfı adlı bir vakfın kurulacağı öğrenilmiştir.
19. kuzey ırak
fethullah gülen cemaatinin ırakın kuzeyinde halen 3 lise ve 1 dil ve eğitim merkezi bulunmaktadır. ayrıca elde edilen bilgilerden; cemaat tarafından ırak kuzeyi erbil ve süleymaniyede başlatılan yurt ve okul inşaatlarının tamamlandığı ilköğretim ve lise düzeyinde eğitim verilecek olan okullara öğrenci arayışlarının başlatıldığı öğrenilmiştir.
20. makedonya
ülkede cemaate ait 1 lise ve 1 ilkokul bulunmaktadır. bunun yanı sıra makedonyadaki cemaat mensubu şahısların ortama göre dini konulardan ve f.gülenin görüşlerinden bahsedildiği ev toplantıları tertiplemeye başladıkları, toplantılara katılan şahıslara maddi ve siyasi kapasiteleri çerçevesinde f.gülen grubuna ait türkiyedeki kuruluşlara iş bağlantıları kurma imkanı sağlandığı öğrenilmiştir.
21. polonya
f.gülen nurcu grubu tarafından polonyada mayıs 2002 ayı itibariyle bir okulun faaliyete geçirilmesinin planlandığı tespit edilmiştir. söz konusu okul anılan kesimin avrupada danimarkadan sonra açtığı ikinci okul olmasına karşılık tamamen yabancı topluma hitap edecek ilk okul olması nedeniyle önem kazanmaktadır.
ayrıca cemaatin;
- almanyada 1 anaokulu
- avustralyada 4 lise
- avusturyada 2 eğitim ve dil merkezi
- bangladeşte 1 lise
- başkurdistanda 3 lise
- belçikada 1 eğitim ve dil merkezi
- bulgaristanda 1 lise
- çeçenistanda 1 lise
- çinde 17 lise
- çuvaşistanda 1 lise
- d.sibiryada 1 fakülte, 4 lise, 1 eğitim ve dil merkezi
- dağıstanda 1 üniversite, 2 lise
- danimarkada 1 lise
- endonezyada 2 lise
- fasta 1 lise
- filipinlerde 2 lise
- fransada 2 eğitim ve dil merkezi
- g.afrikada 1 lise, 1 eğitim ve dil merkezi
- g.korede eğitim ve dil merkezi
- hindistan8217;da 1 eğitim ve dil merkezi
- isveçte 1 eğitim ve dil merkezi
- isviçrede eğitim ve dil merkezi
- karaçay/çerkezde 1 lise
- kktcnde 2 eğitim ve dil merkezi
- kırımda 2 lise
- mısırda eğitim ve dil merkezi
- moğolistanda 5 lise
- moldovada 2 lise, 1 ilkokul
- nijeryada 1 lise
- pakistanda 1 lise
- sudanda 1 lise, 1 eğitim ve dil merkezi
- tacikistanda 6 lise, 1 eğitim ve dil merkezi
- tataristanda 6 lise
- taylandda 1 lise
- tayvanda 1 eğitim ve dil merkezi
- ukraynada 1 lise
- vietnamda 1 lise
- yemende 1 lise açtığı tespit edilmiştir.
--spoiler--
d) Entry tamamen yazara ait olmalıdır ya da alıntı ise kaynak gösterilmelidir. copy+paste yapılmış olan entry kaynak gösterilerek yayınlanabilir. sürekli copy paste yapan yazar da silinir.
--spoiler--
bu arada burma, çad, gana, hollanda, ingiltere, italya, mısır, senegal, cezayir ve yunanistanda da eğitim tesisi açılması yönünde girişimleri olduğu ayrıca alman hükümetinin 2002 yılından itibaren her yıl 500.000 yabancıyı alman vatandaşlığına kabul etmek yönündeki çalışmalarını cemaatin almanyada zayıf yapılanmasını güçlendirmek için fırsat gördüğü ve konunun detayları üzerine araştırma yaptırdığı öğrenilmiştir.
h. değerlendirme
1. günümüzde altı grup halinde faaliyetlerini yürüten nurcu gruplardan yeni asya, şura grubu ve mehmet kurdoğlu grubunun diğer gruplara göre daha az aktif bir çalışma sürdürdükleri gözlenmektedir. nurcu kesim içinde küçük bir grubu oluşturan med-zehra grubu elemanlarının kürt kökenli oluşu ve kürt milliyetçiliğini savunması sebebiyle önem arz etmektedir.
2. nurculuğun diğer bir bölümü olan aczimendi grubu ise radikal katı tutumlarıyla son dönemde dikkat çekmesine rağmen hiçbir önemi ve etkinliği olmayan bir gruptur.
3. nurculuk faaliyetlerinin asıl önemli olan grubu fethullah gülen grubudur. uzun süredir sistemli bir çalışma ile grubunu güçlendiren ve genişleten fethullah gülen faaliyetlerine çok geniş bir yelpazede devam etmektedir.
4. sonuç olarak önümüzdeki dönemde;
a. nurcu cemaatler içinde bulunan grupların tamamının f.gülen grubu içinde eriyeceği ve bu grubun da söz konusu kişi hakkında açılan davaya rağmen yakın gelecekte türk siyasal hayatında en önemli irticai grup olma özelliğini artan oranda sürdüreceği
b. türkiyenin sosyal, siyasal ve ekonomik koşullarının bozulmasına paralel olarak söz konusu cemaatin etkinliğini arttıracağı değerlendirilmektedir...
devletsel iktidarın pozitivist oligarşiden alınıp cumhuriyetin asli, icrai kurucusu olan türk milletine, cumhura, geri kazandırılması sürecindeki en önemli halk hareketi oluşumunun lideri; gerisi ya bilgisizlikten ya da kötü niyetten kaynaklanan isabetsiz teferruat...