her sehirde bulunan ve adını kimi zaman mecburiyet caddesi olarak koydugumuz sehirlerin olmazsa olunmaz caddelerinın izmit versiyonudur. izmitte yasayan tanıdıklarınızla büyük ihtimal karşılaşabilceginiz birkaç yerden birisidir.
izmitin beyoğlu'su, yok izmitin bağdat'ı gibi yakıştırmalara sahip cadde ama ne beyoğlunda ne de bağdat'ta gece 9'da sokakta sadece polis aracı ve çevresinde görevli polisler bulunmaz. Dükkanların kapanması ile birlikte Fethiye caddesi, istiklal caddesi ( kuyumcular çarşısından belsa plaza'nın önüne kadar ) bütün canlı caddelerde hayat belirtisi yok olur. Cinlere top oyanyabilecekleri yeni alanlar açılır.
yürürken etraftan;
"moruk"
"kesiyorum"
"yok boolum"
"lavuğu kes"
"matiz oldum"
gibi sözler duyabileceğiniz, bu sözleri söyleyen tiplerin tek tip (saçlar bi garip emomsu) olduğuna şahit olacağınız bir izmit caddesidir.
Hey gidi günler...
ortaokuldayken hergün hergün bu caddeyi baştan aşağı yürümek zorunda kalırdım. hele izmit'e geldiğim ilk günler... ulan ben anadolu'nun bağrından kopmuşum, cadde madde görmüşlüğüm hiç yok. bildiğim tek cadde inekleri gütmeye götürürken saçma sapan oyunlar oynayarak geçtiğim köyümüzün tozlu topraklı çakıllı o neşesiz ve somurtkan yoluydu. o yola bir isim bile vermedim. o kadar neşesizdi ki inekler tepeledikçe ben sevinirdim. sonra birgün "senden einstein olabilir hadi izmit'e git biraz oku" dediler. gittik ama beklentiye girenler hüsrana uğradı.
bu caddeye ilk çıktığımda nefesim kesilmişti. küçük ilçemizde ve üç beş evden müteşekkil köyümüzde on senede görmediğim kadar insanı orada birden görünce aniden terledim. o caddedeki kazı kazancıları, simitçileri, işportacıları, caddeden sağa sola çıkan merdivenleri hâlâ hatırlarım. hele o kazı kazancılar... her gelip geçtiğim "ulan bundan da zengin olan var mı acaba?" diye içimden geçirdim. bir sene boyunca defalarca önünden geçmeme rağmen allah'a şükür hiç oynamadım.