Osmanlı zamanında önce askeri ,sonra da sivil bürokrasi mensuplarına zorunlu kılınan giyim aksesuarıdır.
ikinci Mahmud dönemi yeniliklerinden olup klâsik osmanlı kültürü ile alakası yoktur. 1830'da Feshane kurulmasıyla ithal değil yerli üretim fesler kullanılmaya başlandı.
Günümüzde osmanlı hayranlığı adına bir fes modası var. Bu cahil ce bir iş; zira osmanlı döneminde dinciler dese lanet okurken; günümüzde fese sarılıyorlar. Hani dinci ikiyüzlüğü diyoruz ya tam burada bir tane var.
Yeniçeri Ocağı kapatıldıktan sonra ikinci Mahmud'un seçtiği kırmızı başlık. istanbul'a ilk örnekleri Kaptan-ı Derya Hüsrev Paşa getirmiş, padişah da beğenince kısa zamanda benimsenmiştir. ilkin kalyonculara giydirilmiş, bundan sonra Tunus’dan fes ithaline başlanmıştır. 1828’de Fes Nizamnamesi çıkarılmış, böylece resmî serpuş olmuştur. 1833'te izmit’te, 1835’te istanbul’da feshaneler kurulmakla birlikte Avrupa'dan da fes ithal edilerek ihtiyaç karşılanmıştır. Dönemlere ve formlara göre fese birçok isim verilmiştir. Başlıcaları: Mahmudî (kısa ve büyük püsküllü), Mecidî (altı geniş, üstü dar, püskülü uzun), Aziziye (altı geniş basık), Hamidiye (uzun), zuhaf (silindirik), sıfır (konik)’dır. Ayrıca kimi formlara da Efendi biçimi, izmir biçimi, Şılk gibi adlar verilirdi.