ona; bir dönem şakirdi olan onunla yaptığı roportajı milliyet gazetesindeki köşesinde izlenim olarak yayınlayan mehmet gündem'in satırlarıyla başlayalım; ''asırlar boyu ıslami kültür mirasının taşıyıcılığını üstlenen ulema geleneğinden gelmiş ve modern çağın bütün köklü dönüşümlerine tanık olmuş, derin manevi ve sosyal kimliğe sahip bir şahsiyeti analiz etmek elbette çok güç. onun için gülen, ütopyasında, ufkunda, hayallerinde anlaşılması zor bir insan. bu gerçek yarın da değişmeyecek. seveni çok, anlayanı aynı oranda değil. gülen'e karşı olanlar da bence onu anlamıyorlar. gülen, bütün yönleriyle anlaşılmış değil, daha çok ezberlenmiş bir insan. ezberler, gülen fenomenini vermiyor.'' demekte.
Gündem'in üstünlük üzerine üstünlük koyarak aktardığı bu yazı karşısında, ne yalan söyleyeyim onlarca eserini okuduğum hocayı anlamaya çalışmamın boş yere olduğunu gösteriyor. o anlaşılmayacak kadar derin,gelenekle- geleceği birarada yaşayacak kadar zaman dışı, yaşadığı çağa bol gelen, hatta her çağda böyle olacağı müjdelenen. aman allahım kerametine sual olunmaz ama insan beni neden aciz yarattını sormaktan geri kalamıyor.
hoca efendinin alem üstü yanlarını bir kenara iterek birazda özyaşamına kendi ağzından bakalım; ''ve yine bu devreye ait bir teşebbüs de erzurum'da komünizmle mücadele derneği'ni açma teşebbüsümüz oldu. o güne kadar sadece ızmir'de vardı. ıkincisi erzurum'da bizim gayretlerimizle açıldı. bir arkadaşı ızmir'e gönderip tüzük getirttik. derneği kuracaktık. ben bir vaazdan sonra anons ettim ve gençleri caferiye camii önünde topladık. gayemiz komünizme karşı örgütlenmekti''. hoşgörü timsali hocamız konu komunizm olunca nedense hoşgörü kıyafettini çıkararak, eylem gömleğini giyor, görev üsteleniyor hatta o dönemde erzurumda film yasaklatacak kadar etkinliğini gösteriyor. 1960 larda hoca efendinin bugun ki imparatorluğuna ilk harcıda süleyman demirel atmaktaydı. nurcu kamplarıyla başladığı atılımına en önemli arac ızmir kestanepazarı'nda kurduğu "ımam hatip ve ılahiyat'a öğrenci yetiştirme derneği"ydi. o sırada, komünizmle mücadele dernekleri'nden yetişenler de "komando kamplarını" kuruyordu. ılginç olan, her iki kampın da aynı mekânlarda düzenlenmesidir. eğitmenleri de aynıdır; abd'nin türkiye'nin nato üyeliği için koşul olarak kurdurduğu, parasını verdiği, eğitici yolladığı gladyo. şeriatçı nur şakirtlerinin de, faşist ideolojiyi takip eden "komandolar"ın da efendileri aynı adres çıkıyor supernato.her vaazını bir ağlama treatline çevirmeyi başaran hoca efendimizin bedenindeki aura ne kadar güçlü ise de belletmen olduğu kestanepazarı yurdunda, gündüz yaramazlık yapanları akşam falakaya çekerek ağlatmayıda aynı başarıda sergiliyordu.
hoca efendimiz 12 eylülde nelerde diyerek soracak olursak;alem üstü yanını kullanarak 13 eylul gunu hakkındaki arama kararını ögrenerek kaçabilmekteydi.12 eylul yönetimi nedense bu kararı boşa çıkartıp,onu çanakkale merkez vaizliğine atamaktaydı.hoca efendimiz en buyuk sıcramayı ise özalla beraber yapmaktaydı. 1986'da yakalanmışken onu ızmir sıkıyönetim komutanlığı kuvvetlerinin elinden alan başbakan özaldı. abd vatandaşlığı ve cia görevliliği genelkurmay askeri mahkemesi'nce soruşturulan tansu çiller'in başbakan olduğu 1993-1997 yılları arasında çoşuyordu hoca efendi. bizzat kendi açıklamasıyla bir orgeneralin kuvvet komutanı olarak atanmaması için hangi girişimlerde bulunduğunu basın toplantısında aktarıyordu.hayat bu tesadüflerle dolu işte tüm zamanları okuyunca amerikanın dünyaya egemenliği ile aynı paralelikte artmakta hoca efendinin etkinliği.gülen örgütü, abd'de reagan iktidarında, sovyetler'i çözmek amacıyla yürütülen ve 1981'de resmileşen "demokrasi" projesinin bir ürünü olarak serpiliyor. demokrasi projesi, 1970'li yıllarda, abd ulusal güvenlik konseyi'nin belirlediği yeşil kuşak politikasının bir üst aşamaya çıkarılmış hali.dınlerarası diyalog safsatası adı altında topu kale sokmaya devam eden hoca efendimiz ilişkileri o kadar karşık ki aktarımla devam edelim;1950'lerden itibaren dünyanın efendiliğine soyunan abd, kıtalararası imparatorluğunu sürdürmek için, her kıtasal din içinde kendisine bağlı bir tarikat örgütledi. bu tarikatların hepsinin söylemi aynı: dinlerarası diyalog.
cia denetiminde yürütülen bu faaliyetin ilk başarılı örneği moon tarikatı. 1951'de kore'yi işgal eden abd, güney kore'yi sömürgeleştirirken bir de hıristiyan tarikatı kurdu. ve güney kore nüfusunun yüzde 40'ı, budistlikten vazgeçip hıristiyan oldu. bu başarıdaki en önemli pay, bilinen adıyla moon tarikatının. resmi adıyla anarsak; birleştirme kilisesi.
cia'nın kurduğu kore cia'nın washington temsilcisi albay bo hi pak da, moon tarikatının en güçlü ismi. cia, moon tarikatını kullanarak dünya anti komünist ligi'ni örgütledi. türkiye'de kurulan komünizmle mücadele dernekleri de, dünya anti komünist ligi'nin uzantıları. moon tarikatı, 1978'de, abd'de bir kongre soruşturmasına uğradıysa da etkisini yitirmedi. reagan döneminde irangate skandalında boy gösterdiğini görüyoruz. george w. bush iktidarında moon tarikatının sahibi olduğu washington timas gazetesi, neoconservatism ve abd saldırganlığının başlıca araçlarından biri oldu.
fethullah gülen'in türkiye'de yayınlanan zaman gazetesi ile washington times arasında sıkı işbirliği artarak sürüyor. gelelim başa bunca bilgi ışığı altında gercekten de aciz kalmamak mümkün mü hoca efendinin ufuklu,ütopyalı,enginli dünyası yanında
daha ne diyeyim hocam ...
beni de ağlatsana.
yeryüzünün yaşayan en büyük insanlarından biri. izini sürdüğü davasından hiç şaşmamış,kendisiyle çelişmemiş ve kendisini sevmeyen zümrenin yaptığı karalamalar yüzünden memleketinden ayrı kalmışdır.
sürekli vücudunu sarsa sarsa "hümküm hümküm"(ne demekse!) ağlayan nur yüzlü,para babası,uyanık bir "hoca efendi"dir.
milletin beynini yıkamaya çalışır,dünyanın dört bir yanını da sarmaşıkı gibi sarmıştır!
valla bunlar çok çabuk çoğalıyo...
fettullah hoca ismiyle de bilinir.bugün için sorun olarak görülen bu şahıs ve arkasındaki örgüt,aralarında ki ilişkinin boyutunu tam anlamıyla menfaate taşımışlardır.
laik cumhuriyete karşı hareketlerde bulunduğuna dair kesin bulgular elde edilmekle birlikte,sistemin içine çekilmeye çalışılmışlardır rahmetli,bülent ecevit tarafından.fakat gözden kaçan nokta,sistemin adamlara esir olmuş olmasıdır zaten.
amerika da ikamet eden ve son andıç olayı ile gündeme yeniden gelen fettullah hoca,için bana göre asıl sorulması gereken soru,laikliğin ve demokrasinin başkenti olarak gösterilen güzel şehrimiz
(bkz: izmir) de nasıl olmuşta palazlanmaya başlayarak bugünlere gelebilen güçlü bir örgüt yapısına kavuşmuştur.
meydan larousse u ezbere bildiği ve uçabildiği ışık evleri mensuplarınca ders verdikleri körpe beyinlere anlatılan bir garip adam.kanımca kendisi için en uygun cümleleri eski mit müsteşarı şenkal atasagun kurmuştur;
ağlayan,sümük çeken bir adam.
ülkeye zarar veren bir insandır. ulkeye verilen zararları görmek isteyenlerin tarikat okullarının içine girmeleri gerekmektedir. orada nasıl Atatürk'e hakaretler edildiği nasıl fetoş tarafından şeriat çağrıları yapıldığı görülebilir. (bkz: fetos)
'acelemiz yok, bu ülkeyi yavaş yavaş ve içten ele geçireceğiz' sözünün sahibi insan.
kurduğu dershaneler, abi-abla evleri ile de amacına hizmet eden birçok cahil insan yetiştiren kişi.
abd'de yaşamaktadır.
bu dershanelerde; 10 kasım ve benzeri günlerde hiçbir atraksiyon olmaz, son derece kayıtsızlardır bu denli önemli günlere... amaçları doğrultusunda müslüman iş adamları derneğinin desteğini fazlasıyla alırlar.
islamcı gruplar laik düzeni yıkmak ve şeriat esasına dayanan devlet yapısı kurmak için 2 yol kullanırlar. bunlardan birincisi iktidara sandık yoluyla gelmek. diğeri ise devlet kurumlarında ezici bir çoğunluk elde ederek yapıyı ele geçirerek iktidarı biçimlendirmek. ikinci yol fethullah gülen grubunun izlediği yöntemdir. fethullah gülen grubu güvenlik ve yargı organları dahil tüm devlet birimlerinde ciddi biçimde kadrolaşma çalışmasına girmişlerdir. amaç ise atatürk ilkelerinden sapmış şeriat esasına dayalı bir devlet düzenidir.
"O kuvveti temsil edeceğiniz şeyleri elinize alacağınız ana kadar, Türkiye'deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün Anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır"
madem bu ülkeden kaçtı niye şeriat ile yönetilen ülkelere değil de amerika'ya kaçtı ? bilen varsa , anlamlandıran varsa beri gelsin . yoksa yoksa yoksa ...
demokrasiye karşı herhangi bir karşıtlığı yoktur. ki bu tarz hakkında yorum yapanlarının çoğunun medyadan duyduklarıyla yetindiklerine inanmaktayım. eğer vaazlarını az bir oranda dinleseniz her konuşmasında 'istişare' yani kararları konuşarak alma taraftarı olduğunu söylemektedir. buda bir tip cumhuriyet değil midir? hayır madem rejim düşmanı bukadar taraftarıyla türkiyede kendisinden daha kolay bir şekilde iktidarı ele geçircek insan varmı sizde?
ülkenin okumuş kesiminin bile beynini bu kadar güzel yıkamış, hedefine ulaşması, dengeleri bozması bilinen güvencelerden dolayı imkansız cemaat lideri.