şike soruşturması denen tezgah 3 temmuzda başlamış;
bakın 5 temmuz 2011 günü ne yazmışım...
--spoiler--
Şimdi bir takım boş beleşin ağzına sakız ettiği, "vay be neler olmuş!" dediği delillerin büyük kısmı fos çıkacak. Buraya dikkat Ey bunu okuyan! Hiçbir şey olmamıştır demiyoruz buna dikkat et ama ortada kanıtlanabilir iddia yok. Ana deliller yavaş yavaş belli olmaya başladı. Senin benim bile aynı karede yakalanabileceğimiz adamlarla fotoğraflar ve dinlemelerde aradan cımbızlanmış ama normal metniyle beraber okunduğunda bir şey ifade etmeyen konuşmalar var. Daha önce de buna benzer bir tiyatro seyrettik biz önce gürültüyle ve yetersiz delillerle insanlar içeri alındı sonra delil toplanmaya, olmayanlar da yaratılmaya başlandı.
Bu soruşturma mümkün olduğunca uzun tutulacaktır, bunun iki sebebi var birincisi yargılama için yeterli olmayan delillere sanık ifadeleri ekleyerek tutuklulukları kanuna (zorlayarak da olsa) uydurmak, ikincisi ortalık toz dumanken cemaatin hedefinde bulunan kişi ve kurumları mümkün olduğunca yıpratmak. Gözaltında tehditle çözülenlerden istenen ifadeler alındıkça bu işlerle alakası olmayan, "yok artık!" denecek bazı adamlar da işin içine çekilecek bir grup şaşkın şaşkın seyrederken diğerleri de pişkin pişkin "bir şey olmasa polis içeri almazdı" diyecek.
Şimdi sahne cemaatin, bir takım medyadan salvo açıldı bile. satılmışlığı politik alandan tescilli bazı adamlar cemaatin hırslarının silahşörlüğünü yapmaya başladılar bile. Hedefte Fenerbahçe var öncelikle Kadıköy ekibi üzerinden kitlelere mesaj verilmeye çalışılıyor ve şimdilik kamuoyunu bir şoka sokmayı başardılar. Bazı Fenerbahçeliler dahi ilk darbenin etkisi ile "Ne olacaksa olsun" demeye başladılar. Ancak unutulmaması gereken nokta şudur; bu dava şikeyi türk futbolundan temizlemek için değil, bir gruba ve dünya görüşüne hiç varolamadıkları bir mecrada yer açmak için. Daha Aziz yıldırım'ın tutuklanmasından 48 saat geçmeden bazı cemaat yazarlarının "Fenerbahçe Başkanını Seçmelidir" fetvaları vermesi bu yüzdendir. Onlar da biliyorlar ki Aziz Yıldırım, Şekip Mosturoğlu gibi adamlara bir şey yapamayacaklar (suçlu bile olsalar bu böyle).
Cemaatin pazar günü düzenlediği baskın, Japonların ikinci Dünya Savaşında düzenledikleri Pearl Harbor baskınına benziyor bir çok açıdan. Japon Amirali Nagumo Saldırının Amerika Birleşik Devletleri'ne diz çöktürtmeyeceğini biliyordu o ve diğer Japon üst düzey komutanların amacı moral bozucu bir darbe vurmak ve Pasifik Donanması'nı yokedip, ABD bunu yeniden tamamlayana kadar Asya-Pasifikde ulaşabilecekleri sınırlara ulaşmaktı. Cemaat de daha önce denediği yöntemlerle benzer bir operasyon düzenledi. ancak ellerinde ne Nagumo gibi bir amiral ne de doğru düzgün silah (delil) var.
Ortaya çıktıkça komikleşiyor olaylar. Aynı sektörde olan ve devamlı karşılaşan adamları aynı karede yakalamak yada ucu açık saniyelik telefon kayıtlarıyla bu iş olmaz. Bu iddianame belli ki gazete ve televizyonlardaki dedikoduları temel alan, hukuken çok zayıf bir iddianame olacak. Hatta anlaşılıyor ki işe bulaştırabilecekleri bir hakem dahi bulacak vakitleri olmamış. Bu kadar maç alma satma işi hakemsiz olmaz. Onlar da bunu biliyorlar ve ilerleyen safhalarda bu işe bir iki hakem de bulaştıracaklardır. Bu olan bitenler bitip, bir çok insan temize çıktığında ve kurumlar aklandığında ortada milyar dolarlık bir maddi zarar ve tazmini imkansız itibar kayıpları olacak. Bir takım kör fanatik ve diğer grup yandaş şimdiden Fenerbahçe'yi idam etti bile. Bu işin Türk Futbolu açısından çok acı sonuçları olacak bundan sonra Fenerbahçe-Trabzon, Fenerbahçe-Galatasaray maçları nasıl oynanacak? Üç beş insanın hırsını tatmin etmek için milyonları birbirine düşman etmenin vebalinden hiç mi korkmuyor bu insanlar?
Başka siasi sebeplerden seçim öncesi linç edilen Bursaspor ilk düzgün tavrı sergiledi, Aysal'ın insiyatifi olduğuna kesinlikle inandığım bir kararla Galatasary'da aynı yolu seçti. Trabzon camiasının da kullanıldığını anlayıp bir an önce mağdurun yanında tavır koyması en akılcı yaklaşım olacaktır. Bu iş Fenerbahçe meselesi değildir, Türk Futbolu'nun meselesidir ve bugün sesini çıkarmayan yarın sıra kendisine geldiğinde yanında sesini çıkaracak birini bulamaz.
--spoiler--
yazının tam metnini aldım. linki inanmayan tarihine baksın diye veriyorum. ilk tutuklamadan yaklaşık 36 saat sonra falan yazdım...
pardon da bu nasıl bir aklanmadır bir anlatın lütfen. ciddi soruyorum lütfen anlatın.
yahu tamam bu sene şampiyonlar ligine gittiniz zaten bunu o zor sürece rağmen son ana kadar şampiyonluk yarışının içinde olarak da hak ettiniz. hadi diyelim aziz yıldırım da bugün serbest kaldı, yine de bu aklanmak değildir ki. neden mi değildir;
madem masumsun, madem hiç suçun yok, o halde neden geçen sene şampiyonlar ligine alınmamanın, uğradığın minimum 50 milyon euro zararın hesabını sormaktan vazgeçtin? bunun cevabını verin bana rica ediyorum. bir insan, bir kurum masumsa eğer, haksız yere maruz kaldığı 50 milyon euro zararın hesabını nasıl sormaz?
etik kurulu ne zamandan bu yana küme düşme karar vermeye başladı amına koyim ki, fenerbahçe aklanmış sayılsın! dedirten başlık, küme düşme kararlarını ve aklama kararlarını tahkim kurulu verir. etik kurulun haddine değildir.
4 temmuzdan beri iddia ettiğimiz ve an itibarı ile etik kurulu raporuyla tescillenmiş gerçektir. 3 temmuzdan beri kurulan ittifakları, bozduk oyunlarını! kimse korcan' ın olmayan kızkardeşine alınan mini cooperdan , emenike' nin para sayarken görüntülerinden bahsetmiyor şuanda. Cas davasına gelince; bugüne kadar uefa aleyhine açılan davalarda uefa haksız olduğunda uzlaşma yoluna gidilmiştir yani uefa hiç dava kaybetmemiştir dolayısıyla biz bu davada haklıydık. uzlaşma yoluna gidilmese belki de uefa önümüzdeki yıllarda hiçbir türk takımını avrupaya almayacaktı. herkesin diline pelesenk olmuş 'yok canım bişey olmasa koskoca aziz yıldırım bu alamazlar, tutamazlar kesin bişeyler var' cümlesi, ülkenin eski genelkurmay başkanı bile içerde neyin peşindesiniz? bu iktidar istediği zaman istediğini içeriye alır. medya da yandaş nasılsa. hesap edemedikleri tek şey fenerbahçe taraftarı olmuştur. direnen ve savaşan, her alanda destek olan, silivride, çağlayanda, metriste yani heryerde! iddianamenin tek sayfasını okumamış, yapılan savunmalardan haberi olmayan, sadece telegol izleyip buralara yorum yazanların cahilliği zaten kelimelerle anlatılamaz. her ortaya atılan iddiaya inanıyorlar da bunların yalan olduğuna inanmıyorlar. nasreddin hoca kazan hikayesi misali. unutulmasın ki adalet herkese bir gün lazım olacaktır. biz adaleti aradık, savaştık ve kazandık.
peşin edit: biraz objektif baktıktan sonra eksileyiniz * .
fenerbahçe taraftarının tamamı ya müthiş ironi ustası ya da başka bir şey.
mademki tarihe not düşüyoruz, biz de payımız olanı yazalım madem...
etik kurulu raporu değişmiştir, etik kurulu raporunun nasıl değiştiği de herkes tarafından bilinen bir gerçektir. ama her şeyden önemlisi; namus davamız dedikleri cas davasını geri çeken fenerbahçe kulübü şike yaptığını, kaçış yolu olmadığını ayan beyan ortaya koymuştur.
3 temmuz'dan bugüne kadar; hükümet, türkiye futbol federasyonu (iki ayrı yönetimiyle), digitürk, fenerbahçe kulübü ve yöneticileri insanların gözlerinin içine baka baka insanları aptal yerine koymuşlardır.
aksini iddia edenle, edebilenle her ortamda tartışmaya açığım.
alt edilirsem de bu sözlükte bir daha gıkımı çıkartmayacağım. "namus" sözü.
edit : bir kişi, laf kalabalığına gerek yok, bir kişi yeter.
başından beri bunun için uğraştılar fenerbahçeli yazarlar, yorumcular, spor müdürleri, federasyon yetkilileri ve başkanları, hatta başbakan herkes bunun için uğraştı. yıldırım demiröreni bile bu yüzden seçtiler. önce oyaladılar etik kurulu kararı ile gaz aldılar sonra unutturmaya çalıştılar. ama ben şaşırmadım zira bu ülkede balta ile bebek öldüren hizbullahçılar bile serbest bırakıldı. fenerbahçe şikedenmi ceza alacaktı.
aklanmadı , sadece üstüne atılan çamurdan kurtulmuştur .
jurnialciler ve teneke sevdalılarını etik kurulu üzmüştür , adaletin tecellisidir şaşılacak yada hayrete düşülecek bir olay değildir , sadece adaletin terazisini şaşırtıp menfaat elde etmek isteyenlerin avuçlarını yalamasıdır .
karaya ak demek bu ülkede 2002'den sonra başlamıştır. ancak açıklanan bitik raporu işin sonudur bence. tff verebileceği en kötü açığı verdi. uefa ve fifa el attığı an iş biter.
safsatalarla beyinleri meşgul etmenin, şike yapılan(!) hiç bir oyuncu,yönetici,bilmem neyin içerde olmamasının, çatır çatır seri galibiyetlerle alınan haklı şampiyonluk sonucu normal olan şey.
türkiye'de işlerin nasıl işlediğini bilmeyen malların inandığı olaydır. insana 45 milyon euro'dan hayrına mı vazgeçtiniz amk? diye sorarlar. kemiksiz 45 milyon euro lan!! 45 milyon euro!