ne zaman böyle bir duyguya kapılsam brad pitt'in oynadığı ihtiras rüzgarları filmi gelir aklıma. haa bir de benjamin button'un tuhaf hikayesinde de vardı, prad pitt'in böyle bambaşka bir yerde geçirdiği zaman dilimi. senaristler yakıştırıyor sanırım ona. tuhaf bir tesadüf...
kendini fersah fersah deniz aşırı bir ülkeye götürmek hiç tanımadığın kültürlerin hiç tanımadığın insanların arasına kendini bırakmak. aslında bir anlamda sıkıldığın herşeyden kaçmak. kendini yeni koşullara adepte etmek isterken geçen zamanın su gibi akıp geçmesi neticesinde bir anlamda acı hissetmemek gibi bir şey olsa gerek. oysa insan kendinden kaçabilir mi? sadece kaçtığını sanır. bir gölge gibi takip eder onu bütün sevinci ve hüzünleri. olan sadece olaganüstü yeni durumlararın ve yeni koşulların hayatın sana zamanı çabuk harcatması ve sana düşünecek zamanı bırakmaması durumudur. ne demişler her şey zamanla geçer üstelik zaman böyle hiç bilmediğin bir coğrafyada ve insanların arasında bu kadar çabuk akarken fırtına gibi geçer gider...
ama şu bir gerçek ki bütün bu aykırı coğrafyalar insana bir şey öğretir; tedbil-i mekanda ferahlık gerçekten de vardır.
insanın kendinden; üzüntülerinden, anılarından, belki de benliğinden kaçmak isteyip de gittiği ama kendinden kaçmayacağını öğrendiği yolculuktur. herkesin bazen çekip gitmeye, düşünmemeye, hatırlamamaya ihtiyacı olur. ama unutmamak gereki ki, ne kadar gitsek veya kaçsak da, insanı ayakta tutan yaşadıklarıdır ve umutları.
Fersah fersah uzak diyarların keşfedilmeyi bekleyen cazibesinde kaybolmayı düşünerek yola çıkmaktır önceleri, saf niyetin karşı konulamaz berraklığında. Uzak diyarların sokaklarında bir gezgin olarak dolaşırken kimliğinizden feragat edip daha özgür bir benlik yaratmaktır isteğiniz.
Adı bilinmeyen bir şehirde bulursunuz sonra kendinizi, her şey farklı ve güzel görünür ilk başta, gezilecek yerler gezilip, görmek istedikleriniz bittiğinde ve heves sizi terkettiğinde yabancılığın çekiciliği de kaybolur güzellikle birlikte. Bir boşluğa düşmüş gibi kalakalırsınız yabancı bir otelde, yalnızlığınız üstünüze atılmış bir ölü toprağına benzer. Daha fazla kalmak istemezsiniz artık o şehirde, ait olduğunuz yer sizi tüm gücüyle geri çağırır ülkenize. Ülkeniz artık bir masal diyarı gibi uzak ve başka bir yer gibi gözükür, böyle hissettiğiniz an inceden sızlar yüreğiniz, burnunuz, gözleriniz sızlar, ağlamak istersiniz. Kendinizi o yabancı yerde hiç olmadığınız kadar yokolmuş ve incinmiş hissedersiniz.