"istihbarat duysun, emniyet duysun, askeriye duysun, başbakan duysun, riyaset-i cumhuriyet duysun. polise, askere kurşun sıkan bu hainlere mahkemelerde gereken ceza verilmezse ne devlet kalır, ne millet... bu nasıl iştir!.. türkiye'de devlet ve hükümet yok mu? ne oldu askere? polisler nerede? marks'ın bayrağı altında mitingler yapıyorlar ve bunlara müdahale eden çıkmıyor! aslında bunlar askeri de karşılarına almışlardır."
yine kendisi, sızıntı dergisinin haziran 1979 sayısında, "asker" başlıklı bir başyazı yazmış ve "asker süngüsü"nün yüz kere "iniltimizi" dindirdiğini beyan ederken, "tuğa selam, sancağa selam ve onu tutan yüce başa binlerce selam" demiş. aynı yazıda, "asker"le, yani orduyla ilgili olarak, "bütün kaynaşmalar, huzursuzluklar ve nihayet yıkılışlar onun kendinde olmadığı zamanlara rastlar ve bütün bir irfana eriş, kendine geliş ve diriliş ise onun zinde ve canlı olduğu günlerde görülür"
kaybetmekten sanrı görmeye başlayan postalseverlerin uydurmalarından biridir.
mevzu bahis değişim ise kimileri zaman içinde değişmiş , fikirlerini geliştirmiş , hayat görüşünü değiştirmiştir.
kimileri ise hala 50 sene önce olduğu gibidir. misal postalseverler... bunların o sözde halkçı partileri 50 sene öncede darbe istiyordu şimdi de istiyor.
diyorum o kadar şu postallarınızı boyarken o kokuya fazla maruz kalmayın kafa yapar diye ama heyhat...