aragones'in bir planı vardı, ispanyol ekolü yerleştirmeye çalıştı, tutmadı. zaten altyapıdan üstyapıya geçen bir sistem olduğu için tutması mucize olurdu.
zeman, taa o zamandan şimdinin favori sistemi olan 4-3-3'ü oynatmaya çalışmıştı. ama elindeki adamlar sisteme uymadığı için başaramadı.
zico, taktik değil motivasyon hocasıydı. oyuncular kenara bakınca onları güleryüzle motive etmeye çalışan babacan bir adam görürlerdi. üstelik tarihin en önemli futbolcularından bir olmanın, özellikle de brezilyalı oyuncular üzerindeki etkisiyle başarılı oldu zico, bence tarihimizin en başarılı hocasıydı. volkan'la edu birbirine girince şampiyonluk ve zico elimizden uçtu gitti.
mustafa denizli, hep yeni bir şeyler denedi. yusuf'tan sağ bek yarattı, rapaiç'i sol bek oynattı. geriye düştüğümüz maçlarda 7 hücum oyuncusuyla maçı bitirdiğimiz bile oldu (aynı anda rapaic-revivo-baliç-andersson-lazetiç-yusuf-serhat sahadaydı).
daum, tam alex'lik bir sistem yarattı. ve koch'un da yardımıyla, disiplinli ama yaratıcı olmayan, gol için alex'in ayağına bakan bir takımdı bu. ama bu bile bir tercih ve taktikti esasında, avrupa'da bir işe yaramasa bile türkiye için fazlaydı.
veselinoviç bu gözlerin gördüğü en keyifli fenerbahçe takımını yönetti, karşılığını da 103 golle aldı.
parreira ön libero, tandem defans ve pas oyununu türkiye'ye getirdi. bir şeyler yaptı, sağlığı elverseydi çok daha büyük bir devrim yapabilirdi.
löw, veysel'den sonra en keyifli fenerbahçe'yi izletti bize. ama en çok pres yapan, takım gibi oynayan takımdı onunki, ah o metin diyadin'in ayağının kırıldığı samsunspor maçı olmasaydı...
daha çok teknik direktör var bu 25 yıllık tarihte, belki de asıl sorun bu esasında. art arda 3 yıldan fazla takımı çalıştıran adam yok bu 25 yılda.
ama aykut'un oynatmaya çalıştığı bir oyun, aykut'un taktiğinin sahadaki yansıması olmadı hiç bir zaman. ne parreira'nın takımı gibi iyi defans, ne veysel gibi çılgın hücum, ne löw gibi takım oyunu, ne zico gibi motive oyuncular görmedi bu gözler. gönderilene kadar alex sırtladı onu, emre sırtladı, stoch sırtladı.
ama takıma hiç bir şey katmadı aykut. bir pas oyunu diye tutturdu, defans oyuncularının arasında paslaşmasında avrupa'nın bir numarası oldu. her oyuncu geriye gitti onun yönetiminde, en profesyonelleri bile. insan yönetmeyi beceremedi, takımın kondisyonu yerlerdeydi. onun için "çoğu özelliği kötü ama şunu iyi yapıyor bari" diyebileceğimiz hiç bir şey yoktu.
aykut büyük fenerbahçeli'ydi, artık sadece aziz yıldırım'ın oyuncağı oldu.
bir kez daha söylüyoruz:
git kendine çok sövdürmeden...