çok daha az para almalarına rağmen iki avrupa kupası olan rakibi deliler gibi kıskanıp salya sümük bok atmak, parayla herşeyi satın alabileceğini sanmaktır...sportif başarıyla değil inşaat sektörüyle övünmektir...
son 25 yıldır türkiye kupası'na hasret kalmaktır.
başkan ve yöneticiler tarafından alınan her olumsuz sonuçtan sonra soyunma odasında fırça yemektir.
52000 centilmen seyirci tarafından maç boyunca yuhalanmaktır.
(bkz: deniz barış) (bkz: selçuk şahin)
şampiyonlar ligi'nde sıfır çekip tarihe geçmektir.
taraftar tarafından jöle hediyesi almaktır. (bkz: volkan demirel)
galatasaray a yenilmemekle övünürken o takımın futbolcularının seninle üç avrupa kupası almadan muhatap olmayacaklarını bilmenin ezikliğini yaşamaktır...*
Türkiye'nin en iyi klübünde oynadığını bilmektir. eğer form grafiğinde bir düşüş yaşanırsa yine ortada kalmayacaktır diğer büyük camiaların transfer listesinde olacaktır o yüzden kafası rahattır.
"şampiyonuz şampiyonuuuz ooleeey puan farkı 2, fener'i inönü'de yencez" umutlarını verdikten sonra bi anda hepsini birden susturmanın şerefini yaşamaktır.
"türkiye kupası diye bir şey varmış, ne ola ki" diye ortalıkta dolaşmaktır.
tam o kupaya erişmek üzereyken finalde galatasaray'dan 5 yiyerek yerine oturmaktır.
avrupa'da 1 puana razıyken, onu da beceremeyip sıfır puanla adını şampiyonlar ligi tarihine yazdırmaktır.
avrupa'da esamesi okunmayan takımlardan fark yiyerek istanbul'a boynu bükük gelmektir.
en önemli yurtdışı başarısı olarak suriye'nin ittihat takımıyla maç yapmaktır.
kendi taraftarına cinnet geçirtip tesislerin önünde dayak yemektir.
yegane tesellisi ve takıntısı hiç bir zaman ulaşamayacağı galatasaray'dır. rakibi kupalarla coşarken kendisinin tek amacı o'nu yenmektir.
tesislerde takım arkadaşlarıyla türkçe konuştuğunda hiç kimsenin kendisini anlamamasıdır.
fenerbahçe'den ayrılsa dahi, daha küçük hedefleri olduğu için fazla sıkıntı ve stres yaşamayacağı, en büyük başarıyı türkiye fortis kupasını kazanmak olarak gören bir klübe transfer olacağını bilmektir.
para kazanmaktır.
takım ruhundan uzaklaşmaktır.
kadıköy'de beşiktaşı yenememektir.
çeyrek asırdır türkiye kupasını alamamaktır.
"para verdim oynayacaksın" diye kötü oynadığın maçlardan sonra fırça yemektir.
aga'yla marabalarını oynamaktır. *
son demlerini yaşarken futbol hayatının, defterden silinmektir *
"sosyete" olmaktır. ya$lı ya da yurtdı$ından gelmi$ futbolcular bu sınıfa girerler. sene boyunca yatarak paralarını tıkır tıkır almak, hiç bir $ey yapmadan zengin sınıfına girmek, baba parasını yemeye benzerken, takımın durumunu ya da kimin ne söylediğini kimse dü$ünmez. parayla saadet olur sözünü bir sezon boyunca doğrularlar. geldikleri zaman formalar satılır. kombineler bitmeye ba$lar. maç günleri ise stad dolu olmasına rağmen adam gibi tezahürat olmaz. buna rağmen taraftarı övmek lazımdır. nasıl olsa ekmek yenilen yere sıçılmaz..