Rasim ozan kütahyalı densizinin cünupluğunu da gözler önüne sermiş olan bir zamanların(gülen hoca efendi zamanalarının) bir köşe yazısı. Şimdi fetönün yaptığı darbede 249 kişi yok yere öldü, yaralananlar oldu suçsuz yere gözaltına alınanlar da var. Suçsuz yere hapis yatıp işkence görmeyi hakedenlerden biri de bu adam.
Şimdi bu yazıyı yazan taraf gazetesi tetikçilerinden biri olan rok ve hanımı baya baya böyle hiç utanmadan ekranlarda dolanıyor ve nutuk atmaya devam ediyor.
Gerçekten şu yazıya benzer bir yazıyı sözlükte herhangi biri yazsaydı muhtemelen araştırılır ve gözaltına alınıp sorgulanırdı.
Çünki onlar allah rızası için yapmışlardır. Bu sebepten kandırılmaları normaldir. Yadırganamaz ! Ceza almamaları gayet normaldir. Çünki o allah sadece onların allahıdır. Müslümanlık sadece bunlara mahsusdur.
Feto ya saygı duymak zorundasınız diye kamuoyunda algı oluşturup kiralık kalem oynatanlara inanan ve feto ya biat edenler olmuş mudur? Olmuştur pek tabi!
Peki kamuoyuna böyle yazılar yazıp insanları feto ya yakinlaştiranlar örgütçü değil midir? Neden soruşturma geçirmezler neden araştırılmazlar! Neden hesap vermezler!
Bir rasim ozan kütahyalı yazısı... Bu yazıyla kaç kişiyi kandırmıştır? Bilmiyorum ama kamuoyunda algı oluşturduğu kesindir. Bunları ciddiye alıp bu adama yanasanlar şimdi örgütçü diye yargılanıyor! Yargılansın oh olsun... Peki ama bunun hiç mi suçu yok?
Hala utanmadan nasıl yazı yazıyor buna da hayret ediyorum.
Geçmişi eleştirmek mi? Yahu bu adamlar aleni taraf gazetesinde tetikçilik yaptı! Ne demek geçmişi eleştirmek itici bir davranış!
Yapan yaptığı ile kalsın yani! intihar eden ali yarbayın hesabını kimse vermesin öyle mi? Bu mu adalet bu mu karakter!
Pinpon topu kadar beyni var bazi insanların! Yazık lan...
Tabi fetocu subaylar orduda bu kumpaslarla yükselmedi hemen değil mi? Ulan şuan bu adamlar yüzünden hapis yatan acemi erler var. Bu komutanların hainligine alet olan çocuklar hapis yatsın ama fetö yu ve darbecileri yukseltenler hesap vermesin!
Şimdi bu örgütün karşısında olabilir ancak yıllarca fetö destekli taraf gazetesinde bu tarz yazılar yazdı bu oluşumdan maaş aldı. Ergenekon ve balyoz kumpaslarına şiddetle destek verdi. Bazı kişilerden duyumlar aldığını iddia edip ilker paşayı ve diğer bazı komutanları hedef aldı. Çalıştığı gazetenin yayınları sebebiyle intihar eden onurlu subaylar oldu.
Bunlar sebebiyle bu yazılar nedeniyle hem özür dilemeli hemde devletin makamlarınca ifadesi alınmalıdır. Bu bilgileri kimlerden sağlamış bu yazıları yazması için kimlerden emir almış kalemini nasıl oynatmış hesap vermeli.
Sonuçta rasim ozan kütahyalı nın da dediği gibi "artık eski türkiye yok"... Yoksa var mı? Bak emin olamadım.
Arşivleri açalım!!! Geçmişte ölümüne destek çıkanlar kimlermiş bakalım. Apo ya da gülen e de "sahip çıkmak" zorundasınız diyenler kimlermiş bakalım.
Evet zamanında tsk ya ölümüne saldıran bu kumpaslara dur diyebilecek generallere hakaretler eden şahıslar kimlermiş bakalim.
Rasim ozan kütahyalı nın 2009 tarihli yazısı.
Buyurun.
"Şu an Genelkurmay’ın temel stratejisi Gülen hareketini yalnızlaştırmak, izole etmek ve bu yolla hareketin belini kırmak üzerine. Genelkurmay’ın temel meselesi AKP hükümeti değil şu an. Tam aksine Genelkurmay’dan AKP’ye sürekli ve sistematik olarak şu yönde mesajlar gidiyor... “Gelin biz sizle uzlaşmaya hazırız. Ülkeyi de güzel güzel yönetin. Fakat şu cemaatin arkasında durmayın. Bu cemaat sizi de yakacak. Sizi onlar ateşe itiyorlar. Gelin bu cemaatin gücünü birlikte frenleyelim...”
AKP iradesi içinde Cemil Çiçek tipi zihniyetler hâkim gelse, Genelkurmay’ın bu teklifi onaylansa Gülen hareketine yönelik izolasyon ve eliminasyon harekâtına başlanacak... Genelkurmay’ın Gülen hareketini iğdiş etme operasyonu tam gaz devreye girecek... Devlet içinde esas çatışma şu an bu mesele etrafında dönüyor... Nedense bu durum, bu açıklıkta kimse tarafından ifade edilmiyor ama vaziyetin bu olduğunu her akıl sahibi görüyor...
Egemen militar zihniyetin Gülen hareketi mensuplarına yönelik bu düşmanca tavrına her vicdanlı insanın karşı çıkması gerektiğini, Genelkurmay’ın bu politikasının gayrı meşru ve gayrı ahlaki olduğunu defalarca yazdım. Fakat öte yandan üzülerek görüyorum ki Gülen hareketine bağlı yayın organları kimi meselelerde hâlâ kendilerine düşman olan egemen zihniyetin dilini kullanabiliyor... 2 Temmuz katliamının yıldönümünde “Madımak otelinde meydana gelen yangında ölen 37 kişi” gibi, –sanki yangın sigorta kazasından çıkmış gibi- bir dille haber yapılabiliyor... Dahası bu haberin tamamı Alevi yurttaşlarımızı üzecek ve rahatsız edecek bir dille yazılmış... Başta Ekrem Dumanlı olmak üzere tüm Zaman yönetimine sesleniyorum... Lütfen bu konularda şu devlet dilini benimsemeyin! 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta lalettayin bir yangın çıkmadı. Madımak oteli, içindeki insanlarla beraber yakıldı! O otel yakılırken orada binlerce insan sevinçle içerideki insanların yanarak ölmesini izlediler! “Sivas olayları” denmesi de ahlaki değildir. Yaşanan bir katliamdır. Bu durumun bu şekilde ifade edilmesi tüm Alevilerin talebidir... Evet, istisnasız tüm Aleviler bu katliamın bir Türk derin yapılanması organizasyonu olduğunu biliyor. Tüm Aleviler “Bizi orda devlet yaktırdı” diye inanıyor. Diğer tüm Alevi katliamlarının da böyle olduğunun bilincindeler. Fakat bu katliamlarda hemencecik provoke olan Sünni kitlelerdeki Alevifobi olgusunun da farkında Aleviler. Zaten onları katlettiren devlet zihniyeti de habire Alevileri dindarlara karşı kışkırtıyor. Bu katliam tertiplerinin amacı zaten dindarlarla Aleviler arasında sürekli bir nefret ortamını yaratmak... Zaman’ın 2 Temmuz haberi tam bu derin operasyonun istediği şekilde kotarılmış. Zaman gazetesi bu dille haberler yapsın istiyor Türk militar zihniyeti... Ki, amaçladığı izolasyon ve iğdiş operasyonunu daha rahat yapabilsin... Hem ahlaken hem siyaseten bu dil bir fecaattir. Alevilere karşı da ayıptır... Gülen hareketi içindeki, benim de bizzat tanıdığım gerçek demokratların da benden farklı düşündüğünü hiç sanmıyorum...
Tabii bir de Gülen hareketindeki ya da başka bazı yayınlardaki bu tip tutarsızlıkları bahane göstererek kendi eyyamcı ve amorf kişiliklerini kamufle etmeye çalışan yorumcular da var Türk medyasında... Ruşen Çakır, bu konuda şampiyonluğu üstleniyor. Kendi tavırsızlığını, likitliğini ve zorunlu diplomatlığını, başkalarındaki demokratlık açıklarını bularak tatmin etme derdinde Çakır. Bence samimiyetsizlik problemi, geçmişten gelen bazı ideolojik önyargıları yıkamamaktan daha ciddi bir sorundur. Onu da bu vesileyle belirtelim...
Çocuklara özgürlük!
Sevilay Yükselir, Sabah gazetesinde Bakan Nimet Çubukçu’nun bizlerle yaptığı istişare kahvaltısında hiçbir köşe yazarını dinlemeyip sadece beni dinlediğini ve benim söylememle tek tip üniforma sistemini kaldıran bir reforma imza attığını yazdı... Yükselir, üniforma sisteminden yana olduğu için bakana kızmış ve benim üzerimden de bakanı taşlamış... Sevilay Yükselir gibi otoriter veliler memnun olmayacak olsa da Nimet Çubukçu gerçekten eğitim alanında özgürlükçü-demokrat reformlar yapmak isteyen bir bakan. Bunu o kahvaltıdan sonra da yazmıştım. Zaten kafasında böyle reformlar var Çubukçu’nun. Bakanlığın kimi bürokratlarına ve çoğu statükocu olan öğretmenler camiasına direnebilirse Çubukçu bu reformları birer birer hayata geçirmek istiyor... Dolayısıyla benimle ilgili Yükselir’in abarttığı gibi bir durum yok... Ama Yükselir’in söylediği gibi sözümüz dinleniyorsa, ben Nimet Hanım’a zorunlu din derslerini kaldırmasını fakat onun dışında her türlü din eğitimini serbestleştirmesini, Tevhid-i Tedrisat kanununu olabildiğince gevşetmesini ve özel okullara da vergi muafiyeti tanınmasını öneririm... Türkiye’nin ilköğretim sistemi lüzumundan fazla ağır. Düzgün ülkelerde ilköğretim tamamen şenlikli bir dönemdir. Ev ödevleri gibi çocukları boğan saçmalıklar kalkmalı... Bu ülkede askerler, patronlarının seçilmiş siyaset adamları olduğunu öğrenecek... Öğretmenler ve veliler de eğitim hayatında patronun öğrenciler olduğunu öğrenecek... Çocuklar, velilerin ve öğretmenlerin hırslarını tatmin aracı değildirler... Yeni Türkiye, böyle bir Türkiye olacak..."