First class Avrupa ülkeleri haricinde tüm dünyada egemen olan sistemdir. He bu demek midir o Avrupa ülkelerinde yok mu? Hayır tabi ki, sınıf farkı olmadan olmaz. Ama o ülkelerde kalabalıkların elindeki yükselme şansı bizlerden çok çok daha fazladır.
Bize bakacak olursak, Osmanlı'nın kuruluşundan beri aynı terane. Hiçbir iktidar, hiçbir cumhurbaşkanı, hiçbir darbe, hiçbir sistem demedi neden bizim toplumumuzda geri kalanlara kıyasla bu kadar afaki imtiyazlı bir sınıf var diye. Sonuç: memur ve müteahhit toplum. Teknoloji ve bilimin ayakların altına alındığı bir anlayış. Yok edilen uçak fabrikaları, füze kulüpleri, tanıdık eksikliğinden alınamayan bilimsel proje ödenekleri. insan nefret ediyor yaşadığı hayattan sizin yüzünüzden.
kapitalizmin temeli değildir, kapitalistler feodalizmi yıkmıştır. feodalizm toprak ağalığı gibi bir şeydir, soyluluk veya aristokrat biçiminde işler. bu aristokrat denen soylular eğitimli ve iktidarda söz sahibidir. burjuva zenginleştikten sonra bunların yerini alır ancak asla burjuva toprak ağalığı üzerine yükselmez ve burjuvalar soylu da değildir.
burjuva soyluluğa önem verirse zaten mülk ful toprak soyluları etrafında döner ve kişi zengin olamaz. burjuva çok özgür bir piyasa anlayışına sahip böyle bir mantık mümkün değildir.
Örf ve adetler biz insanların refah bir hayat sürdürmek için dizayn ettiğimiz normlar değil mi ? Yani bizim için, daha rahat olalım için, peki bunları oluştururken reformize edilme fikri neden ilave edilmedi neden biz onlar için yaşıyoruz neden biz insanlar yarattığımız değerlere tapıyoruz insan bir şeyi yapabiliyorsa daha iyisini de yapabilir veya güncelleyip daha kaliteli bir yaşam sürdürebilirken bizlerin bu yapıtlarımıza tapmamız aptallıktan başka bir şey değil midir sizce zat-ı aliyeleri?
kürt halkının aşması gereken ilk sorun. feodal kafayla devrim yapılmaz. kendinizi orda burda devrimci, sosyalist, özgürlükçü diye tanıtıyorsunuz ama bu işler öyle değil canlarım.
avrupa'daki gibi osmanlı'da olmadığı söylense de aslında bugün bile varlığını kısmen sürdürür özellikle ülkemizin doğusunda.
topraksız köylülerin (serf) toprak ağaları altında boğaz tokluğuna çalışması da bir tür feodalizmdir.
orta çağ feodalizminde 3 ana unsur bulunmaktadır: 1)lordlar :bölgelerindeki tek ve mutlak güçtür. toprağın yada herhangi bir malın sahibidir. güçlü bir otoriteye sahiptir ve görkemli, genellikle şehirlerden yüksek yerlerde bulunan kalelerde yaşarlar. birtakım görevleri de vardır lordların. mesela vassallarine vermiş olduğu topraklar saldırıya uğrarsa, o bölgeye yardım göndermekle yükümlüdürler. bir lordun bir çok vassali bulunur ve bu vassalller arasında ayrım yapmamalıdır, adil olmalıdır. lordların bir başka görevi de bölgesinin güvenliğini ve asayişini sağlamaktır. 2)vassaller: vassaller bağımsız toprak sahipleridir. topraklar, lordları tarafından kendilerine verilir. bu yüzden lordları ne zaman savaşmaya çağırırsa koşa koşa gitmelidir vassaller. ayrıca da lordların oğulları kızları evlenecekleri, çoluk çocuğa karışacakları zaman topraklardan aldıkları gelirin bir kısmını lordun oğluna yada kızına verirler. 3)fief: osmanlıdaki tımar diyebilirz aslında fiefler için. bildiğiniz ''topraktır.'' lord tarafından vassallere bakılması için verilir. vassal bu toprağı işler ve belli oranlarda lorda verir; tabi kendisi de bu topraktan geçimini sağlar.
osmanlı devleti'nde olup olmadığı hep tartışılmış sistem. zamanın konjonktürüne göre olması doğaldır, rusya gibi mesela. sanayi alanında tökezleyen, büyük toprakları olduğundan çiftçiliğe ve tarlalara abanıyordu. yani olsa ne olur olmasa ne olur, dağılın hadi.
ortaçağ avrupasının hiyerarşik (piramidal) devlet ve ekonomi anlayışını temsil eden sistem. sistem ortaçağ ülkesini 3'e ayırır. bu sisteme göre ülkenin en tepesinde kral vardır. ancak kral toprak işleriyle ilgilenmez ve toprakları soylulara yani hiyerarşik üçgenin ortasında yer alan sınıfa verir. soylular ise, toprağın kullanım hakkını, küçük bir maaş karşılığında piramidin en altında yer alan köle sınıfına verir. köleler, maaş karşılığında, soyluların topraklarını işlerler.
Ortaçağ avrupasının ekonomik yapısını belirleyen unsurların başında gelir. Sırtını skolastik düşünceyle kiliseye dayadığı için feodaliteden kurtulmak avrupanın yüzyıllarını almıştır.
emperyalizmin bekçi köpeklerinden biri. ibrahim kaypakkaya'nın birilerinin büyük savaşın sonucundan ürettikleri düzene yakıştırdığı sıfat. buradan çelişkisiz marksistlerin de hakkını vermiş olalım, şahitlik etsin satırlar. dilemma kasabının önünde bekleşen kedilerin açlığı had safhaya ulaştığında burayı ziyaret ettirir, zalim kasaba miyavlatır da karınlarını doyururuz belki.
toprak sahiplerinin kölelerden ziyade serf dedikleri ve sınıf ayrımı başlattıkları insanları toprağında çalıştırarak kullanması ve elde edilen gelirin kendisine, çalıştırılan serfe ve kiliseye pay edilmesi halinde, yapılan bir işletme sistemidir.
köleci toplumun çöküşüyle toprak kral ve eşrafının, kilise ve manastırın hakimiyetine geçmiştir. feod yani menkul mal şeklinde olan bu toprak bölüşümü sistemine feodalizm denir.
köleleğin yaygınlaşması değersizleşmesine neden olmuştur. daha sonra kolonlar halinde serf köylülerin aidiyet iktisadı ile ürettiklerinden feodal beye haraç verdikleri düzen köleliğin tıkadığı yolu açmıştır. yani ürününden yaralanacağı toprağı eken köylüde nihayetinde bir hırs oluşmuştur. emeğin değeri artmıştır. köylü emeğinin üstüne konan feodal beyler de değeri artan emekten paylarını bu yeni düzen içinde almışlardır.
feodalizmde toprak üç rant üzerinden işlenmiştir: emek-rant, ürün-rant, para-rant. emek-rant feodalizmin ilk gelişme aşamalarında görülür. angarya biçiminde kendini gösteren bu rantta köylü kendi üretim araçlarıyla haftanın belli bir zamanını feodal beyin toprağını işlemek için ayırıyordu. yani köylünün kendi için harcaması gereken emekle feodal bey için ürettiği artı-değer birbirinden ayrılıyordu. ürün-rantta köylü kendi emeğini ve artı-değeri kendi takdirine göre kullanıyordu. artı-değer ile gerekli emek biribirinden ayrılmıyordu. bu köylüye emek üretiminde daha rahat ve teşvik edici bir ortam oluşturmuştur. parasal-rantta feodal bey köylüden vergi almaya başladı. zaten bu noktadan sonra(bkz.kapitalizm)
üretim araçları ve üretimi toprağa dayalı olan ekonomik, kültürel, siyasal bir sistem. özellikle batı avrupa tarihinin bir kısmına damgayı vurmuş, etkileri uzunca sürmüştür.
öncelikle feodalizmin ekonomik ilişkileri günümüze göre çok daha basittir, toprağa bağlı olduğu için oldukça durağandır. üretim araçlarının sahibi feodal beydir, toplum merkezi olarak örgütlenmemiştir. üretenler ise köylü olarak adlandırılan paralı köle ile normal köle arasında bulunan birey olamamış, eski bir toplumdan kalma bir sınıf artığıdır. sınıf artığı kelimesi onların içinde yaşadığı zor koşulları meşru olarak göstermek yerine neden bu dönemin durağan geçtiğine dair küçük bir artı bilgidir.
merkezileşmenin olmadığı bu dönemde feodal beyler bir kral adına toprağını yönetebileceği gibi tek başında yönetebilirdi. köylü onun malıdır ve istediği gibi alıp satabilir, öldürebilirdi. köylüye verdiği karşılık ise yalnızca hayatını devam ettirebileceği kadar, bu dönemin köleci toplum düzeninden en büyük farkı ise toprağı işleyenlerin köleler gibi insan dışı sayılmamasıdır, bir nevi manevi bir ihtiyaç giderme.
üstyapı olarak dinin yüceltildiği feodalizm, skolastik düşünce biçimi ile tarihin akış hızını yavaşlatmış, korkunç bir durağanlığa itmiştir. bu altyapı-üstyapı ilişkisi ekonominin neredeyse hiç büyümemesi üstüne yoğunlaşır. işte bundan yola çıkarak köylülerin neden bu dönem gelişemediğini neden köylülük yerine asıl gelişenin para akışı ile beraber burjuvazi olduğunu bize gösteriri.
marksist yazarların çoğu türkiye, çin gibi ülkeleri bu durumun dışında tutmaya çalışsa bile bu 20.yy'ın bize öğrettikleri ile ters düşmüştür. özellikle ülkemizde feodal ağa onun şıracısı şeyhler, şıhlar diğer bir yandan çarpık kapitalistleşme sonucu oluşan tefeci- sanayici kentli sınıfları ülkeyi çıkmaza sokmuş ve kapitalizmi bile ilginç, çirkin ve bir o kadar kişiliksiz geliştirmiştir. sonuç açık. fazla söze gerek yok...
feodalizm haçlı seferleri, coğrafi keşifler ile yerini yavaş yavaş kapitalizme bırakmaya başlamış ve bu eski köhnemiş düzen yavaşla merkezi ulus devletlerini yaratmaya başlamıştır. feodalizm içine düştüğü açmazdan kurtulmak için sanayi devrimine göreceli olarak izin vermiş fakat bu sistemi yıkmıştır. 1789 fransız devrimi ile kesin bir yıkım sağlanmıştır batı dünyasında. bir sonraki düşünce biçimi için;