ikisi de ortadan kalksa ne güzel olurdu dediğimiz ikili. akp ergenekon iddianamesini kaç aydan sonra artık bir hazırlasa, sonra da kendi kendini imha etse mümkündür bu. yalnız fazla polyannacılık oynamamak lazım, fethullahtan kaçayım diye faşistlerin kucağına oturmamak lazım.
ikisine de karşı olan aklı başında ve vicdanı yerinde olan insanlar, sol bir partide kendilerine yer ararlar. fethullah gülen ile ergenekon çetesini, ırkçı çeteyi birleştiren tek özellik ''asıl demokratların ikisine de karşı olmaları''dır. bu kadar açık ve net. bu yüzden ergenekonla mücadele etmekte basiretsizlik gösteren akp ve chp de demokrat değildir, fethullah hocaefendi ile din sömürüsü yapan merkez sağ politikacılar da demokrat değildir.
28 şubat , fethullah gülen'den daha çok erbakan kanadını -milli görüş- çökertmiştir.ayrıca 28 şubatta baskı görenler , sadece erbakancılar ya da nur cemaati mensupları değil dindarlık işareti gösteren tüm kesimlerdir.
o açıdan "ergenekon operasyonunu" fethullah gülenin hesaplaşması olarak görmek pek de mantıklı değildir.
prof.osman özsoy'un kaleme aldığı yazıda incelediği ve tespitlerde bulunduğu husustur.
----
Bir panik havasıdır gidiyor bazı medya organlarında.
Ankaranın göbeğine gömülen ağır silahlar mızrağı çuvala sığmaz hale getirince, düne kadar Ergenekon davasını sulandırmak için çaba sarf eden kimi medya grupları konunun içinden en az hasarla nasıl sıyrılabileceklerinin telaşına düştüler. Aşağıda bunlardan birkaç tanesini örnek olarak aktaracağım.
Yazıya başlık olan konuyu daha önce yazdığımı hatırlayınca, acaba ne zaman yazmıştım diye bir göz attığımda altı ay önce kaleme aldığımı gördüm. Yazmışım ama göndermemişim. Yazıyı tamamlamama rağmen şimdilik kalsın diye son anda göndermekten vazgeçmiş ve Abdullatif Şener'e dost kazığı başlıklı bir başka yazı kaleme almışım.
Yazıyı ilk kez kaleme aldığım Word dosyasının ayrıntılarına baktım, dosyanın ilk açılış tarihi 20 Temmuz 2008 görünüyor. Demek istanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Enginin, Ergenekon soruşturması iddianamesini açıklamasından sadece 6 gün sonra.
O zaman yazdıklarımı şöyle bir gözden geçirdim ve gördüm ki, Ergenekon iddianamesinin açıklanmasından sonra davanın içeriğinden kamuoyunun dikkatlerini uzaklaştırmak için başta Cumhuriyet gazetesi olmak üzere belli yayın organlarında yapılan çok sayıda Fethullah Gülen aleyhtarı haberlerden örnekler vermişim.
Hâlbuki davaya konu iddianame Fethullah Gülen hakkında değildi… Örneğin davanın ağırlıklı konularından birini, Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz Sahibi ve Başyazarı ilhan Selçuk ile ilgili iddialar oluşturuyordu. Nitekim istanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza infaz Kurumu Yerleşkesi'ndeki görülen davanın sanıklardan ilhan Selçuk ile ilgili bölümün okunması bile 2 saat sürdü. Cumhuriyet gazetesi iddianamede yer alan ilhan Selçuk ile ilgili konulardan hiç söz etmezken, içinde Fethullah Gülen geçen kısımları günlerce haberleştirmekten geri durmadı.
Bu yayınlardan istedikleri sonucu alamayınca, uzun zamandır dava safhasında olan Deniz Feneri olayını sanki yeni bir olaymış gibi can simidi gibi gördü Doğan medyası. Amaçları elbette burada varsa bir suiistimal onu deşmek değildi. Her zamanki alışkanlıklarıyla iktidarla bir çeşit hesaplaşma aracı olarak malzeme haline getirdiler konuyu. Eğer o konudaki yayınlarında samimi olsalar, 1990lı yıllarda ülke soyulurken de ortalığı ayağa kaldırmaları gerekirdi. Yani dinime söven bari Müslüman olsa durumu Nitekim uzun yıllar bu grupta çalışan Fatih Altaylı da, Doğan Grubu her zaman yaptığı gibi aylar önce görmezden geldiği haberleri çekmeceden çıkarıp saldırmaya başladılar yazdı. Kendini kurtarmak için başkasına iftira atma hangi zihinsel kodlardan besleniyor acaba?
Tuncay Güneyin iddialarından anlıyoruz ki, o dönemde bankaların içinin nasıl boşaltıldığı konusunda Veli Küçüke banka patronlarınca sunum bile yapılmış. Güney, Aydın Doğanı zora sokacak kasetler olduğu iddiasında da bulunuyor.
Yine aynı anlayış
Haberlerin grup çıkarlarına uygun olarak nasıl ele alındığının bir örneğine önceki akşam Mehmet Ali Birandlı Kanal D haberde tanık olduk. Haberin kendisi ile çelişen tuhaf bir habere imza atıldı. Gerçi son zamanlarda Doğan Medya Grubunda bu tür çelişkili haberlere sıkça rastlanıyor.
Kanal D Haber Tuncay Güney'in 8 yıldır karanlıkta kalan sorgu görüntülerini haberleştirirken, Tuncay Güneyin neyi dediğini değil, neyi demediğini haberleştirme çabasında oldu. Bunu yaparken de çelişkiye düştü. Güneyin ifadelerinde Fethullah Gülen hakkında tek bir cümle dahi yoktu iddiasında bulundu. Hâlbuki bunu iddia ederken kullandıkları görüntünün daha ilk kelimesi Tuncay Güneyin Fethullah Gülen hakkındaki beyanlarıyla başlıyordu.
Kaldı ki bandın çözümü anında internet sitelerine düştü ve orada defalarca Fethullah Gülen’den söz ettiği anlaşıldı. Benzer iddia aylar önce Vatan gazetesinde de gündeme getirilmişti. Yayınlanan kaset o iddiayı da çürüttü. Burada amaç, kasetin sansürlü olarak medyaya verildiği havasını yansıtarak iddianameyi sulandırmak ve kendi grupları hakkındaki iddiaları gölgelemekti.
Aynı akşam TRTde bir programa konuk olan Tuncay Güneyin birbirinden çarpıcı iddialarını gölgelemek için, sözünü ettiği iddialardan daha çok, bu isme TRT neden ekranlarını açtı boyutunda mesele ele alındı Hâlbuki eğer Tuncay Güneyin Doğan Grubu hakkında o akşam iddia ettikleri doğruysa, Aydın Doğanı sıkıntılı günler bekliyor demektir. Nitekim kendisi ve partisi hakkındaki iddialar konusunda açıklama yapmak üzere Star Habere konuk olan CHP lideri Deniz Baykal da ilk kez bu kadar gergin ve mutsuz görünüyordu.
Bitmeyen yalan furyası
Doğan Grubunun Gülenin arkasına sığınarak Ergenekon soruşturma sürecinde dikkatleri kendi üzerlerinden uzaklaştırma çabası bunlarla sınırlı kalmadı. Gülen hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yeni bir soruşturma başlattığı yalanını da uydurdular. Bu iddia anında yalanlanmasına rağmen 2 gün boyunca gazetenin web sayfasından kaldırılmadı ve konuyla ilgili açıklamaya zihinleri iyice bulandırdıktan sonra ancak yer verdiler.
Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan 9. dalga operasyonda gözaltına alınan gazeteci Merdan Yanardağın Almanyanın Stuttgart kentinde yapılacak olan “Fethullah Gülen hareketinin perde arkası isimli konferansta konuşmasını engellemek için içeri alındığı bile iddia edildi.
Aslında olan biten konusunda en çarpıcı açıklamayı farklı bir açıdan Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaş yaptı. Savaş açıklamasında; “Bir savcı, hâkim ne kadar yanlı olursa olsun, hatta Fethullah Gülenin kendisi hâkim olsa, hiçbir delil olmadan bir insanı nasıl gözaltında tutacaksınız?” dedi.
Vural Savaş bu sözleri her ne kadar Ergenekon iddianamesinin delillerinin itibar edilecek şeyler olmadığını iddia etmek için söylemiş olsa da, sözleri şu anlama da gelir; Eğer iddialar doğruysa, değil Fethullah Gülen, ben bile hâkim olsam elden gelen bir şey olmaz, kurtuluşunuz yok” demektir.
Dileriz tüm iddia edilenler doğru değildir. Hiç kimse bir başkasının haksız yere ceza alması beklentisinde olmamalıdır. Böyle bir beklenti vicdan sahibi kimseye yakışmaz.
Eğer iddia edilenler doğruysa, sizi sürekli arkasına saklanma ihtiyacı hissettiğiniz Fethullah Gülen bile kurtaramaz.
Durum gerçekten şu aşamada oldukça vahim görünüyor.
--------